Bugünkü yazının konusu FED, yani Amerikan Merkez Bankası’nın dün geceki faiz kararı. Ama önce bayramınızı kutlayayım. Bayramda Kayseri’de olduğum için yazılar birkaç gün aksadı. (Anadolu muhafazakarlığının kalelerinden biri olan bu şehre dair ilginç gözlemlerim var, fırsat bulabilirsem yazacağım.)
FED, Türkiye saati ile dün gece 21:00’de politika faizini 50 baz puan artırdı. Amerika’nın faizi neden bizi ilgilendiriyor? Çünkü dolar, küresel ticaret ve küresel finansın temel para birimi. FED’ın kararları doları etkiliyor; bunun etkisi de dönüp dolaşıp Türkiye’ye ulaşıyor.
Dün de öyle oldu, FED politika faizini (Bankalara borç verme faizini) 50 baz puan artırınca dolar tüm dünyada ve TL karşısında değer kaybetti. Bu arada altın da uluslararası piyasalarda yükselişe geçti. Altın dünyada yükselince içeride gram altın değer kazandı ve yeniden 900 liranın üzerine çıktı.
FED faizi artırınca dolar neden düştü? Çünkü FED Başkanı Jerome Powell, karardan hemen sonra yaptığı basın toplantısında “75 baz puanlık faiz artırımı masada değil” dedi. Bu ne demek? “Faizi artırmaya devam edeceğim ama korkulduğu kadar yüksek oranlarda değil” demek. Doların düşmesine, altının yükselmesine neden olan şey işte buydu.
Bunun neden kritik bir gelişme olduğunu anlamak için önce FED’in faizi neden artırdığına bakalım. FED pandemide Amerikan ekonomisini desteklemek için faizi yüzde 0-0.25 bandına indirmişti. Malum Merkez Bankası faizi indirince özel bankalar da kendi kredi faizlerini indirir. Konut, ihtiyaç, ticari vb. tüm kredilerin faizi düşer. Tüketiciler daha çok kredi alır, daha çok harcar. Şirketler de banka kredisinin ucuzlamasını fırsat görüp yatırımları artırır. Bu da ekonomiyi canlandırır.
Gerçekten de Amerikan ekonomisi (Başka ülkelerde de aynı şey yaşandı) düşük faiz, bol para politikasının etkisiyle pandeminin etkisini kolayca savuşturdu. Ama gevşek para politikasının bir yan etkisi var: Enflasyon. Piyasadaki para bollaşırken raftaki mal sayısı aynı hızda artmadığı için enflasyon tüm dünyada hortladı. Amerika’da tüketici enflasyonu son 40 yılın en yüksek seviyesi olan yüzde 8.5’e yükseldi.
“Yüzde 8.5 enflasyon mu? Türkiye’nin resmi enflasyonu bile yüzde 60’ın üstünde!” diyenler olacaktır. Haklısınız ama başka ülkelerin iktidarları ve merkez bankaları enflasyon karşısında Türkiye’deki gibi kayıtsız değil işte.
FED’in faiz artırımlarına yeniden başlamasının sebebi işte bu, yani enflasyonla mücadele. Pandemiden bu yana ilk artırımı 16 Mart’ta 25 baz puanla yapmıştı. Bunun devamının geleceği, Amerika’nın para politikasının uzun zamandır görülmemiş ölçüde sıkılaşacağı biliniyordu. Bunun etkisiyle dolar haftalardır tüm dünya paraları ve altın karşısında değer kazanıyordu. Euro dolar paritesi 1.05’e, yani son iki yılın en dip seviyesine inmişti. Sterlin, Yen gibi güçlü paralarda da büyük kayıplar yaşanıyordu. Bu arada savaşın ilk günlerinde 2000 doların üzerini gören ons altın yine FED’in yüksek oranlı faiz artırımları yapacağı beklentisiyle 1860 dolarlara kadar düşmüştü. Zira 25 baz puanlık artırımla başlayan FED’in 50, hatta 75 baz puanlık artırımlarla devam edeceği düşünülüyordu.
FED Başkanı Jerome Powell’ın dün geceki konuşması işte bu nedenle sürpriz etkisi yarattı. Powell dün 75 baz puanlık artırımın masada olmadığını, bundan sonra da dün olduğu gibi 50 baz puanlık artırımlarla devam edileceğini net bir dille söyledi.
FED 75 baz puan seçeneğini neden kaldırdı? Çünkü faiz indirimleri ekonomiyi nasıl canlandırıyorsa artırımlar da yavaşlatıyor. FED enflasyonla mücadele ederken ekonomiyi durgunluğa sokmak istemiyor. (Bunu becerip beceremeyeceği ayrı soru.)
Dolar dün 75 baz puan sürpriziyle bir miktar değer yitirmiş olsa da faiz artırımları süreceğine göre orta vadede yönü yukarı olacak. Başka paralar karşısında değer kazanırken TL karşısında yerinde sayması eşyanın tabiatına aykırı. Dolar/TL şu anda 14.70-14.80 TL arasına demir atmış gibi görünüyor. Bunun sebebini eski Ziraat Bankası Genel Müdür Yardımcısı Şenol Babuşçu geçtiğimiz günlerde yazdı: “Merkez Bankası kamu bankaları aracılığıyla haftalık 2,5-3 milyar dolar, aylık yaklaşık 10-12 milyar dolar döviz satıyor.”
Merkez Bankası’nın rezervleri dipsiz kuyu değil. Türkiye’nin cari açığı büyür, enflasyon yüzde 100’e doğru gider ve dolar tüm dünyada değer kazanırken rezervlerin nefesi bir noktada tükenecek.
Yaklaşıyor yaklaşmakta olan.