Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın en kritik ziyaret haftası…
Erdoğan’ın Litvanya dönüşü; Türkiye’nin Batı dünyasından “destek” görüp görmediğinin, BAE ve Katar dönüşü de Arap dostlarının “cömertliğinin” testi olma özelliği taşıyor.
Başka bir ifadeyle Erdoğan’ın Batı ile nikah tazelemeye (ki bu AB ile dondurulan Gümrük Birliği müzakerelerinin açılmasıdır) samimi olarak gönlünün olduğu ancak Avrupa değerlerine, hukukuna yaklaşmasıyla ortaya çıkar.
Erdoğan 11-12 Temmuz'da düzenlenen NATO Zirvesi için Litvanya'ya gidiş yolunda yaptığı açıklamada, "Türkiye'yi Avrupa Birliği kapısında 50 yılı aşkın zamandır bekleten bu ülkelere buradan sesleniyorum. Ama aynı zamanda Vilnius'da da sesleneceğim. Önce gelin Türkiye'nin Avrupa Birliği'nde önünü açın ondan sonra biz de Finlandiya ile ilgili nasıl onun önünü açtıysak, İsveç'in de önünü açalım" ifadelerini kullanarak, hiç hesapta olamayan bir kart açıyor…
Erdoğan bununla da kalmadı.
NATO Zirvesi'nin yapıldığı LITEXPO Sergi ve Fuar Merkezi'nde, Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Charles Michel'ini kabul etti. İkilinin görüşmesi basına kapalı gerçekleşti.
Türkiye Avrupa Birliği’ne karşı el yükseltiyor ya da Erdoğan, Batı finans pastasından daha büyük bir dilim almak için konum güncelliyor diyebiliriz.
Türkiye’nin İsveç ile meselesi ülkenin “terör ile ilişkisi” ve “PKK’lıların Türkiye’ye teslim edilmesi” ile sınırlıyken; AB üyeliğinin “NATO müzakerelerine” dahil edilmesi farklı açılardan değerlendirilebilir.
Bugün için Türkiye’nin İsveç’in NATO’ya üyeliği üzerine koyduğu rezervini kaldırmayı, AB’ye üyelik koşuluna bağlaması; Erdoğan’ın dış politikada öngörülemezliğini tescil eden bir yaklaşım olarak okunacaktır.
İsveç’in NATO üyeliği süreci Türkiye’nin kırmızı çizgileriyle çakışıyordu.
İsveç’in NATO’ya alınmasına üye devletlerden yalnızca Türkiye ve Macaristan onay vermemişti.
Macaristan da İsveç kararının Türkiye’ye paralelinde olacağını açıklayarak Ankara’yı kilit konuma getirdi.
İsveç 1 Haziran'da yürürlüğe giren yasa ile terör örgütünün faaliyetlerini teşvik eden, güçlendiren veya destekleyenlere en fazla 4 yıl hapis cezası verilmesinin önünü açarak Türkiye’nin çekincesini giderme yoluna gitmişti.
NATO Zirvesi öncesi Erdoğan ile görüşecek heyette yer alan İsveç Dışişleri Bakanı Tobias Billström, İsveç'in geçen yıl Madrid'de düzenlenen NATO zirvesinde İsveç, Finlandiya ve Türkiye'nin imzaladığı üçlü anlaşmanın üzerine düşen kısmını yerine getirdiğini savundu.
Ama…
NATO, Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan “Türkiye Ülke Raporlarında” kayda düşülen demokrasi eksikliği uyarılarını dikkate alacak mı?
Amerika Birleşik Devletleri'nin bu yıl ikincisini düzenlediği Demokrasi Zirvesi'ne 120 civarında ülke katılırken, Türkiye ve Macaristan davet edilmemişti.
ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin en önemli dış politika girişimlerinden biri olarak gördüğü zirve, dünya genelinde yükselen "otoriter yönetimler karşısında demokrasileri güçlendirmeyi" hedefliyordu.
Litvanya Zirvesi öte yandan NATO ile AB’nin ortaklaştığı/ayrıştığı tutumları da Türkiye üzerinden tartıya çıkarıyor.
Vilnius’a varan Erdoğan, İsveç Başbakanı Ulf Kristersson ve NATO Genel Sekreteri Stoltenberg ile bir araya geldiğinde AB’ye üyelik talebini dile getirdi mi bilmiyoruz…
Erdoğan NATO Zirvesi sonrası Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Katar’a gidecek. Bu etapta da Erdoğan dostlarının “cömertliğini” test edecek.
Bir başka ifadeyle Arap dünyasının Türkiye’den beklentileri netleşecek.
Türkiye AB’ye üyelik konusunda ne ölçüde kararlı diye de sorabiliriz. Sondan başlayalım…
Bütçe delik deşik olunca Türkiye en iyi bildiği şeyi yaptı; “vergi adaleti” ilkesini gözardı ederek, AB uyum yasalarına hiç de uyumlu olmayan dolaylı vergilere bir kat daha çıktı.
Akademisyenlerden oluşan Özgürlük Araştırmaları Derneği blogunda yayımlanan 13 Haziran 2023 tarihli makaleden bir bölümü hatırlatmak isterim:
“Türkiye yaklaşık yüzde 65 / yüzde 35 dolaylı vergi oranıyla OECD ülkelerinde 3.sıradadır. Yine bu oranda ilk iki sıradaki ülkeler ise Macaristan ve Estonya’dır. Almanya, İspanya, Hollanda, İtalya gibi Avrupa ülkelerinde dolaylı vergiler yüzde 50’yi geçmemektedir. Yani Türkiye’nin hem teorik anlamda hem pratik anlamda AB vergi uyumluluğu konusunda pek de iyi iş çıkarttığı söylenemez.”
Sonuçta Türkiye’nin AB üyeliği meselesi NATO Zirvesi’nin konusu değildi ve bir sürpriz olarak gündeme getirildi.
Türkiye, İsveç’in 32. üye olarak NATO üyeliğini ne karşılığında kabul etti? Tartışılacak.
Türkiye’nin, iki ülke arasında “Güvenlik İşbirliği Anlaşması”, “Karma Ekonomik İşbirliği”, “İsveç’in Türkiye’nin AB üyeliğini desteklemesi” anlaşmalarını imzalanması ile desteklenen İsveç’in NATO’ya üyeliğini kabul kararının TBMM’de onaylanması sürecinde, AB ile yol haritasını da ortaya çıkabilir.
Başlıkta sorduğum “Erdoğan NATO’da AB kartını niye açtı?” sorusunun yanıtı ise Saray kaynakları verir diye umalım…