Onurlu bir isim dışında ne para ne de mülk bıraktı çocuklarına. Ülkesi Kongo’yu Belçika’nın sömürgesi olmaktan kurtarıp bağımsız bir vatan yaptıktan sonra tüm çabası halkını mutlu etmekti. Döneminin, sosyalizmden etkilenmiş birçok bağımsızlık önderi gibi o da kendisini düşünenlerden değildi. Patrice Lumumba, büyük bir yetkinlikle yönettiği kitleler sayesinde sömürgeciliği ülkesinden kovmuştu.
Belçika Kralı Baudouin, savaşılarak elde edilmiş bu bağımsızlığı Kongo’ya kendisinin bahşettiğini dünyaya göstermek için 24 Haziran 1960’daki bağımsızlık törenine katıldığında bu çocukça oyunu Lumumba bozmuştu. Törende yaptığı konuşmada, sömürgecilerin gözlerinin içine baka baka “bu bağımsızlık savaşarak kazanıldı. Bize zorla dayatılan aşağılayıcı köleliğe bir son vermek için, canımızı, kanımızı verdiğimiz bir mücadeleyle kazanıldı” dedi.
Sömürgecilerin hoşuna gitmedi
Sömürgecileri şoke eden bu konuşmayı Amerikan dergisi Time "zehirli bir saldırı" olarak nitelendirdi. Çok geçmeden Lumumba karşıtı isyanlar örgütlendi ülkede. Lumumba BM Güvenlik Konseyi’nin 143 maddesi uyarınca Kongo’ya Barış Gücü askerlerinin gönderilmesini istedi ancak çağrıları yanıtsız kaldı. Ama bu arada kıtada sömürgeciliğe karşı Gana’nın ilk Başbakanı olan Kwame Nkrumah ile gizli bir “Afrika Devletleri Birliği" anlaşması da imzaladı. Yardım için Sovyetler Birliği’ne de başvuracağını duyurunca sömürgeciler Kongo’daki işbirlikçilerine darbe yaptırdılar hızla. Lumumba’nın ölümüyle sömürgeciliğin kılık değiştirerek geri gelmesine yol açan bir darbe.
Kıtayı bağımsızlıkla tanıştıran Afrikalı önderlerin en büyüklerinden biri olan Başbakan Patrice Lumumba’yı, Belçika sömürgeciliğinin işbirlikçisi Mobutu Sese Seko tarafından darbeyle devrildiği 17 Ocak 1961 akşamı iki Bakan arkadaşıyla birlikte ormana götürüp katletti “kimliği bilinmeyen” kişiler.
Katilleri infazı görenler olabileceği endişesiyle üç cesedi ertesi gün mezarlarından çıkararak Rodezya sınırına yakın tenha bir yerde yeniden gömdüler. Ama ne düşündülerse 21 Ocak 1961'de cesetleri bir kez daha mezarlarından çıkardılar. Lumumba'nın cesedini bir demir testeresi ile kestiler, yetmedi, konsantre sülfürik asit içinde erittiler bedenini. Kemiklerini, gelecekte bulunma olasılığını ortadan kaldırmak için de geniş bir araziye dağıttılar.
Erimeyen o maddeler
Bu vahşi işlemde küçük iki madde asitte çözülmedi ama. Daha sonra sözüm ona araştırma için oraya gelen, bağımsızlığını kazanmış bir ülkede neden bulunduğuna da anlam verilmeyen Belçikalı komiser Gerard Soete, o maddelerin Lumumba’nın dişleri olduğunu fark etti. Suda yıkayarak temizlediği dişleri beze sararak yanında götürdü. Tipik bir sömürgeci davranışıydı yaptığı. Benzerlerine çok rastlanmıştır. 90’lı yıllarda Kongo’yla ilgili yapılan bir belgeselde konuşan Soete, dişlerin “bir tür av ganimeti” olduğunu söylemekten çekinmedi. Hatta kızı da aynı belgesel için verdiği söyleşide dişleri gururla gösteriyordu kameralara.
Bu tutum aynı zamanda sömürgecilerin Afrikalıları insan görmediklerine verilecek en alçakça örnektir tabii ki. Bir bağımsızlık savaşçısının dişlerini sanki ender rastlanılan vahşi bir hayvanın dişleriymiş gibi değerlendirmişti Soete ile kızı.
Başta Lumumba’nın çocukları olmak üzere Kongolular, tam 61 yıldır işte bu dişlerin peşindeydi. Ona bir kutsallık atfettiklerinden değil, sömürgecilerin ülkelerinden götürdükleri bir “ganimeti” geri almayı “ulusal onur” meselesi olarak gördüklerinden. Belki de babalarının/liderlerinin bedeninin sömürgeci işbirlikçilere karşı direnen, yok olmayan yegane parçası olduğunu düşündüklerinden.
Ata toprağına dönmeli
30 Haziran 2020'de, Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nin Belçika’dan bağımsızlığını kazanmasının altmışıncı yıldönümünde Patrice Lumumba'nın kızı Juliana Amato Lumumba, Belçika Kralı Philippe'e babasının dişlerinin iadesini talep eden bir mektup yazdı. “Biz çocukları, Patrice Emery Lumumba'nın kalıntılarının atalarının topraklarına adil bir şekilde geri verilmesi için çağrıda bulunuyoruz. Lumumba'nın kalıntıları bazı yurttaşlarınızca ganimet olarak kullanılırken, krallığınızın yargısı da onları ‘el konulan cenaze mülkü” olarak değerlendiriyor” diyordu mektubunda. Büyük önderden kalan bu tek “parça” mutlaka Kongo’ye iade edilmeliydi.
Juliana'nın mektubuyla aynı tarihte, Kral Philippe, Kongoluların Belçika yönetimi altında maruz kaldıkları “acı ile aşağılama” için “derin pişmanlıklarını” ifade eden bir bildiri yayınladı. Gerçekten de, milyonlarca Kongolu, Philippe'in atası, acımasız Kral II. Leopold'a ait kauçuk tarlalarında en vahşi kölelik koşulları altında öldürülmüş ya da sakat bırakılmıştı.
Afrika’nın yazgısını değiştiren bir avuç devrimci liderden biri olan Lumumba’nın dişlerini “Afrikalının toprağını, yer üstü, yer altı zenginliklerini çalan sömürgecilerin” kanını taşıyan o uğursuz komiser Soete hırsızından nihayet alabildi Kongolular. Bir kaç gün önce Belçika dişleri düzenlenen bir törenle Kongo’ya iade etti. Tarihin en kanlı sömürgecilerinden biri olan Belçika, Lumumba’nın çocuklarına, halkına teşekkür borçludur.
Çünkü tam 60 yıl boyunca hırsız bir devlet olmaktan onlar sayesinde kurtulabildi.