Türk ekonomisi hiç bu kadar kötü yönetilmemişti.
Hiçbir iktidar bu iktidar kadar vatandaşı ezmemişti.
AK Parti’nin 20 yılda kurduğu ekonomik ve mali sistem vatandaşın cebinden iktidar yakını müteahhitlere servet aktarıyor. Bu aktarım vatandaşın ödediği vergilerden oluşan Hazine üzerinden yapılıyor.
Vatandaş her gün gelen zamlar altında ezilirken, iktidara yakın şirketlere ileriye dönük 10 yıl, 20 yıl, 22 sürecek milyarlarca liralık ödemeler devlet garantisiyle taahhüt ediliyor.
İktidar vatandaşın geçim derdiyle ilgilenmiyor.
Varsa yoksa müteahhitler.
Dün et ürünlerine zam geldi.
Et ve Süt Kurumu, et fiyatlarında yüzde 48 zam yapıldığını açıkladı. Zamdan sonra kıymanın kilosu 56 liradan 83 liraya, kuşbaşının kilosu 62,50 liradan 92 liraya kadar çıktı.
Ete hasret kalmış orta alt ve yoksul kesimin mutfağına uzun bir süreden beri et veya kıyma girmiyor. Bu fiyatlardan sonra orta kesimin de çocuklarına et yedirebilmesi oldukça zorlaştı.
Ancak iktidarın umurunda değil.
Vatandaş niye et alamıyor? Niye geçim zorluğu çekiyor? Çünkü geliri az ve satın alma gücü her gün enflasyon nedeniyle eriyor, Türk lirasının değeri düşüyor. Düşük olduğu için de vatandaş günlük ihtiyaçlarını alamıyor, çocuklarını gerektiği gibi besleyemiyor.
Bu tablo karşısında Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati yine tebessüm ederek şöyle diyor:
"TL'yi olabilecek en düşük seviyeye düşürdük. Türk lirası en düşük durumda, daha ineceği bir yer yok, vatandaş rahat olsun."
“Güler misin ağlar mısın” denilecek bir ifade.
Bakan Nebati müteahhitleri korumak peşinde. “Müteahhitlerin gerçekten ne kadar zarar ettiklerine yönelik olarak bir çalışma yapıyoruz. Bütçe imkanları içerisinde kim zarar görüyorsa bunlara yönelik olarak elimizden gelen desteği veririz” diyor.
Müteahhitin zararı vatandaşın cebinden ödenecek. Vatandaşın çocuğuna et, kıyma, yağ, süt alıp alamadığı umurunda değil.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da Çanakkale Köprüsü’nün açılısında taahhüt edilen kadar araç geçmezse müteahhit firmaya aradaki farkın devlet tarafından ödeneceğini açıkladı. Oysa daha önce bu köprüler, yollar, havaalanları için milletin cebinden bir kuruş çıkmayacağını söylüyordu. Çanakkale Köprüsü’nde “aradaki farkı devlet ödeyecek” diyerek milletin cebinden para çıkacağını duyurmuş oldu.
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, milletin cebinden çıkacak parayı, dün grup toplantısında çarpıcı örneklerle anlatırken şunları söyledi:
“Şehir hastaneleri güzel. Kaça mal ettiniz, yükümlülükler nedir bilmiyoruz. Yapım maliyeti 10 milyar 200 milyon lira. Taahhüt edilen para 82 milyar 500 milyon lira. 10 milyara yapıyor 80 milyar ödeyeceğiz. Altına da imza atmışlar, yetkili olarak da Londra mahkemeleri diyorlar. Bir de gidip sigorta yapmışlar. Onların tamamını alacağız. TC devletinde 84 milyon bir avuç kişinin sömürü alanı haline getirilemez. Yavuz Sultan Selim Köprüsü, yapım maliyeti 3 milyar 300 milyon lira, Hazine garantisi 9 milyar lira! Erdoğan'ın baştan dediği neydi? Devletin kesesinden bir kuruş çıkmayacak. Şimdi 9 milyar lira çıkacak! Bunlar sıradan rakamlar değil. Ve bunlar sadece beşli çeteye bırakılacak kadar da küçük rakamlar değil.”
Kılıçdaroğlu Kütahya Zafer Havalanı’nı da örnek gösterdi. Bu havaalanı için Ocak ayında garanti edilen yolcu sayısının 109 bin 911 kişi olduğunu, havaalanını kullanan yolcu sayısının ise bin 304 kişi olduğunu açıkladı. Zafer havaalanının 50 milyon euro’ya yapıldığını ancak müteahhit firmayı 2044 yılına kadar 208 milyon euro ödeneceğini de duyurdu.
Yolcu sayısındaki garip hesaba mı, 2044 yılına kadar milyonlarca uero ödeme garantisine mi yanarsınız. Hazine kaynaklarının böyle on yıllar sonraya uzanacak şekilde tahsis edildiği görülmemiştir.
Bu düzenin mutlaka değiştirilmesi gerekir.
Bu da ancak iktidar değişikliği ile mümkündür.