2015 seçimleri öncesi. Halk TV’deyim. CHP’nin aday adayları Medya Mahallesi’ne çıkabilmek için mesaj yağdırıyor. Hatta zarfla yüklü ödeme teklifinde bulunanlar bile var. Doğal olarak kapım hepsine kapalı. Kimseye kefil olmak niyetinde değilim.
O günlerin birinde Barış Yarkadaş programa konuk geldi.
Bitiminde sohbet ederken “eğer aday olmak niyetindeysen söyle, bir daha çağırmayayım” dedim. Gerekçelerimi paylaştım.
“Olur mu abla” dedi, “ben gazeteciyim, ne işim var siyasette..”
Günler sonra aday adayı, ardından da aday olduğunu öğrendim.
İtiraf edeyim, kendimi kullanılmış hissettim.
Ama o amacına ulaştı. Meclis’e girdi. Girdi girmesine de, malum AKP tek başına iktidar imkanını kaybettiği için, Bahçeli’nin yüksek gayretleriyle altı ay sonra yeniden sandığa gidildi. Bu Barış için çok kötü bir haberdi. Zira, Meclis’te belli bir süreyi doldurmadığı için emekliliğe hak kazanmayacaktı. Sonraki her karşılaşmamızda da bundan başka bir şey konuşmadı, anlatmadı.
Nedendir bilmiyorum, sonraki seçimlerde de Meclis’e giremedi. Daha doğrusu Kılıçdaroğlu’ndan vize alamadı.
Buna rağmen özellikle cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası rotasını ondan ayırmadı. O kadar ki, kurultayda “Özgür Özel kazanamaz.. Kazanırsa gazeteciliği bırakırım” diyecek kadar iddialı konuştu.
Şimdi de, CHP’nin 1950’ler ve 12 Eylül’ü aratmayan baskılarla yok edilmeye çalışıldığı bir dönemeçte Özgür Özel’e saldırmaya devam ediyor.
Elbette Erdoğan’ın kıymetlilerinden Mücahit Ören’in eşi tarafından yönetilen TGRT Haber’de ekrana çıkıyorsanız.. Ve o ekranda iktidarın canını sıkacak her haber, her KJ sansüre uğruyorsa yapacak bir şey yok. Gideceğiniz diyar kalmadıysa mecbur, deveyi güdeceksiniz.
İktidarın emrindeki kanalın patroniçesi Aslıhan Ören’in sosyal medyada sizi öveceği konuşmalardan kaçınmayacaksınız.
Erdoğan, elindeki sınırsız imkanlarla.. Kamu bankalarından akıtılan paralarla.. O paraların karşılığı ballı maaşlarla ne kadar çok isim devşirdi medyada.
TKP’den gelen Fuat Uğur, CHP’den gelen Mahmut Övür ve Barış Yarkadaş henüz cumhurbaşkanlığı uçağına binecek kadar “yükselemediler”.
Ama ne kadar yarayışlı oldukları herhalde ilgili mercilerin ve Erdoğan’ın dikkatinden kaçmıyordur.
Gerçi, Erdoğan’ın artık dikkatini toplayamadığını son Azerbaycan gezisinde bir kez daha gördük. Önündeki kâğıdı okumakta bile zorlandı.
Şaşıracak değilsiniz herhalde, birkaç bağımsız kanal dışında -özellikle Saray medyasında- kimsenin kılı kıpırdamadı.
Türkiye’nin “TEK HAKİMİ” olmasa üzerinde bile durmaya gerek yok ama.. Her şey ve özellikle İmamoğlu operasyonları onun ağzına baktığı için önemli.
Belki daha da önemlisi, yine Saray medyasının katiyen göremediği İsrail - Azerbaycan - Türkiye hattında olup bitenler.
Havaalanı açılışı için Bakü’ye giden Erdoğan her zamanki gibi ziyaretini “gardaşların buluşması” diye takdim etti.
Arada bir kardeş daha olduğunu saklamaya özen göstererek elbette.
