Bana sorarsanız kötü başlamıştı zaten. Partisi içinde bile alay konusu olacak kadar “Demir Lady” Margaret Thatcher taklitçisiydi. Hem de ses tonu değiştirecek, onunkine benzer kıyafetler giyecek kadar. Ama deyim yerindeyse pek yutan olmadı bunu. Rishi Sunak karşısında, “beyaz İngilizliğin” gereği olarak seçilmesine aldanmayın. Bu benzerlikten pek hoşlanılmış değildi partide de. Thatcher’in sanıldığı kadar iyi olmayan şöhreti de etkili oldu bunda tabii. Muhafazakar Parti’nin, hem de gücünün doruğundayken, “güç zehirlenmesi” yaşadığı gerekçesiyle Thatcher’i, - tutumları gittikçe diktatörce olmaya başlamıştı gerçekten de- koltuğundan çekip aldığını unutmuş belli ki Liz Truss.
“Savaşçıyım” da onun değil
Dışişleri Bakanlığı’nın iyi olduğunu söylerler ama hanımefendinin gerçekten kendisine ait bir söyleminin olmaması, Dışişleri Bakanlığı’ndaki başarısını da gölgeledi, doğrusu. İstifa etmesine yönelik baskılara yanıt verirken kullandığı “ben bir savaşçıyım” ifadesi bile kendisine ait değil. Herkesin kurabileceği bir cümle bu ama, İngiliz siyasetinde kült bir ifadeye dönüşmesi Peter Mandelson sayesindedir. 2000’li yıllarda Tony Blair kabinesinden kovulduktan bir süre sonra yeniden görevine döndüğünde “ben bir savaşçıyım” diyerek böbürlenmişti Mandelson. Patenti ona aittir. Truss’ın kopya “Savaşçılığı” da işe yaramadı yani.
İngiliz siyasetinden az da olsa haberdar olanlar, Maliye Bakanı’nın “ikinci Başbakan” sayıldığını da bilirler. Başbakan elbette son sözü söyler ama Maliye Bakanı’na hükümet bütçesini kabul ettiremezse örneğin, işi kolay değildir. Bugüne kadar olmayanı başararak Truss, Maliye Bakanı ile de ters düşüp kendi ipini çekmiş oldu. Amaç şöyle ya da böyle tarihe geçmekse, bunu başardığı söylenebilir. Sadece 44 günle, İngiltere’nin “modern çağda” en kısa dönem görev yapan Başbakanı olarak geçti tarihe.
Tarihte ilk değil
Modern çağda ama. Tüm İngiltere tarihinde en kısa süre görev yapan Başbakan 1700’lü yıllarda, 25 gün süreyle James Waldegrave’dir. Aynı dönemlerde, iki dönem görev yapıp da bunlardan birinde yine 25 gün Başbakan kalabilen Sir Robert Peel’i de unutmayalım tabii.
Darbeyi içeriden aldı
Truss’ın istifasına yol açan gelişmelerden biri, siyasette ayak oyunlarının her toplumda olabildiğini göstermesi açısından iyi bir örnektir. Truss’ı sevimli bulmazdım ama “darbeyi” içeriden aldığını da kabul ederim. Önemli bir bakanlık olan İçişleri Bakanlığı’na atadığı Suella Braverman'ın resmi bir yazışmayı kendi mail hesabından bir başka milletvekiline atması, ardından “hata ettim, hata yapan herkes istifa etmeli” diyerek “erdemlilik gösterisiyle” görevinden ayrılması Truss’a da istifadan başka yol bırakmadı. Braverman’ın “hata yapan herkes”ten kastı Truss’dı çünkü.
Truss’ın, sadece altı hafta görev yapabilen ilk Maliye Bakanı Kwasi Kwarteng'in hazırladığı bütçesi 45 kuruşluk (Penny) vergi oranının kaldırılmasını, 2023'ten itibaren gelir vergisinin bir kuruş düşürülmesini, damga vergisinde kesinti yapılmasını, uluslararası ziyaretçiler için KDV'siz alışverişi öngören vergi indirimlerini içeriyordu. Ortaya çıkacak kesintiler de borçlanma yoluyla finanse edilecekti. Elbette Truss’ın, sonradan kabul etmediği, ilk aşamada onayladığı bütçeydi bu.
IMF de Biden da
Hiç beklenmeyen oldu, bütçenin açıklanması sterlinin dolar karşısında 80'li yıllardan bu yana görülmemiş seviyelere düşmesine yol açtı. Ardından Uluslararası Para Fonu (IMF) ile niye üzerine vazife ise, ABD Başkanı Joe Biden tarafından da eleştirildi bütçe.
Truss’ın “savaşçılığını” zedeleyen de işte bu bütçeyi savunamayıp “hatalı” bulduğunu kabul etmesi oldu. Ancak vergi indirimi planının arkasında olduğunu söylemeye de devam etti. Haliyle Maliye Bakanı Kwarteng de durumu kabullenmek zorunda kaldı ama istifadan başka çaresi de yoktu. Yerine atanan Maliye Bakanı Jeremy Hunt’ın ilk işi de piyasada istikrar yaratacağını umarak gelir vergisi indirimleri, 45 kuruş oranının kaldırılması, kurumlar vergisinin dondurulması da dahil olmak üzere birçok kararı geri çekmek oldu. Truss’ı Başbakan olarak bitiren budur.
Bakın, bunlar, ekonomide, siyasette istikrarı temel felsefe olarak benimsemiş ülkelerde kabul edilebilecek zigzaglar değil. Muhafazakar Parti’nin seçmeni bile hemen yapılan kamuoyu anketlerinde Truss’a güvenmediklerini belirten yanıtlar verdi. Sistem kendini böyle koruyor.
Olan Truss’a oldu. İlk defa “kendiymiş” gibi davrandı, koltuğundan ettiler.
Hiç mi aklına “dış güçler” falan gelmez bir Başbakan’ın.
Hazır IMF’de bulaşmışken işe.
Acemi işte. Ne denir ki?