Yerel seçimlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun karşısında tüm devlet yarışıyor.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 17 bakan, kamu kurumu yöneticileri, valilik, kaymakamlıklar İmamoğlu’nun seçimi kaybetmesi, iktidar adayı Murat Kurum’un kazanması için çaba harcıyorlar.
Bu da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İstanbul’u geri almayı ne kadar çok istediğini gösteriyor.
Erdoğan İstanbul’u geri almayı o kadar çok istiyor ki gittiği Anadolu kentlerinde o ildeki adayına oy istemekten çok meydandakilere “İstanbul’daki tanıdıklarınızı, akrabalarınızı arayın Murat Kurum’a oy versinler” çağrısı yapıyor. Gittiği ilin seçiminden çok İstanbul seçimiyle ilgili konuşmalar yapıyor.
Ancak Erdoğan’ın bu çağrısına ve tüm devletin İmamoğlu’na karşı faaliyette bulunmasına karşın Murat Kurum İstanbul’da bir heyecan yaratmış değil. O kadar ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katıldığı İstanbul mitingi eski mitinglere göre çok sönük geçti.
Tüm devletin çabalarına karşın İstanbul seçiminin İmamoğlu’nun kazanması yüksek bir olasılık.
Erdoğan’ın, İmamoğlu’nun kaybetmesini çok istemesinin temel nedenlerinden biri bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimi. Erdoğan, İmamoğlu’nun İstanbul’u yeniden kazanması halinde karşısına cumhurbaşkanı adayı olarak çıkacağını biliyor.
İstanbul’u kaybetmesi için İmamoğlu’nun karşısına tüm devleti yığmasının nedeni bu.
Bu yerel seçimlerde 74 yıla varan çok partili hayatımızda görülmeyen olaylar da yaşanıyor.
Örneğin ilk kez Dışişleri Bakanı, İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı İstanbul’da yerel seçim için oy istediler.
İktidarın adayı Murat Kurum’a oy isteyen bakanlar arasında Dışişleri Bakanı Hakan Fidan vardı. Daha önce dışişleri bakanlarının yerel seçimlerde oy istedikleri görülmemişti. Adı üzerinde “dışişleri” bakanlığı. Görevi dünyada Türkiye’nin ulusal çıkarlarını korumak. Bölgemizde Türkiye’yi yakından ilgilendiren çok önemli olaylar yaşanırken Dışişleri Bakanı’nın İstanbul’da yerel seçim çalışması yürütmesi kamuoyu tarafından yadırgandı.
Ayrı şekilde İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın esnaf gezip Kurum’a oy istemesi abesle iştigaldi. İçişleri Bakanı seçimin güvenliğinden sorumlu bakan. Tüm vatandaşlara eşit güvenlik hizmeti götürmesi gereken bir bakanlığın başında. Seçimlerin güvenliğini sağlamakla sorumlu İçişleri Bakanı’nın tarafsız olması gerekirken yerel seçimlerde esnaf ziyaretleri yapıp oy istemesi bakanlığıyla bağdaşan bir faaliyet değil.
Yine Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un da tarafsız olması gerektiğini unutarak yerel seçimlerde Murat Kurum için oy toplamaya çalışması kabul edilir bir durum değil. İçişleri Bakanı Yerlikaya gibi Tunç da Adalet Bakanı olarak seçimlerin güvenliğinden sorumlu. Ayrıca seçimlerde yapılacak itirazları da yargıçlar karara bağlayacak. Bu nedenle, Hakimler Savcılar Kurulu’nun da başkanı olan Adalet Bakanı ile, İçişleri, Ulaştırma bakanları istifa eder, yerlerine tarafsız isimler atanırdı. Bunun amacı seçim güvenliğinin tarafsız bakanlar tarafından sağlanmasıydı.
Bu yerleşik uygulama AK Parti iktidarı tarafından kaldırıldı. Adalet, İçişleri ve Ulaştırma Bakanları’nın partizanlık yapmalarında bir sakınca görülmedi.
Adalet ve güvenlik hizmetlerini vatandaşlar arasında ayrıcalık yaratmadan yerine getirmesi gereken bakanlar yerel seçimlerde adaylarına oy toplamak için yoğun faaliyetteler.
Tabii bu iktidar döneminde seçimlerde tarafsız kalmaları gereken bakanlar konusuna gelinceye kadar hukukun hiçe sayıldığı birçok örnek yaşandı, yaşanıyor.
Anayasa Mahkemesi kararlarına uymayacağını açıklayan iktidar, yine yüksek mahkemenin kararını dikkate almayacağını, hukuki değeri olmadığını hüküm altına alan mahkemeler gördük.
Anayasa’da yazılı “hukuk devleti” ilkesinin uzun süredir rafa kaldırıldığı bir sır değil.
Bu durum Türkiye’yi, devletin iktidarın yanında seçime girdiği bir ülke haline getirdi.
Bu uygulamalar Türkiye’de artık bir parti devlet kurulduğunun da kanıtları.