Artık herkes biliyor. Aradaki kardeş, İsrail!
Aliyev de bunu şöyle izah ediyor:
“Müttefikimiz Türkiye ile dostumuz İsrail’in anlaşmazlıklarından rahatsızız; arabuluculuk için elimizden geleni yapıyoruz.”
Arabuluculukta mesafe alınmış olmalı. Zira artık dünya alem öğrendi ki Gazze’yi bombalayan uçakların yakıtını Azerbaycan sağlıyor. Nakliyat da iddiaya göre Türkiye tarafından sağlanıyor.
Yine iddiaya göre BOTAŞ bu “ticaretten” varil başına 1,27 dolar komisyon alıyor.
Gazze savaşın artık insanlık suçuna dönüştüğü günler yaşarken AKP’lilerin suskunluğu boşuna değil.
Dün bu sayfalarda yer alan şu fotoğraf bile yeter nelerin yaşandığını anlatmaya.
Birleşmiş Milletler’in gözetiminde dağıtılacak gıda yardımı için insanlar kafese doldurulmuş. Yardım paketleri, yanında “aşağılama” ile veriliyor.
Değerli gardaşımız Aliyev’in dostu bu, işte!
Alın bir fotoğraf daha!
Dr. Alaa al-Najjar...
Hemen her gün olduğu gibi Gazze’de ayakta kalan birkaç hastaneden birindeki işine, acil servise gitmişti.
Birkaç saat sonra servise yanmış çocuk cesetleri getirildi. Doktorun 10 çocuğundan 7’sinin cansız bedeniydi gelenler. İsrail uçaklarının bombardımanında ölmüşlerdi. Çocuklarının ikisi kayıptı. Sadece biri, fotoğrafta sol baştaki Adem kurtulmuştu. Ciddi yaralarını saymazsanız. Doktorun kocası da güya kurtulmuştu. Ama o da çok ağır yanık yaralarıyla boğuşuyordu.
Sabah evden onları sevip okşayarak çıkan bir anne.. Başka hayatları kurtarmaya çalışırken hepsini, HAYATINI kaybetmişti.
İstatistiklere yeni ölü bebekler, çocuklar eklendi.
Ne yazık ki trajedi bunlarla sınırlı değil.
Gazze’de, 2025 yılında 4 yaşında bir çocuk AÇLIKTAN ÖLDÜ hanımefendiler beyefendiler.. AÇLIKTAN!!
İtalya’nın başkent Roma’dan kadim Floransa şehrine kadar neredeyse tüm metropollerinde evlerin pencerelerinden beyaz çarşaflar sallanıyor. Açlıktan ya da İsrail bombalarıyla ölen çocukların kefenleri onlar. Tepkilerini en azından böyle dışa vuruyorlar.
Aynı kentlerdeki tarihi mekanlarda bir de pankartlara rastlıyorsunuz. Onda da “İMAMOĞLU’NA ÖZGÜRLÜK” yazıyor.
Dönüyoruz memlekete.. Erdoğan hiçbiri kanıtlanamamış iddialarla İmamoğlu Terör Örgütü tanımlaması yapıyor. İmamoğlu fotoğraflarını yasaklatmaya kalkıyor.
Elinin altındaki medya ile bir yandan bu yalanları gündeme sürerken bir yandan da CHP’yi bölüp yok etme operasyonunda finali hesaplıyor.
Barış Yarkadaş da Saray’ın değirmenine su taşırken Özgür Özel’i destekleyenleri tehdit ediyor:
“Dua edin de Kılıçdaroğlu konuşmasın..”
Konuşsun be Barış.. Sen de konuş hatta. Neden oralardasın? Işıkçılar Cemaati’nin gelini Aslıhan Hanım neden senden bu kadar memnun? Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başına ancak kayyum olarak dönebileceğinin farkında değil misin? Bunun sonucunda CHP sana bile yar olmaz, bilmiyor musun?
Konuş, anlat bizler de aydınlanalım…