Kafam dağılsın diye izleyeyim dedim, üç bölümün tamamını bitirdim bir gecede. Geçen yıl magazin dünyasına damgasını vurmuş olan Johnny Deep-Amber Heard davasının belgelesini izlemek, izlemiş olanlar ne der bilemem ama benim için hayli sinir bozucu oldu.
Johnny Depp’in eski eşi Amber Heard'e 2018 yılında Washington Post'ta yayınlanan bir köşe yazısında kendisini "aile içi şiddeti temsil eden kamusal bir figür" olarak tanımlayarak hakaret ettiği iddiasıyla açtığı davaydı bu. Heard de karşı dava açınca haftalarca konuşulan seyirlik bir hukuk gösterisine dönüşmüştü. Belgeselde en küçük ayrıntısına kadar bu dava anlatılıyor.
Tam bir rezalet
İki tür rezilliğe tanık oldum izlerken: İlki bu ünlü çiftin “amma pis ilişkileri varmış” dedirten türden birlikteliklerine. İkincisi de dava çerçevesinde yapılan paylaşımlarla davayı etkileme gücü olan sosyal medyaya. Bu arada “pis” derken kelimenin tam anlamıyla pis bir ilişkiden söz ediyorum, işin içinde yatağa bırakılmış insan dışkısı da var çünkü.
Tabii ki dünya çapında magazin figürleri bunlar. Ama davaları hem süreci hem de sonuçları açısından geniş toplulukları ilgilendiriyor bir anlamda. Kadın erkek eşitliğinin sorgulanmasına yol açtı bir kez daha. Kamuya açık olduğu için de yargının kadına erkeğe nasıl farklı yaklaştığı da görüldü dava sayesinde.
Sonuçta Deep kazanmıştı. Ama kim ne derse desin, dava sonucu kadınları ezen bir kültürün devam edeceğini gösteriyor. Bu karar kadın ile erkeğin eşit olarak korunmasını garantilemeyen bir sistemin varlığını da tamamen ortaya koymuş oldu. Belgeseli izlediğinizde bu “sistemi” fark edeceksiniz. Heard’ün temel bir hak olan yargı karşısında eşit korunma anlayışından yararlandırılmadığı o kadar belli ki. Bu aslında çok doğal çünkü ABD anayasası 1868'den beri kadınları eşit korumadan mahrum bırakıyor. Oysa 1971 yılında Yüksek Mahkeme cinslere farklı muamele yapılmasının anayasaya aykırı olduğunu karara bağlamıştı. Buna rağmen pratikte değişen bir şey olmamış demek ki.
Sosyal medya paylaşımları
Sosyal medya, arenada gladyatör dövüşü izliyormuş gibi davrandı dava boyunca. Açılan hesaplarda, yapılan paylaşılarda, memelerde, TikToklarda davanın her aşaması genellikle Heard’ü incitecek detaylarla verildi. Çok sayıda kadın Deep’e olan hayranlığını saklamayarak Heard’ün iddiaları için, daha davada bile kesin bir yargıya varılmamışken yalan diyebildi. Amber Heard’ün Deep ayarında bir aktris olmadığı anımsatılarak, Deep’in şöhretinden yararlanmak istediğinden tutun da mahkemede rol yaptığına kadar yüzlerce kadın paylaşımı göreceksiniz. Deep’i destekleyen erkekler ayrı bir konu. Heard’ün tüm toplumun gözü önünde, büyük bir toplum desteğine sahip Deep tarafından hırpalandığını görebiliyorsunuz belgeselde..Daha -kötüsü, eviçi şiddete uğramış bir grup kadının Heard’e mektup yollayarak “seni desteklemiyoruz. Tacizin cinsiyeti olmaz. Sen davamızı kullandın“ dediklerine tanık olacaksınız. .
