Pazar günü çok ama çok önemli bir seçim yapacağız. Ülkemizi 5 yıl kimin yöneteceğini seçeceğiz. Referandum niteliğinde bir seçim olacak.
Peşin peşin söyleyeyim: HEYECANLI BİR YARIŞ OLACAK.
Erdoğan ve Kılıçdaroğlu’nun şanslarını eşit görüyorum. Yeni bir maç. Adeta durum sıfır sıfır. Arada kapatılması gereken fark filan yok. Rakibinden daha fazla oy alan kazanacak.
Ve ilk andan itibaren vurguladığımız gibi seçimin galibini SANDIĞA KATILIM BELİRLEYECEK.
Hangi adayın kitlesi seçime giderse o ipi göğüsleyecek.
Erdoğan 14 Mayıs’ta yüzde 49.5 ile ulaşabileceği maksimum seviyeye geldi. Katılanların yüzde 49.5’u. Kılıçdaroğlu’nun ikna edebileceği ve seçime katılıma teşvik edebileceği en az 10 milyon seçmen var. İki adaya da oy vermeyen 12 milyon kişi sandığa gider mi; giderse kime oy verir. Burada Kılıçdaroğlu daha şanslı. Mesele o kitlenin ikna edilip edilmeyeceği. Göreceğiz.
İLK KEZ İKİNCİ TUR DENEYİMİ YAŞIYORUZ. O nedenle seçime ilişkin bazı bilinmezler olabilir. Seçmen davranışında kestirilemeyen durumlar ortaya çıkabilir. Öyle ya 14 Mayıs'ta bir tablo ile karşılaştık. Ve şimdi bu manzaraya göre durum değerlendirmesi yapıyoruz. Bir daha düşünüyoruz. İkinci bir şans elde ettik.
HER SEÇİMİN ÖZEL BİR DUYGUSU OLUR. O seçime özgü psikolojisi. Biz henüz 28 Mayıs'ınkini bilmiyoruz.
Anketler mi?
Hiç güvenmem biliyorsunuz, güvenmiyorum.
Her gün yeni bir durumun olduğu (Özdağ/ Kaset ve montaj itirafı vs vs) dönemlerde halkın tercihini nasıl ölçeceksiniz?
Ve üstelik her şey çok basit, çok yalın. Pusulada iki aday. Ya o ya bu. Bas mührü. Sayarken de öyle. Ülkeni düşün. Geleceğini. Ver kararını. Yap tercihini. Bu senin söz hakkın.
Haydi sandığa. 28 Mayıs akşamı adaylardan birisi yüzde 50.5’la seçimi kazanırsa "Keşke oyumu kullansaydım" dememek için herkes sandığa gitsin. Tek bir oy bile çok kıymetli.
#HaydiSandığa