Her kim yaptıysa yine çok önemli bir hedefi ortadan kaldırdı. Gerçekten de dün evinin önünde uğradığı saldırı sonucu ölen İran Devrim Muhafızları’nın (İDM) önde gelenlerinden Albay Hasan Seyyad Hüdayi ülkesi için çok önemli bir askeri figürdü. Bu nedenle Kasım 2020’de öldürülen İran nükleer programının mimarlarından Muhsin Fahrizade’yle eşit sayılabilecek önemde bir kayıp olduğunu söylemek abartılı olmaz.
Hüdayi’nin öldürülmesinin, İran askeri/siyasi/dini jargonunda “Kutsal Türbe Savunucusu” olarak adlandırılan askerlerden biri olması nedeniyle, manevi bir ağırlığı da var tabii. İran resmi makamları, Şiilerin kutsal mekanlarının bulunduğu Suriye ile Irak’taki çatışmalarda görev yapan Devrim Muhafızı üyelerine ‘Kutsal Türbe Savunucuları’ adını veriyor, bilindiği gibi.
Karşı devrimciler vurgusu
Saldırı sonrası ülkede tansiyon yükseldi haliyle. Öncekilerde olduğu gibi bu kez de “intikam yeminleri” edildi. Suikastın ardından açıklama yapan Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin “intikam alınacağı” ifadesi, tıpkı Irak’ta (Mossad’ın da yardımıyla) ABD tarafından öldürülen İDM Komutanı Kasım Süleymani’nin intikamının alınacağını söyleyen Dini Lider Ali Hamaney’in yaptığı gibi halkı çaresizlik duygusundan kurtarma amacı taşıyor tabii ki. O nedenle Cumhurbaşkanı’nın açıklaması bildik klişelere dayalı. Ancak Reisi’nin Hüdayi’nin öldürülmesinden “küresel küstahlık”la (ABD-İsrail kastediliyor muhtemelen) bağlantılı “karşı-devrimciler”i sorumlu tutması dikkat çekici benim açımdan.
Çünkü, son haftalarda gittikçe yükselen bir protesto dalgasıyla karşı karşıya İran. Bastırılamayan ayaklanmalardan söz ediliyor. İbrahimi, Hüdayi’nin ölümünde “yerel” grup ya da kişilerin de, en azından suikastçılara yer bildirimi başta olmak üzere, istihbarat bilgisi vererek yardımcı olduklarını ima ediyor. “Karşı devrimci” ifadesi bu yerel unsurlara yönelik. Bu imada/iddiada gerçeklik payı var tabii. Ülke içinde başta İsrail olmak üzere yabancı devletlerden/ örgütlerden destek alanların, onlara bilgi verenlerin varlığı sır değil.
Kim yaptı?
Suikast haberini duyduğumda İsrail medyasını taradım hemen. On line haberlerin hızı malum. Hemen hemen tüm İsrail medyasında suikastla ilgili haberler yer almıştı bile. Bu haberleri okuyan herkes Hüdayi’ye yapılan saldırının failleri arasında İsrail’in olabileceğini düşünebilir rahatlıkla. İsrail makamlarının medyayı “düşmanlarına” mesaj iletme aracı olarak kullandığını, bu nedenle bilgilerin “sızdırılmış” kılıfıyla gazetelere aktarıldığını biliyoruz. Yine öyle oldu. Son saldırıyla ilgili olarak “sızan” bilgilere göre “ismi açıklanmayan” bir resmi kaynak Hüdayi’nin İsraillilere yönelik dünya çapında bir dizi saldırı planının arkasında olduğunu söylüyor. Kaynağın iddiasında Türkiye’nin de adı geçiyor. Türkiye'deki bir İsrail konsolosluğu çalışanına yönelik suikast girişimini de Hüdayi’nin düzenlediğinden şüpheleniliyor.
İsrail, ya İran’ın nükleer faaliyetlerini sekteye uğratmak ya da İsraillilere yönelik saldırıları önlemek (ya da intikamını almak) amacıyla İran topraklarında uzun zamandır eylemler yapıyor. 7 Ağustos 2021'de İran'ın yarı resmi Fars Haber Ajansı tarafından paylaşılan bir tweet mesajında "Arapça konuşan bir baba ile kızının" Tahran'daki Pasadran caddesinde arabalarında vurularak öldürüldüğü bildirilmişti. The New York Times bu “baba kızın” El Kaide liderlerinden Ebu Muhammed el-Masri ile kızı Meryem el Nasri (El Kaide lideri Usame bin Ladin'in oğlu Hamza bin Ladin'in dul eşi) olduğunu açıklamıştı. Mossad’ın bu saldırıyı “İsrail’e yönelik saldırılara misillieme” olarak düzenlediği ileri sürülmüştü.
Şimdi burada aklıma MOSSAD’ın 2017’deki Başkanı Yossi Cohen’in açıklamaları geliyor. Mossad'ın hedeflerinin açık olduğunu söyleyerek, bunların arasında İran’ın olduğunu da vurgulayan Cohen’in en çarpıcı sözleri Mossad'ın "düşman devletlerin, hedef ülkelerin kalbinde, hemen hemen her yıl, bazıları karmaşık olan binlerce eylem gerçekleştirdiğini" itiraf etmesiydi.
Hüdayi cinayetine de elbette bu sözler eşliğinde bakmak gerekecek. Mossad’a İran içinde yardım eden ciddi bir “yerli” kişi ya da kurumun olduğunu da akılda tutarak tabii. Kim planlıyorsa İran'daki hedefleri bir bir vuruyor sonuçta, önemli olan bu.
Bu saldırının son olmayacağını söylemek için de falcı olmaya gerek yok kuşkusuz.