Fransa cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunu Emmanuel Macron ile aşırı sağcı Marine Le Pen başarıyla geçti. Macron’un beş yıl öncesine göre daha fazla, yani yüzde 27 oy aldığı ilk tur seçimlerde Le Pen de oyların yüzde 23’ünü kazandı. Macron’un, Le Pen karşısında “Müslüman dostu”, “ilerici” bir konumda olduğuna inanan -aşırı sağcı Eric Zemmour hariç diğer adaylar- seçmenlerine ikinci turda Le Pen’e oy vermemeleri çağrısında bulundu. Solcu aday Mêlenchon da aynı çağrıyı yaptı ama diğerlerinin aksine Macron’a destek vermedi.
Çağrı sahipleri haklılar, çünkü Le Pen her geçen yükselen bir figür. Aldığı sonucun Avrupa’da ciddi bir sağcı yükseliş için "domino etkisi" yapabileceği düşünülüyor. Gelişme Beyaz Saray’da da endişe uyandırmış durumda. Politico dergisi Beyaz Saray Büro Şefi Jonathan Lemire’nin bu konudaki görüşlerine yer verdi. Buna göre Joe Biden yönetimi, Vladimir Putin sempatizanı olarak tanımladığı Le Pen’in Fransa Cumhurbaşkanı olması halinde "Moskova’ya karşı Batı koalisyonunu istikrarsızlaştırabileceğinden ciddi olarak" ürküyor. Le Pen’i ABD’nin gözünde "Putin sempatizanı" yapan da, "Rusya’yla imtiyazlı bir ortaklığı savunması."
Zemmour Le Pen’i 'ılımlılaştırdı'
Le Pen’in bir süredir imaj değiştirmeye çalıştığını anımsayalım. Daha önce AB’den ayrılmayı savunan aşırı sağcı lider 2019’dan beri bunu artık dile getirmiyor. Ama ülkenin "İslamiyet’ten arındırılması" gerektiği konusundaki tutumunda bir değişiklik yok. Kimi çevreler, imaj değiştirip "faşistlikten" kurtulmada, kendisinden daha radikal olduğu bilinen adaylardan Eric Zemmour faktörünün etkili olduğunu vurguluyor. Donald Trump hayranı olan, bir süre önce ırksal nefreti körüklemekten cezaya da çarptırılan Zemmour’un varlığı Le Pen’in faşistliğini örttü gerçekten de. Le Pen, faşist değil "milliyetçi" olduğunu söyleyerek Zemmour’dan farkını ortaya koyma şansına kavuştu.
24 Nisan’da yapılacak ikinci turun galibinin Macron olabileceği ileri sürülüyor. Çünkü Macron yabancı yatırım projelerine önem veren ekonomi reformlarıyla iddiasını sürdürebilir duruma geldi bir süredir. İngiliz The Times gazetesinin haberine göre Fransız televizyon kanalı TF1 için Ifop Enstitüsü tarafından yapılan bir anket, Macron'un Le Pen karşısında yüzde 51 oy oranıyla seçimden galip çıkacağını gösteriyor.
Kaybeden 'sol'
Seçimlerde "Fransız Solu'nun" kaybettiğinin ileri sürülmesi bana gülünç geliyor bu arada. Artık tamamen neo-liberalleşmiş Sosyalist Parti mi sol? Ya da hem baş gösteren toplumsal muhalefetin bastırılmasında hem de İslamofobiye Karşı Kolektif de dahil olmak üzere ilerici, solcu aktivist grupların dağıtılmasında Macron yönetimine destek veren, Polis Sendikası’nın yanında saf tutan Yeşiller, ‘Sosyalistler’, Fransa Komünist Partisi" mi sol? Düzenin bekası için sermaye temsilcileriyle bir araya gelmekten çekinmeyen bu kesimlerin, düzen savunmada kendilerinden daha başarılı olan sağı geçmeleri neden bekleniyordu ki?
Kaldı ki, son seçim sonuçlarına bakarak sol yenildi diyenler, ciddi olarak yanılıyorlar da. Seçimlerde sosyalist sol dahil tüm solun adayı olan Jean-Luc Mélenchon üçüncü kez cumhurbaşkanlığı yarışına girdi, yine başaramadı ama çok iyi bir kampanyayla, yüzde 22 oranında oy alarak önceki seçimlerden daha fazla destek toplamış oldu. İkinci tur seçimlerde Mélenchon'a oy verenler sonucu belirleyecek belki de.
Fransız siyasetinde Mêlenchon’un eşi benzeri olmayan bir hatip olduğu biliniyor. Ancak bu özelliği bu kez de yetmedi. Neden? Çünkü başta Fransa Komünist Partisi (FKP) olmak üzere Fransa solu sınıf mücadelesini terk etti de ondan. Hem de uzun yıllardır.
İşçi sınıfı güçlü
Kim ne derse desin, Avrupa’da, düzenin seçim oyununda yer almamakla beraber çok ama çok güçlü bir işçi sınıfı var. Gerçek temsilcilerini, partisini bulduğunda neler yapacağını görebiliriz rahatlıkla bu sınıfın. Sınıfsal mücadele gereğince verilseydi, Fransa’da solcu adaylar cumhurbaşkanlığını kazanırdı dediğim yok, ama en azından seçimlere katılmadığı belirtilen işçilerin, emekçilerin oy kullanmak için bir nedenleri olurdu. Çok ama çok büyük bir güç olarak ülke siyasetinde belirleyici olma şansına her zaman sahip olan işçi sınıfı, seçimleri, sağıyla "soluyla" sermayenin çeşitli partilerinin seçimi olarak gördü haklı olarak. Bu seçimlerde emekçilerin ciddi bir katılım göstermemelerinin nedeni budur.
Sınıf bakışını yitiren hiçbir "sol"un başarılı olma şansı yoktur. Fransa’da kaybeden "sol" sınıftan uzaklaşan "sol"dur.