Ergenekon davası, 11 yıl sonra beraatle sonuçlandı.
Davanın bir kumpas olduğu bir kez daha mahkeme kararıyla kanıtlandı.
Ergenekon davası sıradan bir dava değildi.
Amaç, demokratik-laik Türkiye Cumhuriyeti’ni dönüştürüp, yerine bir din devleti kurmaktı. Ergenekon davası, bu büyük planın ilk ve çok önemli bir basamağıydı.
Ardından gelen Balyoz ve benzeri davalar da öyleydi.
Bu dava zincirinin amacı bu büyük planın önündeki engelleri kaldırmaktı. Bu amaca ulaşmak için laiklik ilkesi başta olmak üzere Atatürk ilkelerine bağlı tüm anayasal kurumları etkisiz kılmak gerekiyordu.
Ergenekon davasıyla düğmeye basıldı ve arkası diğer davalarla geldi.
Bu süreçte asker sivil birçok aydın yaşamını yitirdi. Yaşamına son verenler oldu. Binlerce kişi mesleğinden çıkarıldı veya emekli edildi. Generaller, yazarlar, gazeteciler, üniversite hocaları yıllarca cezaevinde tutuldu.
Bu ülkede Türkiye Cumhuriyeti’nin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, “terörist” olmakla suçlanıp iki yıl cezaevinde kaldı. Kuvvet komutanları, ordu komutanları cezaevine konuldu.. TSK’nın itibarıyla oynandı.
Ve sürecin sonunda bir de hain kanlı bir darbe girişimi yaşandı.
FETÖ’nün kalkıştığı bu hain darbe girişiminde 241 vatandaşımız şehit oldu, binlercesi yaralandı.
İlhan Selçuk,Türkan Saylan, Kuddisi Okkır, Ali Tatar bu süreçte yaşamlarını yitirdiler. Diğer davalarda da yaşamlarını yitirenler oldu. Hepsini rahmetle anıyorum. Keşke beraat ettiklerini görebilselerdi.
Türkiye bu kumpas davalarıyla tarihinin en sancılı süreçlerinden birini yaşadı.
KUMPASIN TAHRİBATI
Ergenekon, Balyoz ve benzeri kumpasların Türkiye’ye maliyeti çok yüksektir. Hem can kayıpları açısından hem de yol açtığı sosyal ve siyasal sonuçları bakımından.
Ergenekon, Balyoz, İzmir Suikast davaları gibi davalarla TSK’da çok büyük bir tasfiye yapıldı. TSK’nın komuta kademesi değiştirildi. Emekli edilen veya ihraç edilen general-amiral ve daha alt rütbedeki subaylarla TSK’nın gelecek komuta zinciri bozuldu. Tasfiye edilenler yerine FETÖ’cü general ve subaylar getirildi.
FETÖ’ye bağlı bu kadro kritik görevlere atandı. TSK’nın kozmik bilgileri FETÖ’ye aktarıldı.
Ve bu düzenleme yapıldıktan sonra 15 Temmuz kanlı FETÖ darbesine girişildi.
Aynı tasfiye yüksek yargıda, emniyet teşkilatında ve medyada da yaşandı.
Laik Türkiye Cumhuriyeti’ni koruyabilecek ne kadar kurum ve kişi varsa, hepsi etkisiz kılındı. Türkiye Cumhuriyeti’ni bir din devletine dönüştürmek için askeri darbeye başvuruldu, ancak başarılı olamadı. Olsaydı bugün Türkiye Cumhuriyeti nasıl bir devlet olurdu tahmin etmek zor değil.
Eğer Ergenekon ve Balyoz davaları olmasaydı, 15 Temmuz hain darbe girişimi de olmazdı.
Bu davalar bu darbenin hazırlık aşamasıydı.
Yol temizliğiydi.
DAVALARIN SONUÇLARI
Ergenekon, Balyoz ve benzeri davaların yol açtığı tasfiye ve FETÖ’nün darbe girişimine cüret edecek kadar TSK, emniyet ve yargıda güçlenmesinde kuşkusuz iktidarın sorumluluğu da var. Bu süreç devam ederken bu davalara inanan, savcılarına ve yargıçlarına destek veren, TSK’daki atamaları, yargıdaki düzenlemeleri yapan iktidar, 17-25 Aralık ve 15 Temmuz darbesine kadar bu sürecin en istekli destekleyicisi oldu.
17-25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişiminden sonradır ki, o dönem Başbakan olan Tayyip Erdoğan, sorumluluğu üstlendi, Allah’tan af, milleten özür diledi.
Bu kumpasların idari, sosyal ve siyasal sonuçlarını şöyle özetleyebiliriz:
Yargının siyasallaşması, anayasal kurumların etkisizleşmesi, devlette liyakatin kaybolması, laiklik karşıtı düzenlemelerin başta eğitim olmak üzere kurumlara ve günlük yaşama yerleştirilmesi, Cumhuriyet kazanımlarının zedelenmesi, bazılarının rafa kaldırılması…
15 Temmuz darbe girişiminden sonradır ki, Türkiye parlamenter sistemten cumhurbaşkanlığı-hükümet sistemine geçti. Bu geçisin en önemli gerekçesi olarak 15 Temmuz’da ortaya çıkan tehdit gösterildi.
Ergenekon davasıyla başlayan Balyoz davasıyla devam eden bu sürecin tahribatı henüz giderilmediği gibi ekonomik, sosyal, siyasal ve dış politik olumsuz etkileri de devam ediyor.
Ergenekon kumpası belli ölçüde amacına ulaştı ve büyük tahribata yol açtı.
Bu tahribat ulusal felaket boyutundadır.
Giderilmesi ulusal dayanışma gerektirir.