Tencere yemeklerimiz, balıklarımız, zeytinyağlılarımız, kebaplarımız Çin sarmısağı ile pişirildiğinde lezzet nereye gider?
Tek derdimiz “lezzet” değil tabi. Gıda arz güvenliğinin tehdit altında olması, çiftçinin tarımdan uzaklaşması ile ülkenin gıda ürünü ithalatına bağımlı hale gelmesi ve gıda fiyatlarındaki artışlar ülkede her geçen gün artan beslenme sorununu tartışmasız biçimde su yüzüne çıkarıyor.
İktidarın tarım alanlarını desteklemek gibi bir niyeti olsa, sektörün tek bankası Ziraat, turizme oluk oluk kredi akıtmak yerine tarlasını ekemeyen çiftçiye desteklerini artırır.
İş başa düştü; Mardin’de Çerçiş Murat Konağı işletmesi Ebru Baybara Demir’e BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından verilen “Küresel Gıda Kahramanı” unvanı, tarımsal alanda gelişen başarılı yerel modellere verebileceğimiz örneklerden yalnızca biri...
Metro yeni bir balık türü geliştirdi!
Tarlaların, meyve bahçelerinin betonlaşması belirli kesimlerin cebinin şişmesine yol açıyor açmasına ama buna karşılık Türkiye’nin tarımsal ürün çeşitliğine ve nüfus cazibesine kapılıp ülkeye yatırım yapan uluslararası perakende zincirlerinin rafları ithal ürünlerle dolmaya başlıyor: Üreticinin peşine düşüyorlar.
Uluslararası zincir marketlerde tarımı destekleyen çokça proje yürütülüyor…
Metro Bodrum Genel Müdürü Murat Seven “Anasına bak kızına al” deyişini ters çevirerek “Kızına bak anasını al” diyor.
Ana sponsorluğunu Türkiye İş Bankası’nın ürünü Maximiles Black’in üstlendiği ve bu yıl 36’ıncısı düzenlenen “Uluslararası The Bodrum Cup Yelken Yarışları” sponsorlarından Metro Bodrum teknesinde konuklara seslenen Seven’in; “Büyüyüp lüfer haline gelebilsin diye çinakop satmıyoruz.” demesi ilgimi çekti…
Denizde Omega 3 yarışı
Sarmısaktan, asma yaprağına kadar tüketicinin talep ettiği ürünlerin devamlılığının sağlanması için yerel üretimini desteklemenin en etkili yolu, coğrafi işaret (Cİ) tescili almak…
Seven “2012 yılında coğrafi işaretlemenin peşine düştük.” diyerek süreci anlatıyor. Verdiği ilk örnek Metro Bodrum’un cirosunun yüzde 15’ini oluşturan balık ürünlerine 2021 yılında yaptığı yatırım…
Seven ve Metro Türkiye Kurumsal İletişim Müdürü Aslı Duran’dan, tarımsal üretime verdikleri destekleri dinliyorum:
* Farklı bir Ar-Ge’yle yosundan yeni bir balık yemi geliştirdik. Balıklar normalde diğer balıklarla besleniyor. Bundan 3-4 yıl önce balıkların azalmaması için özel bir balık yemi geliştirdik. Dünyanın en büyük balık yemi tedarikçilerinden Skretting firması ve Türkiye’de balık üreticisi Hatko Su Ürünleri ile iş birliği yaptık.
*Türkiye’de ilk kez endüstriyel boyutta levrek ve çipura yetiştiriciliğinde alg yağı içeren yem kullanılıyor. Dünyada somon, alabalık gibi balıkların beslenmesinde kullanılan bu alternatif yem modeliyle ülkemizde hem sürdürülebilir balıkçılığa katkı sağlanıyor, hem de Omega 3 bakımından daha zengin balıklar üretiliyor.
*Norveç firması somon için geliştirmiş, dünyada levrek ve çipura için kullanılmamış. Türkbükü’ndeki kültür balıkçılığı havzalarına yerleştirdik. Projenin üç çıktısı oluyor: Birincisi akredite laboratuvar test sonuçlarına göre somona eş değer Omega 3’e sahip kültür balığı üretiliyor. İkincisi bu balıklar metrekareye düşen balık yoğunluğu düşük olduğu için balık stresi olmuyor. Üçüncüsü denizdeki diğer balıklar yem olmadığı için 1000 ton balığı kurtardık.
Tükettiğimiz balığın yüzde 85’i kültür balığı çünkü doğal deniz ürünlerine göre fiyatları daha düşük. Türkiye’de balık erişebilir ürün olmaktan uzaklaşıyor.
