Erdoğan nereye koşuyor?

 Medya Mahallesi
Ayşenur Arslan Günün Köpüğü'nde yazdı: Erdoğan nereye koşuyor?

Halk TV’ye 10 günlük rekor karartma cezası verildi. Gerekçesini sormayın lütfen. Zira iktidar aygıtı, susturmak için nasılsa bir bahane bulurdu. Hava durumu bile uyardı mesela. O yüzden gerekçeyi konuşmak, bana işin gerçeğinden uzaklaşmak gibi geliyor.
Gerçeği ise AKP’liler bile görüyor, biliyor: Özellikle CHP kurultay davası öncesinde Halk TV’yi susturmak.. Diğer bağımsız kanalları da ürkütmek. Belki önümüzdeki günlerde medyayı tamamen susturmanın yolunu aramak.

Halk TV Yönetim Kurulu Başkanı Cafer Mahiroğlu, RTÜK kararından sonra ana haberde konuşurken anlattı:
“ Öyle duyumlar alıyoruz ki , CHP'ye kayyum atandığında yaşanabileceklere, yeni bir medya düzeni olması lazım ki sorunsuz geçilsin.”

Erdoğan rejimi, daha ilk yıllardan itibaren medyayı adım adım teslim almaya çok büyük önem verdi. Bugün yüzde 90, belki daha fazlasını kontrol ediyor. Kamu reklamlarıyla besliyor.
Ama o yüzde 90, Halk TV, Tele 1 ve Sözcü kadar izlenmiyor, etkili olamıyor.
Hatta, son birkaç günde tanık olduk. Fatih Altaylı’nın boş koltuğu günde en az 500 bin izleyiciyle inanılmaz bir rekora imza atıyor.
Buna bir de Silivri Mektuplarını ekleyin..
“Gazetecilerin susturulamayacağı” sağır sultanlara duyuruluyor.
Susmayan gazeteciler ve sosyal medya.. Herkes her şeyi görüyor, anlıyor.
Mesela Ayşe Barım’ın hücresinde dört kez baygın bulunduğu halde tutsaklığının devam ettiğini öğreniyoruz.
Mesela İmamoğlu’nun “içerdeki herkes adına” feryadını duyuyoruz:

“Buradan haykırıyorum, Biz yargılanmıyoruz, direkt cezalandırılıyoruz!
Kadınlar, hastalar işkenceye maruz kalıyor! Evlatlar, eşler, aileler rehin tutuluyor! Avukatlar tutuklanıyor, tehdit ediliyor, savunma hakkımız çalınıyor! Canımız tehdit altındadır! Yüksek yargı mensuplarına, Yüce Türk Yargısı’nın binlerce hakimine, savcısına; Israrla sesleniyorum, Bu, bir avuç insanı kollayan düzenin parçası olmayın, Yazık oluyor adaletimize, hukukun üstünlüğüne, geleceğimize, inancımıza, maneviyatımıza, doğmamış çocukların istikbaline!”

Cafer Mahiroğlu da artık AKP’nin önde gelen isimlerinin bile dile getirdiği vahim tabloyu apaçık çiziyor:

“RTÜK kararını vermiş… Halk TV'ye yayın yaptırmayacağım diyor, tek sesli medya düzeni istiyorum diyor, yetki bende, güç bende, hukuk-adalet benim diyor. Susun diyor, Konuşmayın diyor, Görmeyin diyor, Lütfuma sığının, O zaman makbul olursunuz diyor...Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğunu göz ardı ediyorlar. Ama bilmiyorlar ki Halk TV’nin gücü beni aşalı çok oldu. Buradan Halk TV izleyicilerine soruyorum: Ne yapmamızı istiyorsunuz, karar sizin?”

Karar bence açık!

Saray’ın YENİ MEDYA DÜZENİ için yapmayacağı şey yok, anladık. Acaba 19 Mart sonrasında gerçek gazeteciler gibi milyonların da geri adım atmadığını, atmayacağını Saray anladı mı?

* * *

Erdoğan, rejimi 100 yıl öncesine götürmek.. Cumhuriyet’in tüm kodlarını değiştirmek.. Aklındaki (gerçekte naftalin kokulu) YENİ DÜZENİ sadece medyada değil, toplumun ve devlet aygıtının her tarafında tesis etmek peşinde.

Bakın şu rastlantıya!!

Trump da aynı sloganla, bölge dizaynına son şeklini vermek üzere!!

