İktidarın Yeni “Öcalan Mektubu”

Onur Alp Yılmaz Yazdı: Leyla Zana ve Diğerleri

İktidar, Irak'la ortak olarak yapılması planlanan ve Ortadoğu'yu Süveyş Kanalı olmaksızın Avrupa'ya bağlayacak olan "Kalkınma Yolu" projesi için uzun bir süredir Irak'ta IKBY, Türkmen Cephesi ve merkezi iktidarla görüşmeler yürütüyor.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı İbrahim Kalın hattında ilerleyen bu görüşmelerde hem zirveler hem de bu isimlerin bölgeye yaptığı ziyaretler sıklaştı.

19 Aralık 2023'te Ankara'da yapılan ilk toplantının ardından ikincisi Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin'in ev sahipliğinde geçen hafta düzenlendi. Görüşmede, terörle mücadelede ortak bir anlayış geliştirilmesi ve bu doğrultuda atılabilecek somut adımlar başta olmak üzere bölgesel gelişmeler ve enerji konuları masaya yatırıldı.

Peki, Türkiye ne talep ediyor? Türkiye, Kuzey Irak'taki PKK saldırılarının ardından gerek Bağdat'taki merkezî yönetimden gerekse Süleymaniye'deki Kürdistan Yurtseverler Birliği yönetiminden teröre karşı somut işbirliği talep ediyor.

Bu konuda da önemli aşamalar kaydetti. Örneğin, Önceki görüşmede "ortak tehdit" olarak tanımlanan PKK, son toplantının ardından yayınlanan bildiride Irak tarafından ilk kez "yasaklı örgüt" olarak adlandırılmış oldu.

Peki neden? Şüphesiz bu kadar kapsamlı bir proje, bir de ortak güvenlik ve güven ortamına ihtiyaç duyuyor. Bu da Türkiye'nin kuzeyinde PKK, güneyinde ise IŞİD ve El Kaide'ye karşı bir mücadele yürütmek demek.

Gelelim buradan Leyla Zana’nın açıklamalarına…

Türkiye’nin IKBY, yani Barzani çevresiyle yürüttüğü müzakereler ve PKK’ya karşı yürüttüğü diplomatik mücadele de düşünüldüğünde aslında Zana iki kritik şey söyledi:

1- "Molla Mustafa'nın mücadelesi ile kimliğimizin farkına vardık, Apo'yla da uyandık."

Bu, Irak ve Türkiye'nin Kürt hareketleri arasında tarihsel bir süreklilik kurmak demek. Dolayısıyla bunun iktidarın bu hatta yaratmaya çalıştığı ikiliklere karşı ifade edildiği söylenebilir. Bu, iktidarın PKK’yla mücadele edip etmemeyi yerel seçimler için araçsallaştırdığı ve bunun üzerinden DEM ile pazarlığa oturduğu anlamına gelir elbette…

2- "Çözüm süreci istiyor musunuz?" diye seslendi.

Bu da pazarlık yapıldığı algısını güçlendiren bir diğer başlık…

Belli ki iktidarla Irak'a operasyon yapılıp yapılmaması ve çözüm süreciyle ilgili bir pazarlık yürütülmüş. İktidarın bu pazarlığı İBB harici bir şey için yürütmesinin hiçbir mantıklı zemini yok.

Yani iktidar nasıl ki geçen seçim Öcalan’ın mektubundan medet umduysa bu sefer de Kürt siyasi hareketinin önemli aktörlerinin yapacağı İmamoğlu’na değil DEM’e oy verme çağrılarından medet umuyor.

Nitekim Zana da konuşmasının bir yerinde şöyle dedi:

“Bir yandan CHP bir yandan AKP diğer yandan MHP. ‘Kürtlere yaptıklarımızdan Kürtler razı ki bize destek veriyor’ diyorlar. Ama biz irademizi sadece kendimiz için kullanacağız. Hep birlikte seçimden sonra barışın önünü açalım”

Bunun meali: “kendi partimize oy verelim ki iktidara kaybettiren olmayalım. Olmayalım ki çözümün önü açılsın...”

Bu bağlamda düşünüldüğünde Kürt siyasi hareketine bir yandan CHP’ye İstanbul’da kaybettirmezse hem Ortadoğu’da hem de Türk siyasetinde kaybedecek çok şeyi olduğu baskısıyla sopayı gösteren iktidar, diğer yandan ise kaybettirdiği durumda çözüm süreci dahil yeni bir sürecin başlayacağı vaadiyle havucu gösteriyor.

Bu yüzden de son hafta bu tür çağrıların artma ihtimali çok yüksek.

Türkiye Haberleri