İktidar seçim atmosferine girilen şu günlerde en yüksek kartını açtı; "hukuku" araçsallaştırarak; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu siyaset dışına çıkarmayı kafasına koydu.
İmamoğlu’na getirilen siyasi yasakla tek taşla üç kuş vurulacak!
Yalnız İBB Başkanlığı değil, 2023 Cumhurbaşkanlığı ve 2024 belediye başkanlığı seçimlerine aday olması önünde de baraj kuruluyor.
Hayat pahalılığı ve geçim derdini, siyaset gerginliğinde bulanıklaştırmak ve tüm dünyaya, "Bakın ben ne kadar güçlüyüm" mesajı vermek için atılmış hazin bir adım.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, dünkü Meclis Grup Toplantısı’nda terör soruşturması geçiren İmamoğlu’na siyasi yasak gelmesi durumunda, "Bunu yaparlarsa kimse benden sabır beklemesin" dedi.
CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, Genel Başkan Yardımcıları Bülent Tezcan, Muharrem Erkek ve Seyit Torun, Hakimler ve Savcılar Kurulu Başkanı sıfatıyla Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ı ziyaret etti.
Ziyarette, İmamoğlu’nun hapis cezası aldığı davada hakim değişikliğine gidilmesinin soruşturulmasını isteyen heyet adına konuşan Altay, Adalet Bakanlığı önünde şu ifadeleri kullandı:
"Saray, Ekrem İmamoğlu'nun ve İstanbul halkının kendisine attığı şamarı henüz unutmamış ama herkes şunu bilsin artık bu dava CHP için, 16 milyon İstanbullu için ve İmamoğlu için haysiyet mücadelesidir. Bu mücadeleyi her türlü bedeli ödemeyi de göze alarak, hukuk sınırı içinde kalarak sürdüreceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Millet iradesini kimseye yem etmeyeceğiz. Kimsenin İBB'ye çökmesine müsaade etmeyeceğiz."
Kılıçdaroğlu’nun da Altay’ın da çıkışları CHP’deki kararlılığı ortaya koyuyor.
Yarın muhalif İstanbullular da "demokrasi nöbetine" duracaktır…
Her metrekarede siyaset soluyacağız.
Türkiye’nin kalbi İstanbul’da yaşanan siyasi rekabetin demokratik zeminden uzaklaşması, ülkenin huzuru ve refahını tehdit eden çok kritik bir adım olur.
Dünya Türkiye’yi İstanbul penceresinden izliyor.
Geçtiğimiz hafta Sultanahmet’ten Galata’ya kadar uzandım…
Çoğunluğunu yabancı onlarca ziyaretçi, Ayasofya Müze Camii’nin önünde metrelerce kuyruk oluşturuyor.
Kapalıçarşı ve Beyoğlu civarında yalnızca komşu coğrafyadan değil 77 milletten turist; kafeleri, mağazaları, otelleri dolduruyor.
Galata’da restore edilen tarihi binalar otele dönüşmüş.
Hangi İstanbul’a geliyor 15 milyon turist?
Sultanahmet Meydanı’ndaki mısır satıcısının da, Kapalıçarşı’daki lokumcunun da, Nuri Osmaniye’deki halıcının da başına döviz yağıyor…
Yılbaşı kutlamalarını protesto etmek için Beyoğlu’nda yürüyüş yapan İsmailağa Cemaati’nin İstanbul’una gelmiyor bu insanlar…
Kadınların evinden 90 km uzağa gitmek için yanında oğlu, kocası, erkek kardeşi olmadan sokağa çıkamayacağını söyleyen yobazların İstanbul’u değil bu kent.
"Günahın zirve yaptığı gecede takkeli sakallı cübbeli genç ordumuzla sokaklardaydık" diye açıklama yapan ve "Ey şanlı ordu" Mehter Marşı ile Beyoğlu’nda yılbaşını protesto yürüyüşü yapan grubunun lideri Hüseyin Çevik’i alkışlamayacak bu İstanbul…
İstanbul’u tarikatlara ikram eden zihniyetten güç alan, tarikatları cesaretlendiriyor olabilir; daha dün üç-beş tebliğciyle indikleri Beyoğlu’nda kitlesel eylem yapacak kadar çoğalmaları…
"İstanbul Sözleşmesi" olarak anılan "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi"nden çıkılması da bu grupları motive etmiş olabilir.
2 Ocak 2023’te Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine dair nihai kararını veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Türkiye’nin sözleşmeden çekilmesini "hukuka uygun" buldu.
Türkiye "İstanbul Sözleşmesi"nden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzası ile 20 Mart 2021’de çıktıysa da kadın hareketi vazgeçmiyor.
İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye’den çekilmesi için gayret gösterenler; 1979’dan beri yürürlükte olan Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'nden (CEDAW) de çıkarsa rahata erecekler!
AKP’den bile tam destek bulmayan bu adımdan er-geç vazgeçilecektir.
"Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu" 2022 yılında 334 kadının öldürüldüğünü, 245 kadının ölümünün şüpheli olduğunu açıkladı.
Kadınların, çocukların yaşama hakkını gasp eden bu katillere umut veren bir ülke olmayacak Türkiye.
Canan Kaftancıoğlu’na, Ekrem İmamoğlu’na mahkeme duvarı örerek; 2 bin yıllık tarihi kültürel birikimin üzerinde biçimlenen İstanbul’un ikinci yüzyılına yasaklarla giremeyiz…
İstanbul yönetiminde oluşan 25 yıllık AKP hafızası; finansal, demografik ve jeopolitik gücü muhalefetle paylaşmasına izin vermiyor.
İstanbul’u "halkın" değil, AKP ve yandaşlarının kenti yapma gayreti, 1990’larda İBB’ye açılan; ulaşım kartı Akbil ve iştirakleri Belbim, İgdaş ile ilgili yolsuzluk dosyalarını anımsatıyor.
Bkz: Dönemin İstanbul Başsavcılığı soruşturmaları.
Korku bu!
Turizm gelirleri gibi sermaye de bu kentin sosyal/sanatsal/kültürel/tarihsel kimliğine akıyor.
Rusya’ya uygulan ambargodan dolayı Batılı markalar da, oligarklar da İstanbul’a geldiler.
Katar Caddesi bile var…
Suudi Prensi’ne ne satıldı bilmiyoruz…
Bildiğim bir örnek: İngiliz futbol kulübü Chelsea FC’nin eski sahibi Rus oligarklarından Roman Abramoviç Anadolu Hisarı’na yerleşti.
Gerçi mahalle esnafı bayram yapıyor; Abromoviç çalışanlarına "Tüm alışverişinizi semt dükkanlarından yapacaksınız" talimatı vermiş.
AKP’li belediyelerin, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın ilçelerde yaptıklarına bakıp CHP bu kentte niye istenmiyor anlarız…