Ortada, tarife gerek yok aslında, Trump. Bir yanında Netanyahu, diğer yanında Suudi Arabistan’ın güçlü prensi Selman.. Sonra Arap ülkeleri kralları, cumhurbaşkanları.. Bir de şaşırır mısınız bilmem, sol altta Suriye cumhurbaşkanı Şara!
Afiş, “YENİ ORTA DOĞU ZAMANI” başlığıyla Trump devrinin manifestosu gibi İsrail caddelerini süslüyor!
Üst başlığıyla da yeni zamanın ruhunu özetleyen bir mesaj veriyor:
“İBRAHİM İTTİFAKI”.
İbrahim, tek tanrılı üç dinin atası sayılan Hz İbrahim.
ABD başkanı da herhalde bekledikleri Mesih!

*. *. *
Aslında mesele epey eski. Tek kutuplu dünyada, küresel güçlerin emperyal hedefleri için tasarlanmış bir proje.
Belki Büyük Ortadoğu Projesi’nin ta kendisi..
Belki o ismin altında gizlenmiş “ABD’nin bölgedeki koçbaşı İsrail’i korumak ve güçlendirmek” üzere hazırlanan gerçek plan!
ABD şimdi “Vakit tamam” diyor.
Peki “Ümmet” tanımını dilinden düşürmeyen Erdoğan nerede? Afişte o neden yok?
Bir soru daha: Öcalan, 21 Nisan günü İmralı’da gerçekleşen buluşmada DEM heyetini ve özellikle Pervin Buldan’ı neden “İsrail suikastına karşı” uyardı.. Rojava yönetimi ile İsrail ilişkisine dair nasıl olumsuz yorum yaptı.. Ve bu görüşme notları kim tarafından nasıl / neden sızdırıldı..
Hadi adım adım ilerleyelim:
*. *. *
Tarih 2004. Mardin’in Kasımiye Medresesi’nde “Ortak Ata Hz. İbrahim’in Aydınlığında Dinler ve Barış Uluslararası Sempozyumu” düzenleniyor.
İktidar, bakanlarıyla orada. Ancak sempozyuma damgasını vuran, orada, hatta Türkiye’de olmasa bile, gönderdiği mesajla Fethullah Gülen.
Üç büyük dinin temsilcilerinin katıldığı buluşmayı “bölgede barış umudu” olarak tanımlıyor ve şöyle diyor:
“İnsanlar arasında barışın teessüsü hususunda en önemli görev de Hazreti İbrahim’in torunlarına düşmektedir.”

Sonraki yıllarda gündemi bu çerçevede “dinlerarası diyalog” belirliyor. Kültürel kazılarla, fikir babası diye Said-i Nursi’ye kadar gidiliyor.
Bir yandan da “İslam son dindir, diğerleriyle ortaklaşamaz” diyenlerin itirazı duyuluyor.

*. * *

Anlaşılan az gitmiş uz gitmiş.. İBRAHİM İTTİFAKI’na dönmüşler.
Orta Doğu’da majesteleri Donald’ın himayelerinde yeni düzenin bayrağı göndere çekilmiş.
Bakmayın İsrail’deki afişte Erdoğan’ın fotoğrafının olmayışına. NATO Zirvesi’nde Trump ile elele fotoğrafları asıl mesajı vermiş olmalı:
Yüzyıla yakın bir süre Asya ve Orta Doğu ülkelerinde güç gösterisi yapan ABD yeniden sahnede. Bölge jandarması olarak, iddialı bir projeyle döndü. Irak, Suriye derken tüm engelleri aştı. İsrail’in korunmasını sağlayıp ABD’nin güvenli karakolu haline getirecek buluşma sağlandı. Görünüşte önünde iki engel kaldı: İran ve Türkiye! İran’ın başına daha neler gelecek, bilmiyoruz. Ama Türkiye’nin Erdoğan’ın tüm bağırış çığırışlarına rağmen saflarda yerini aldığını görüyor, anlıyoruz.
Muhalefetin toptan şiddete, faşizan baskıya maruz kalmasının nedenlerini de…

Halk TV’yi karartsalar, hatta planladıkları gibi kapatsalar çöküşlerinin görülmeyeceğini, hatta önleneceğini mi zannediyorlar.
Türkiye Cumhuriyeti üç beş sarıklının aklı ile idare edilmiyor.
Onların aklı ile sandığa tekme atılamaz bu ülkede. Er ya da geç o sandık gelecek.. AKP tıpış tıpış, yandaşlarıyla birlikte çekip gidecek.

Önemli olan, o güne kadar İmamoğlu ve arkadaşlarına.. Gazeteci dostlarımıza.. Ve GENÇLERİMİZE sahip çıkabilmek!

Türkiye Haberleri