Mustafa Kemal Erdemol
Nasıl bir komplo sonucu olduğu daha sonra ayrıntılarıyla ortaya çıkacak olan Suriye’deki yönetim değişikliğinin en büyük kazananı İsrail oldu elbette. Tam 50 yıldır sindirmeyi başaramadığı Esad yönetimi, kendisinin de desteğiyle ABD/Batı/Türkiye eliyle ortadan kaldırılınca fırsatı kaçırmadı haliyle. Geçen Çarşamba’dan başlayarak tam 500 kez Suriye’yi vurduğuna bakılırsa “mevcut durumun tadını çıkarıyor”.
Hedef ortada; İsrail, ABD, Türkiye hep birlikte Suriye’yi savunmasız bırakarak Ortadoğu’nun siyasi haritasını çizmek niyetindeler. İsrail medyası Suriye’nin silahlarının gemilerinin, füzelerinin yüzde sekseninin yok edildiğini yazıp duruyor. Beşar Esad gittikten sonra ülkeyi yönetmeye soyunan Heyet Tahriri Şam (HTŞ) Suriye’nin kendini savunacak olanaklardan yoksan kılınmasını pek de dert ediyor gibi değil.
HTŞ ile dostları İsrail’in 1974’de kurulan askerden arındırılmış bölgeyi ele geçirmesine de sessiz kaldılar. İsrail'in hem bölgedeki en yüksek nokta hem de Suriye ile Lübnan'ı gözetlemek için ideal bir yer olması nedeniyle göz diktiği stratejik Hermon Dağı'nı ele geçirmesini de sineye çektiler.
Arap ülkelerinden cılız bir itiraz dışında bir tepki gelmedi. İsrail'e etki edecek güce sahip Ürdün, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn gibi Arap ülkeleri İsrail ile ilişkilerini kesme konusunda parmaklarını bile oynatmadı. Yani İsrail’I durduracak ne bir ülke ne uluslararası hukuk var.
O halde İsrail rahat rahat Suriye’de dilediğini yapabilir. Esad artık yok, Suriye’den İsrail’e yönelik bir tehdit var mı? Colani denen zat, yönettiğini sandığı ülkesini işgal eden İsrail’le savaşmayacaklarını duyurdu defalarca. Peki İsrail’in hedefi ne?
İsrail, Suriye ordusunun bölgedeki mevzilerini terk etmesinin ardından bölgeyi güvende tutmak için hareket ettiğini iddia ediyor. Gülünç bir gerekçe elbette. BM Barış Gücü UNDOF hala bölgede, dolayısıyla “bölgenin” güvenliğiyle ilgili bir tehdit yok.
1974 tarihinde imzalanan “Ayrılma Anlaşması”, İsrail ile Suriye arasındaki çatışmayı dondurmuştu, bilindiği gibi. Anlaşma çerçevesinde büyük bölümü yasadışı İsrail işgali altında kalan Golan Tepeleri'nin Suriye tarafında askerden arındırılmış bir tampon bölge oluşturulmuştu. Bu anlaşma geçen haftaya kadar tam 50 yıldır yürürlükteydi. Beşar Esad düştükten sonra İsrail anlaşmayı bozdu. Oysa anlaşmalar kişilerle değil devletlerle yapılır. Esad’ın düşmesiyle anlaşmanın geçersiz olduğu iddiası da doğru değil.
Stratejik olarak hayli önemli olan Hermon Dağı İsrail'in hedeflerinin sadece başlangıcını oluşturur. Asıl hedef Büyük İsrail ideolojisini gerçeğe dönüştürmek. Bu ideolojinin dini temelleri vardır bilindiği gibi. Bu da İsrail’in büyük hegomonya peşinde koştuğu anlamına geliyor. Bunun ilk adımı Suriye’yi işgal etmek. Binyamin Netanyahu bakın ne dedi geçen hafta:
“Burada tektonik bir şey oldu, Sykes-Picot Anlaşması'ndan bu yana geçen 100 yılda yaşanmamış bir deprem”.
Yani gayet memnun Suriye’de olan bitenden. nasıl olmasın? Harita yeniden çizliyor bölgede.
Sonuçta, ABD’nin, tüm Batının desteğiyle Arap ülkelerinin yol vermesiyle tüm Ortadoğu'nun çehresini tamamen değiştirmek için çalışan bir terör devleti olduğunu bildiğimiz İsrail’in fırsatçı olduğunu da görmüş olduk.
Ona bu fırsatı sağlayanların boynu altında kalsın.