Deep’in davayı açmada son derece kurnaz davrandığının bir örneği şu olabilir; Heard’ün Washington Post’ta yer alan yazısına, "Cinsel şiddete karşı sesimi yükselttim ve kültürümüzün gazabına uğradım. Bu değişmeli" başlığını atan Heard değil. Gazete editörleri başlığın böyle atılmasına karar vermiş. Ancak Deep gazeteye değil Heard’a dava açmıştı. Basın özgürlüğüne inandığından değil tabii ki, daha önce, İngiliz Sun gazetesine kendisinden “karısını döven erkek” diye söz ettiği için açtığı davayı kaybetmesinden ötürü. Gazete yerine Heard’e dava açmasının Deep’in kazanma şansını arttırdığına da tanık olduk belgesel aracılığıyla.
Uzmanlar, eğer davalı Washington Post olsaydı, davanın farklı bir şekilde sonuçlanabileceğini söylüyor. Çünkü dava, basın özgürlüğüne bir saldırı olarak görülecekti Ayrıca bir medya organının pervasızca hareket ettiğine jüriyi ikna etmek de daha zor olurdu, zira saygın haber kuruluşları bilerek yalan haber yapmazlardı.
Deep‘e hukuk Heard’e linç
Tecrid edilmeyen, davadan sonra evlerine gidip, sosyal medyayı izleyen, aile fertlerinden davaya insanların yaklaşımını öğrenebilen beş erkek ile kadından oluşan jürinin Heard’ü en az üç konuda iftira attığı için, Deep'e 10 milyon dolardan fazla tazminat ödemeye mahkum etmesi tartışmalara yol açtı haliyle. Syracuse Üniversitesi Newhouse School Tully İfade Özgürlüğü Merkezi Direktörü Roy Gutterman, " Karara pek çok açıdan katılmıyorum çünkü hakaret yasasının lafzına tamamen uygun olduğundan emin değilim" dedi örneğin. Gutterman, Depp'in köşe yazısıyla doğrudan bağlantılı olarak herhangi bir itibar kaybına uğradığından emin olmadığını da söyledi.
Uzmanlar, kamuya mal olmuş davacıların çoğu hakaret davalarını kaybettiklerini çünkü bir kötü niyetin varlığını kanıtlamanın ya da ikna etmenin neredeyse imkansız olduğunu vurguluyorlar. Ama kendisine hakaret edildiğini iddia eden davacı Deep kazanabildi davayı. Bazı uzmanlar kararı jürinin vermesinin doğru olmadığını belirterek “mahkemede gördüklerinden sosyal medya paylaşımlarından etkilenebileceklerini” kaydediyor. Deep-Heard davasında jüri üyelerine dava boyunca gazete okumamaları talimatı verilmesine rağmen, tam bir tecrit gerçekleşmedi. Bu nedenle Washington Üniversitesi gazetecilik profesörü Toni Locy, 25 yıldır mahkemeleri takip ettiğini, jürinin Depp'i daha çok sevdiğini düşündüğünü söylemekte haklı.
Bugüne kadar böyle rezil, böyle kadın düşmanı bir yargılama görmedim. Davada ne yapıldı ne edildi Heard’ün değil, Deep’in “aile içi şiddetin kurbanı” olduğu sonucuna varıldı. Yargılama sırasında Heard’e, bir kadını mahçup edecek en mahrem sorular sorulurken Deep “erkek olmanın” rahatlığıyla yanıtlar verdi benzeri sorulara. Mahkeme, Deep’in şiddet içeren mesajlarını delil olarak kabul etmedi.
Bu sonucun önemi şurada; erkek şiddetine uğramış kadınlar kolay kolay seslerini çıkaramayacaklar artık.. Çünkü çok yalnız bırakılacaklarını biliyorlar. Heard’e özellikle Deep’in kadın hayranlarından gelen küfürlerin haddi hesabı yok. Bu, şiddet kurbanı kadınların üzerinde mücadele güçlerini zayıflatan bir etki bırakacak. Mağdur kadınlar cesaretlerini kaybedecek.
İzlediğinizde koca bir toplumun kadınlı erkekli Heard’e nasıl çullandıklarını göreceksiniz. Sosyal medya faşizminin nelere kaadir olduğunu da.
Belgesel Netflix’te yayınlanıyor.
İzleyin, sonra konuşuruz yine.