Yazının başlığını MFÖ’nün “Gözyaşlarımı bitti mi sandın?” adlı şarkısından aldım. Ne diyordu MFÖ? “Günler günlerin ardından / Seni unutmak mecburiyetindeyim.” İktidar da “nas”ı bir süre unutmak mecburiyetinde. Belli ki, Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinden yapılan satışlar ve kur garantili mevduatla dolar/TL’de sağlanan istikrarı heba etmek istemiyor. Doların 14 TL’nin altında kalması şimdilik “nas”tan daha önemli.
Nasa ne zaman geri döneceğiz? Merkez Bankası’nın dünkü kararında buna ışık tutan bir cümle var: “(Para Politikası Kurulu), enflasyonda baz etkilerinin de ortadan kalkmasıyla dezenflasyonist sürecin başlayacağını öngörmektedir. Bu çerçevede Kurul, politika faizinin sabit tutulmasına karar vermiştir.”
“Dezenflasyonist süreç” demek, enflasyonun düşmeye başlaması demek. Enflasyonun düşmesi yeni faiz indirimleri için alan doğurur. “Bakın, enflasyon düşüyor, biz de faizi indiriyoruz” deme imkanı sağlar. Yani enflasyonun düşüp düşmeyeceği, düşecekse ne zaman düşeceği sorusu nas açısından kritik.
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, enflasyonun içinde bulunduğumuz Ocak ayında “pik noktaya” ulaşacağını, mayıs ayından itibaren düşüş yaşanacağını, kasım ve aralık aylarında bazın devreden çıkmasıyla sene sonunda anlamlı bir düşüşün geleceğini savunmuştu.
Merkez Bankası, Kasım, Aralık’a kadar bekler mi? Merkez Bankası bekler diyelim, nas bekler mi? Daha önemlisi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Faiz neden, enflasyon sonuç” teorisi bekler mi?
Cumhurbaşkanı birkaç gün önce faizin “kademeli” şekilde düşeceğini söyledi. Kademeli kelimesinin anlamı çok açık, faiz indirimleri sürecek ama ara kademelerde bekleye bekleye yapılacak.
Yapbozda kayıp parça, enflasyonun ne zaman düşeceği. Nebati’nin iddia ettiği gibi baharda inişe geçerse faiz indirimleri kaldığı yerden devam eder.
İyi ama yatırım ve araştırma kuruluşları enflasyonun tam tersine önümüzdeki aylarda daha da yükseleceğini, baharda yüzde 50’nin üzerine çıkılacağını öngörüyor.
Ben de Halktv.com.tr’de geçen hafta yayınlanan yazımda, tarımda maliyetlerin patladığını, yüzde 400’lük zam nedeniyle pek çok çiftçinin gübre kullanmadığını, bu nedenle bu yıl rekoltede büyük düşüş yaşanacağını ve yaza doğru gıda ürünlerinde astronomik zamlar göreceğimizi yazmıştım.
Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği (TÜSEDAD) Başkanı Sencer Solakoğlu da beni doğrularcasına , “Nisan ayı gibi et ve süt açığı ortaya çıkacak. Ürünler o kadar pahalı olacak ki insanlar alamayacak. Fiyatlar en az yüzde 30, en kötü senaryoda ise yüzde 40 artabilir” dedi. Yani enflasyonda düşüş olması için bir mucize gerçekleşmesi lazım. Bu mucizeyi yapsa yapsa TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) yapar.
Dün haber sitesi Diken’de çok ilginç bir kulis yayınlandı. Habere göre TÜİK üzerinde, son zamlar sonrası enflasyonun ‘yüksek hesaplanmaması’ için yoğun baskılar söz konusu. AKP’li bir kaynak, TÜİK’in verileri açıklarken doğru vurgular yapmadığını düşündüğünü belirterek, “Hatayı düzeltmek Cumhurbaşkanımıza kaldı” diyor. Aynı kaynak, “İstifa mı gelecek?” sorusuna ise şöyle yanıt veriyor: “Bir sonraki veri açıklandığında bu hatalar düzeltilir ise neden istifa olsun? Ekonomide her veri toparlanma eğiliminde iken enflasyon da düşecektir, TÜİK bu verileri paylaştığında göreceğimize inanıyorum. Ancak hatada ısrar, Cumhurbaşkanımızın tepkisini büyütecektir.”
AKP’nin TÜİK verilerinden rahatsızlığı, hesap yönteminin değiştirilmesini talebi yeni değil. 2016 yılında dönemin Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, enflasyon sepetinde gıda ürünlerinin ağırlığının azaltılmasını istemişti. Bu yapılırsa enflasyonun düşeceğini belirterek…
TÜİK kendisinden beklenen “mucizeyi” öyle veya böyle gerçekleştirecek, enflasyon bir şekilde düşecek. Gerekirse mucizeyi gerçekleştirecek yeni bir başkan bulunacak.
Merkez Bankası da faiz indirimlerine devam edecek. Gözyaşlarımı bitti mi sandın?