Kış koşullarının hayatı Türkiye genelinde özellikle Marmara’da neredeyse felç ettiği bir ortamda İran’dan Türkiye’ye gaz akışının, teknik arıza gerekçesiyle, kesilmiş olması üzerinde durulmaya değer bir konu. İran’ın kararının ardından hükümet gaz kullanımlarını yüzde 40 oranında azaltma talimatı verdiğine göre, sorun son derece ciddi. Azımsanacak bir oran değil. Daha önce de yaşanan gaz kesintilerinden çok daha büyük bir kesinti söz konusu bu sefer. İran'ın dün yeniden başlattığını duyurduğu gaz akışının öncekinden çok daha az olduğunun da bilinmesinde yarar var.
Ülkemizin İran, Azerbaycan, Rusya doğal gazına tamamen bağımlı olduğunu anımsayalım. İran tek başına geçen yıl Türkiye’nin doğal gaz gereksiniminin yüzde 16’sını sağlamıştı. Oradan yapılacak bir kesintinin her anlamda büyük bedeli olduğu bir sır değil. Bu arada geçen hafta, Kahramanmaraş’ta meydana gelen patlama sonucu Kerkük-Ceyhan boru hattından ham petrol akışının da kesintiye uğradığını kaydedelim.
Kesintilerin nedeni Ukrayna sorunu mu?
Olayları ardı ardına koyarak bakmamız gerek. Recep Tayyip Erdoğan’ın Ukrayna sorununda taraf olduğunu iyice belli ettiği dönemde bu kesintinin yaşanmasının tesadüf olduğunu söyleyenlere imreniyorum. Bu rahatlık sorunlara teşhis koymada son derece kolaylaştırıcı oluyor çünkü. Ama "gerçekliğin" kafasını her fırsatta uzatıp rahat kaçırdığı da doğrudur. Rusya’yı Ukrayna’yı işgal etmemesi konusunda uyaranlar kervanına Erdoğan da katılmıştı biliyorsunuz. Bunu söylerken hem bölgede barış hem de Rusya ile Ukrayna arasında "iyi ilişkiler" kurulması arzusunda olduğunu da eklemişti Erdoğan. Ukrayna’ya destek sayılabilecek bu tutumun arkasında bu ülkeye Türk ürünü silah satışının da etkili olduğunu düşünmemek için bir neden yok. Türkiye Ukrayna’nın neredeyse ana silah tedarikçisi durumunda. Bu, dile getirdiği "arabulucu" olma talebini gerçekçi kılmayan önemli bir faktör. Türk ürünü insansız hava araçları daha önce de Ermenistan-Azerbaycan ihtilafında Azerbaycan lehine konumlandırıldığında Moskova’nın bundan pek memnun kalmadığı da biliniyor. Aynı memnuniyetsizlik Ukrayna için de geçerli.
Rusya’nın, Suriye’de daha güçlü bir konum kazanmada en büyük müttefikinin İran olduğu da düşünülürse, İran’ın Ukrayna konusunda da Rusya’dan yana tutum alması, dolayısıyla Türkiye’yle bu konuda da ters düşmesi göz ardı edilmemeli.
Şu, bir rastlantı olabilir mi?
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin geçtiğimiz hafta Moskova'da İran liderleriyle görüştü. Bu görüşmenin ardından kısa bir süre sonra İran’ın "teknik gerekçelerle" Türkiye’ye gaz akşını kesmesi rastlantı olabilir mi? Bu Türkiye’yi zor durumda bırakmak için harika bir fırsat değil mi? Bu önemli adımın Türkiye’nin Ukrayna sorununda NATO’ya vereceği destek konusunda geri adım atmasını sağlamaya yönelik olduğu ortada. Türkiye’nin Rusya’ya, İran’a da olduğu gibi doğal gaz konusunda bağımlı olduğunu bilmeyen mi var?
Jeopolitik faktörleri hesaba katmadan yapılan hiçbir değerlendirme gerçekçi olmaz. Türkiye’nin son günlerde yaşadıkları, gaz kesintisi dahil, bölgesel jeopolitik manevralarının sonucu. Rusya ya da İran Türkiye’nin önünü, açık düşman olmadığı için elbette askeri yollarla değil, enerji kaynaklarını devreye sokarak kesmek isteyebilir.
Erdoğan’ın Mısır’ın içişlerine karışarak, Arap dünyasının bu en önemli ülkesiyle sorun yaşaması, İsrail’le de yine "durup dururken" kriz çıkarması Türkiye’nin Doğu Akdeniz gazından yararlanmasını önleyecek elbette. Şimdi Erdoğan’ın İsrail’le "aniden" yakınlaşması durumu ne kadar düzeltir, bunu zaman gösterecek.
Uzmanlar Türkiye’nin bütçe açığının Aralık ayında rekor seviyeye ulaştığını söylüyor. Nedeni doğal gaz ithalatıdır aynı uzmanlara göre. Şu bağımlılığa bakar mısınız? Jeopolitik faktörler kimi zaman avantaj, kimi zaman da dezavantajlı olabilir. Dış politikası istikrarlı, komşularıyla ilişkileri "hamaset" yerine gerçekçilik üzerine oturmuş ülkelerin sorunları çözmedeki becerilerine Türkiye ne kadar sahip, bir kez daha sorgulanmalı.
İslam dünyası, Türk kardeşliği gibi söylemler iç politikada işe yarayabilir ama dünyada, en azından bölgesinde Türkiye’nin sorunları çözmez, aksine çoğaltır. Doğalgaza karşı alternatifler yaratamamış, bulunduğu söylenen gaz da en az 2023’de o da fazla olmayan bir üretimle devreye girebilecek bu arada anımsatalım, yaşanacak sorunlara karşı hazırlık yapmamış bir ülke durumunda Türkiye.
Her şey ama her şey politiktir. Erdoğan bunu kavrayamadı bir türlü.