Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın görevlerinden biri de Turizmi milli ekonominin verimli sektörü haline getirmektir, yani yurt dışından ülkemize daha büyük sayılarda kaliteli turistin gelmesi için gerekli çalışmaları yapmak.
Her Türk vatandaşının ve özellikle de siyasetçilerin görevi Türkiye’nin ulusal çıkarlarını korumak ve ekonomisine katkıda bulunmaktır.
Türkiye’nin bütün komşuları ile iyi ilişkiler içinde olması arzu edilen bir durumdur. Ama bu elbette tek taraflı iyi niyetli davranışlarla olacak bir şey değildir.
Türk Yunan ilişkileri, Yunanistan’ın AB üyesi olması ve Güney Kıbrıs Rum Kesiminin, bizim siyasetçilerimizin aymazlıklarından, cehaletlerinden istifade ile AB üyesi olmasından sonra, Yunanlıların Türkiye’ye yönelik tahrikleri artarak devam ediyor.
Türkiye ile Yunanistan arasında, Ege de, Kıbrıs da, Doğu Akdeniz de, AB üyeliği konularında sorunlar var.
Hatırlayın, Türkiye’nin rahmetli Demirel’in deyişiyle, “35 Cente” muhtaç olduğu günlerde, Yunanlılar, Yunanistan ana karasından ya da adalardan Türkiye’ye gelecek yabancı Turist gemilerinin bizim kıyılarımıza gelmelerini engellemek için neler yaptıklarını.
Şimdi bizim bir Kültür ve Turizm Bakanımız var, sanki Yunan ekonomisine katkı sağlamak ile görevli, Recep Tayyip Erdoğan tarafından Kültür ve Turizm bakanı olarak atanan Mehmet Ersoy Rodos’a Mikonos’a, Santorini’ye, Atina’ya “Vizesiz” tur düzenleyen ETESTUR’un sahibi.
Televizyonlarda bu hergün bangır bangır bağırarak bunun reklamı yapılıyor.
Yani Sayın Bakanımız Türk Milli ekonomisine değil Yunan ekonomisine katkıda bulunuyor.
Tabii bu ekonomik kriz içindeki Türkiye’den Yunan ekonomisine katkıda bulunan sadece Bakanımız Mehmet Ersoy değil, kendilerine beyaz Türkler denen, parası bol, görgüsü ve kültürü az bir takım vatandaşımız da Yunan adalarına ucuz olduğu iddiasıyla tekneleri ile Yunan adalarına gidiyorlar.
Böylelikle Türk Yunan dostluğuna büyük katkı sağlıyorlar!
Tabii şimdi ETESTUR’un sahibi sayın bakan veya ucuz balık yemeye giden “Beyaz Türklerden” biri çıkıpta “Tamam biz gidiyoruz veya yerli Turisti Yunan adalarına götürüyoruz ama demek ki bunda bir sakınca yok ki; anlı şanlı muhalefet partilerimiz bile bunu eleştiri konusu yapmıyorlar, derse denecek bir şeyde kalmıyor.
Bazen toplumsal tepkiler, siyasal iktidarların aklını başına getirir.
Ege de, Kıbrıs da, Doğu Akdeniz’deki ulusal çıkarlarımızı koruyamadığı için kulağının üstüne yatan iktidar sahiplerini harekete geçmek zorunda bırakabilir.
Ama ne öyle bir toplumsal tepki var ne de öyle bir tepkiyi çağrıitıracak muhalefet. Aslında toplumları harekete geçirecek olan tutarlı muhalefet partileridir.
Bugün için muhalefet partilerine oy veren kitle, toplumun hem eğitimli hem de ekonomisi göreceli olarak daha güçlü olan kesimidir. Televizyoncu tabiriyle AB gurubudur. Yani Turizme para harcayabilecek olan kitle bugün muhalefete oy veren kitledir. Bu kitlenin ulusalcı damarı çok da güçlüdür.
Bu kitleye, Türkiye’nin ulusal menfaatlerine saldırıldığı müddetçe Yunan adalarına gitmemeleri gerektiği çok rahat anlatılabilinir. Böylece hem Turizm Bakanı yola gelir ve hem de oluşacak bu toplumsal tepki Yunanlıların akıllarını başlarına getirir.
Tabii bunu ülkede ilk defa dile getirecek olan muhalefettir. Onun için toplumu ikna edebilecek söylemlere ihtiyaç vardır.
Yunan adalarına vizesiz tur reklamı yapan televizyon kanallarını seyretmeyerek bu işe başlayabiliriz. Seyahat özgürlüğü elbette bir anayasal haktır, kimsenin bu hakkına dokunulmaması gerekir. Ama ülkenin ulusal çıkarları her şeyin üstündedir.
Anlaşılan o ki Kültür ve Turizm Bakanı için “Vizesiz” , Yunan adaları turları yani şirketinin tatlı karı, Türkiye’nin ulusal çıkarlarından daha önemli; harikasın Sayın Bakan.