Fenerbahçe Norveç'i nasıl alev alev yaktı: Karlar ülkesinde kor ateş oldular

Sedat KAYA yazdı: Fenerbahçe Norveç'i nasıl alev alev yaktı: Karlar ülkesinde kor ateş oldular

Soğuk bir gecede sıcak bir hikâye yazdı Fenerbahçe.
Bu dört gollü bir zaferin hikâyesiydi.
Norveç’in genç takımı Brann'ın adı, Norveççe'de “yangın” demekti. Ama bu gece o yangını tutuşturan, kuzeyden esen rüzgâr değil, Fenerbahçe’nin kendi içindeki ateş oldu.
Sarı-Lacivertliler, son maçlarda küllenmiş gibi görünen kıvılcımlarını kor gibi üflediler; üfledikçe büyüdüler, büyüdükçe tutuştular.
Öyle bir futbol koydular ki ortaya, soğuk zeminde eriyen buz değil, Brann’ın ateşi oldu

Fenerbahçe bu gece ateşi ateşle yenmenin ne demek olduğunu gösterdi. Çünkü bazen yenmek, sadece skor hanesini doldurmak değildir. Bazen yenmek, insanın kendi içindeki ateşi yeniden hatırlamasıdır.
Saha kenarındaki lider Tedesco cezalıydı. Saha içindeki lider Asensio da öyle.
Ama Fenerbahçe’yi lidersiz sananlar yanıldı.
Çünkü bazı geceler vardır; bir takımın içinden tek bir lider değil, on bir ayrı irade, on bir ayrı ses çıkar. Bu gece Sarı-Lacivertliler tam da böyleydi.
Bir liderin eksildiği yerde, takımın ruhu liderliğe soyunmuştu.
Maçın başlangıç düdüğüyle birlikte Fenerbahçe topa da oyunun ruhuna da el koydu. Sahadaki istek, hırs ve birbirine omuz veren o kolektif enerji öylesine yüksekti ki, Norveç soğuğunun donduramadığı tek şey Sarı-Lacivertlilerin kararlılığıydı.
İlk golde Kerem’in vuruşu adeta bir teknik ders niteliğindeydi; topa değil, sanki zamana vurdu. O an, saniyeler bile onun ayak içinin estetiğine saygı duydu. En Neysri aynı pozisyonlarda bu vuruşu yapamıyor.
Ve maçın yıldızı Talisca…
Attığı üç goldeki iş bitiriciliği, bir zamanlar gençliğinin ateşini taşıdığı günleri hatırlattı. Bir sağ ayak, bir sol ayak ve bir kafa vuruşu... Ceza sahasında her dokunuşu “ben hâlâ buradayım” diyen bir ustanın zamana karşı meydan okumasıydı.

Fred’in bitmeyen enerjisi, oyunu her defasında yeniden kuran pasları; kanatların yorulmak bilmeyen çalışkanlığı ve savunmanın taş gibi disiplini… Bu zaferin tuğlaları tek tek böyle örüldü.
Evet, Brann Helland’ın kırmızı kartıyla yaklaşık yetmiş dakika sahada bir eksikti; ama bu durum Fenerbahçe’nin hakkıyla kazandığı oyunun üzerine gölge düşürebilecek bir mazeret olamazdı. Çünkü gerçek şu ki, maç 11’e 11 oynanırken de oyunun ritmini belirleyen, topun yönünü tayin eden, sahayı istediği gibi şekillendiren ve skor üstünlüğü ele geçiren Fenerbahçe’ydi.
Maçın son dakikasına kadar gol araması isteğini ve kararlılığı gösterdi.
Avrupa Ligi'nde üstelik deplasmanda gol yemeden dört golle kazanmak önemlidir. Fenerbahçe son yıllarda Avrupa'da hiçbir rakibe karşı böyle ezici bir futbol sergilememişti.
Bakalım bu ateş Aston Villa'yı da yakacak mı?

Spor Haberleri