İlişkiler ilerler, fazlası olmaz! Üzgünüm! Normalleşme hayal

Halktv.com.tr yazarı Mustafa Kemal Erdemol, İktidarın değişim sinyalleri verdiği Suriye politikasına ilişkin bir yazı kaleme aldı.

Herkesi kör alemi sersem sandıkları için yine lütfetmişler gibi davranarak “Suriye ile ilişkileri yeniden başlatmaktan” söz ediyorlar. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na bakarsanız, Türkiye “muhalefetle rejimi anlaştırıp, barışı sağlamak için” yanıp tutuşuyor adeta. İnanan var mıdır bunlara acaba, kendi yarattıkları seçmenlerinden başka?

“Tamam seninle ilişki kurmaya karar verdik” der gibi davranmazlar mı, güldürüyorlar insanı gerçekten. “İyi geçindiğin tek bir komşu bırakmamışsın, Mısır’ın içişlerine burnunu sokmuşsun, BAE ile kanlı bıçaklı olmuşsun, İran’la gerginsin, Suudi Arabistan’la kavganın eşiğinden dönmüşsün, Hollanda ile soğuksun, Fransa ile kavgalısın, İsveç ile Finlandya’ya diş gösterip geri adım atmışsın, ABD’ye tüm yanaşma çabalarına rağmen yaranamamışsın, Rusya için güvenilir ortak değilsin, en zor zamanlarında Türkiye’nin yanında olmuş Bangladeş’le bile bozuşmuşsun, kendi kendini yalnız bırakma konusunda dünyayı hayrete bırakan bir dış politika izlemişsin, tüm bunlar olmamış gibi sanki kendi iradenle, gerçeğin de farkına varmış havalarında Suriye’yle ilişkilerin kurulmasından söz ediyorsun” derler insana.

Dünyayı tahıl sıkıntısından kurtarmış “diplomatik başarı”nın kendisine uygulanan yaptırımları Türkiye üzerinden aşmak isteyen Rusya’nın bir “armağanı” olduğunu da bilmeyen yok bu arada.

İlişkiler gelişsin tabii

Yıllarca, Türkiye’nin Suriye’nin içişlerine karışmasının “komşuluk ilişkilerine” uymadığını savunan, bu talihsiz ülkeye yönelik emperyal çullanmayı, yayılmacılık için fırsat sayıp “Emevi Camiinde namaz kılma hayalleri görmeyi” eleştirmiş biri olarak iki ülkenin ilişkileri geliştirmelerine karşı olmam elbette düşünülemez. Ancak bu işbirliğinin, Suriye’deki başka topluluklar için bir soruna dönüşmesine de taraftar olamam. (Bunu ayrıca konuşuruz).

Türkiye’nin uzun uzun düşünüp Suriye ile ilişkileri geliştirmeye karar verdiğini düşünen yoktur sanırım. En son Soçi Zirvesi’nde AKP’li cumhurbaşkanına Rusya’dan “Şam’la görüşmesi gerektiği konusunda” bir öneri(!) geldiği anlaşılıyor. Sadece bu değil; Suriye yönetimine karşı desteklenen/beslenen gruplara verilen paralar da artık ödenemiyor. Malum, bu gruplara milyarları bulan mali yardımlar TL ile yapılıyordu, TL’nin durumu ortada. Gruplara verilecek para kalmadı elde. “Türkiye Suriye’yle barışacak, o nedenle gruplara yardımı kesti” diyenlerin de saflığına yanarım. Ödenecek para tükendiği için Türkiye Şam’la görüşme noktasına geldi.

Esad’ı kabul etmek

Türkiye’nin Suriye ile görüşme aşamasına gelmesinin en önemli nedeni ise Beşar Esad’ın yenilmezliğidir. Hem sahada hem diplomaside kazanan bir Esad var çünkü. ABD’nin bile Suriye’nin elinde bulunduğuna inandığı “ABD’li gazeteci Austin Tice için Esad’ı muhatap alarak yardım istediğini de anımsayalım. Rusya desteği ile kazandı” diyenlere de şunu hatırlatayım; Rusya savaşa Suriye lehine 2015’de dahil oldu. İlk dört yıl herkesin saldırısına uğrayan bir Esad vardı. ABD’si, İngilteresi, Fransası, Almanyası, BAE’si, Suudisi ile birlikte Türkiye’nin de desteklediği toplam 60 ülkeden gelen yabancı cihatçıya karşı “kendi askerinin” yanı sıra İran yanlısı gruplarla direndi. Koskoca bir dört yıl. Çullanmanın en yoğun olduğu, Rus desteğinin henüz ortada olmadığı bir dört yıl.

Tüm dünyadan destek almadığı zamanlarda bile devrilmemiş bir Esad’dan söz ediyoruz. Bir iç operasyonla devrilmesi için tüm koşulların hazır olduğu dönemlerde bile halkının sahip çıktığı biri olduğunu da anımsamak gerek.

Suriye’nin o şartı varken

Arap Birliği’nin yeniden üyelik için davet etmeye hazırlandığı, Batı ülkelerinin “Esad’sız Suriye” fikrinden vazgeçtiği bir dönemde Türkiye’nin Suriye karşıtlığının sürmesine de olanak yoktu. Görüşmelerin başlaması durumuna böyle gelindi.

Peki görüşmeler normalleşmeye yol açar mı? Hayır. Türkiye askeri Suriye’de olduğu sürece açmaz. Çünkü Suriye “ilişkilerin geliştirilmesi için baş koşul” olarak bunu sürüyor. Türkiye’nin kısa vadede çekilmesi ise mümkün değil.

Yani desteklediği gruplara verecek parası kalmayan, Rusya’ya başta enerji olmak üzere bir çok alanda bağımlılığı artan Türkiye Şam’la elbette görüşmek zorunda. Görüşecekler, ilişkiler ilerleyecek ama normalleşme olmayacak.

Ta ki Türkiye Suriye’nin kuzeyinden çekilinceye kadar. Hani onlarca Türk askerinin şehit edildiği yerler var ya, oralardan çekilinceye kadar.

Şair günümüzde yaşasaydı değiştirirdi şiirinin o müthiş dizesini:

“Bir inat uğruna ya Rab ne güneşler batıyor”.

Dünya Haberleri