“Nisan ile Eylül arasında av yasağı bittiğinde sezonda 100’ü yakın balık çeşidimiz mutlaka oluyor. 20-25 yıldır balığa yatırım yaptık.” diyen Seven, son olarak coğrafi işaret alan “Boğaziçi Lüferi” ile birlikte Metro Türkiye’nin tarımsal ürün ihracatında da önemli bir gelişme olduğunu vurguluyor.
Mersin Kan Portakalı’nı kurtardı!
Tarımsal üründe de, balıkçılıkta da kooperatiflerden satın alma yapmayı tercih ettiklerini belirten Aslı Duran, raflarını çiftçiler birlikte doldurduklarını anlatıyor:
“Mersin Kan Portakalını soğukta bekletemiyorsunuz, üretici 2 ay ürün veren kan portakalı yerine daha karlı ürün ekmeyi tercih ediyor. Biz üreticiye gidiyoruz, ‘Fidanlarınızı sökmeyin, ürününüzü biz alacağız’ diyoruz. Bizden sonra Mersin’de kan portakalı bahçelerinin sayısı arttı. Herkes birbirini izliyor. Mersin Kadın Kooperatifi ile işbirliği yaptık kan portakalının piyasasını yıl içine yaymak için; kurutma, dondurma işlemi yaptırdık. Katma değer yaratıldı. Hatay beyaz bal kabağı için depremden üç hafta sonra ürün tescil süreci başlattık, bir yıl içinde coğrafi işaret aldı.”
Metro Coğrafi İşaretli Ürünler Projesini 2012 yılında başlatarak “Coğrafi İşaret Tescilli ve Aday Gıda ve Gıda Dışı Ürünleri” etiketli ürünleri raflarına koyan ilk perakendeci olarak; Kastamonu Sarımsağı olarak da bilinen Taşköprü Sarmısağı, Finike Portakalı gibi ürünlerin Cİ tescil süreçlerine destek oldu.
Cİ; belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleri bakımından kökeninin bulunduğu yöre, alan, bölge veya ülkeyle özdeşleşmiş bir ürünü gösteriyor.
Yerelin Avrupa’ya ihracatı
Avrupa Birliği’nde (AB) 77.1 milyar Euro, dünya genelindeyse 200 milyar doların üzerinde bir katma değer oluşturan coğrafi işaretli ürünlerden, Türk üreticisinin ve ekonomisi ne kadar pay alıyor?
Avrupa’da toplam 3 bin 500 coğrafi işaretli ürün bulunurken sadece Türkiye’de 3 bin potansiyel ürün olduğu ileri sürülüyor. 2022 yılı itibariye Cİ alan ürün sayısı 990’larda…
Örneğin “Aydın İnciri”, “Malatya Kayısısı”, “Antep Baklavası” ve AB’de tescilli “Milas Zeytinyağı”, “Giresun Tombul Fındığı” ibaresi belirli bir kalitenin işareti olarak ortaya çıkıyor.
AB’den tescil alan ürün, coğrafi işaret belgesi alanların henüz yaklaşık yüzde 10’nu kadar. O nedenle Türkiye’nin tarımsal ürün ihracatında AB’den alınan coğrafi işaret tescili önemli…
DSİ tarımsal planlamada sınıfta kaldı
Geçtiğimiz hafta Adana Valiliği himayesinde, Adana Büyükşehir Belediyesi’nin 4 ilçe belediye ve kentte ticaret, sanayi oda borsalarının desteği ile hayata geçirdiği Adana Lezzet Festivali’ndeydim, ana konumuz tarımdı!
Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı Seyhan Sol Sahil Sulama Birliği’nin 24 Temmuz’da aldığı ve sonradan uygulamadan çekilen “Güz bitkilerine su vermeyeceğiz” kararının skandala dönüşmesini konuşuyorduk.
Tarımda su verimliğinin yüzde 50’lerde kalmasının baş nedeni, tarlalara kapalı usulde sulama yapılamaması gösteriliyor. Devlet, bu yatırıma kaynak ayıramıyor; aynen emeklinin sefalet ücretine zam yapmaya kaynak ayıramadığı gibi…
Türkiye’de 23-24 milyon hektar tarım arazisinden hali hazırda 8 buçuk milyon civarındaki tarım arazisinin sulanabiliyor.
Metro Bodrum Genel Müdürü Seven’e “Tarımın gelişmesi, su verimliliğine bağlı.” hatırlatması yaptığımda verdiği, “Tüketicinin ihtiyaçlarını gidermeye çalışıyoruz” yanıtından, perakende zincirlerinin tarımsal projelerinden, “acil kodlu” destekleri anlıyoruz…
Acil olarak harekete geçmesi gereken devletin söküğünü, özel sektör dikebilir mi? Kıymetli olan şu ki; sorunun çözümünün mümkün olduğunu gösteriyorlar…