Fenerbahçe'de eksik olan şeyi açıkladı

Sedat Kaya yazdı: Fenerbahçe'de eksik olan şeyi açıkladı.

Geçenlerde Gürel Yurttaş, rahmetli Çoşkun Özarı’nın o meşhur sözünü hatırlattı.

“Futbol, kaliteli futbolcularla oynanır.”

Çoşkun Abi’nin döneminde bu söz, gerçeğin ta kendisiydi. Ama bugün, modern futbolun hızında, temposunda, taktik derinliğinde artık tek başına yeterli değil.Fenerbahçe’nin elinde Asensio’dan Semedo’ya, Brown’dan Skriniar’a, En Nesyri’den daha nicelerine uzanan 300 milyon euroluk bir kadro var. Böylesine yıldızlarla dolu bir takıma “kalitesiz” diyebilecek bir tek kişi çıkabilir mi?
Sanmıyorum.
Peki o halde soru şu.
"Bu kadar kaliteli bir kadro, nasıl bu kadar kalitesiz bir futbol oynayabilir?"
Kimi, faturayı yeni teknik direktör Tedesco’ya kesecektir. Ama dürüst olalım; Mourinho döneminde de çok farklı değildi tablo. Yavaş, temposuz, dikine gitmekten korkan, pozisyon üretmekte zorlanan, özgüvenini yitirmiş bir anlayış… Sanki sahada futbolcular değil, ellerine ağırlık bağlanmış gölgeler dolaşıyor.

İşte bu gece ki, Antalyaspor maçı.
Neydi o ilk yarı öyle?
Rakip kapanmış, hücuma çıkmaya niyeti yok.
E, ne yaparsın?
Baskı kurar, ablukaya alırsın. Ama yok. Fenerbahçe’nin tercihi yine yavaş, durağan, yan paslarla oyalanmak oldu.

Sahada hücumu düşünen tek isim Asensio’ydu; gerisi sıfır. Talisca resmen torpilli gibi, penaltı dışında takıma gram katkısı yok.
Kerem belki de kariyerinin en formsuz günlerinden birini yaşıyor.
En Nesyri topa hasret, çünkü pası verecek adam yok. Bekler desen, yerlerine çivilenmiş gibiler.
İlk yarıda Antalyaspor sadece bir kez hücuma çıktı. Ederson, ardından Oosterwolde olmasa golü atıp devreyi önde bitireceklerdi.
Fenerbahçe'yi kurtaran 65. dakikada Talisca'nın penaltı golü oldu. Bu sezon iki penaltı kaçıran Brezilyalı bu kez ters köşeye bıraktı.
Gol sadece tabelayı değil, tribünleri de ateşledi. Sarı-lacivertli taraftarın uğultusu Kadıköy gecesini inletti. Bu kıvılcım sahaya da yansıdı. Fenerbahçe, golle birlikte adeta silkinip kendine geldi.
Kanatlar ileri çıkmaya, orta saha daha dikine oynamaya başladı. Rakip yarı sahada daha çok pozisyon üreten, baskıyı artıran bir Fenerbahçe vardı artık. Skor avantajıyla birlikte özgüven de geri gelince, oyunun ritmi nihayet yükseldi.
Ve bu baskı son dakikalarda meyvesini verdi. Syzmanski’nin golü skoru 2-0 yaptı. Fenerbahçe kazandı, üç puanı hanesine yazdırdı ama soralım: Bu futboldan keyif alan var mıydı?
İsteksiz, coşkusuz, temposuz bir oyun…
Bu futbol güçlü rakipleri yenmeye yeter mi?
Yetmez.
Çünkü mesele kadronun kalitesinde değil, ruhun eksikliğinde. Futbol sadece iyi ayaklarla değil, iyi bir akılla, cesaretle ve coşkuyla oynanır.
Ve kazanma ruhuyla.
Fenerbahçe’nin sorunu ne teknik direktör, ne de kadro. Sorun psikolojik. Bu futbolculara özgüven aşılayacak bir psikolog gerek. Yoksa taraftarlar psikoloğa gidecek.

Spor Haberleri