Bugün ekonominin gündemini Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası belirleyecek. Merkez Bankası Para Politikası Kurulu faiz kararını saat 14:00’te açıklayacak. Banka, dolardaki yükselişi bir nebze olsun frenlemek için beklenmeyeni yapar ve yüzde 14’te bulunan politika faizini nihayet artırır mı?
Her toplantı öncesinde “O günün” bugün olduğunu, Merkez Bankası’nın dümeni artık kıracağını iddia edenler oluyor. Bu beklentinin paniğiyle dövizini bozanlar dahi çıkıyor...
Onları anlıyorum. Rasyonel bir analiz yapıyor, enflasyonun yüzde 70’e çıktığı, bir şeyler yapılmazsa yüzde 100’e gideceği bir ülkede Merkez Bankası’nın politika faizinin yüzde 14’te bulunmasının akla izana aykırı olduğunu düşünüyorlar.
Bankaların Merkez Bankası’ndan yüzde 14’le borç alıp yüzde 30-40 kredi faiziyle satmasının apaçık bir servet transferi olduğunu düşünüyorlar.
Bankaların mevduata enflasyonun çok altında faiz vermesi nedeniyle tasarruf sahiplerinin gayrimenkule hücum ettiğini, bunun konut fiyatlarını patlattığını, peşinden kiraların patladığını düşünüyorlar.
Enflasyon nedeniyle milyonların yoksulluğa sürüklendiğini, bu gidişle milyonlarca vatandaşın daha sefalete sürükleneceğini düşünüyorlar.
Haklılar mı? El hak haklılar. Peki Merkez Bankası onları dinledi mi, dinleyecek mi? Tabii ki hayır. Çünkü nas ortada duruyorken sana bana ne oluyor?
“Biz iktidarın ne u dönüşlerini gördük” diyenler olabilir. Böyle düşünenler haksız değil. Erdoğan değil miydi Mısır Devlet Başkanı Sisi’ye “Katil… Zalim…” diyen? Mısır’la bile barışılıyorsa faizde neden u dönüşü yapılmasın?
Çünkü faiz politikasındaki u dönüşüyle dış politikadaki u dönüşü bir değil. Cumhurbaşkanı faizde kendisini dini referansla bağladı. Erdoğan’ın nas’la ilgili sözü tam olarak şöyleydi: “Neymiş efendim, faizleri düşürüyormuşuz. Benden başka bir şey beklemeyin. Bir müslüman olarak naslar neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim. Hüküm bu" Bunu söyleyen bir muhafazakar siyasetçinin geri adım atması çok zor.
Evet 2018’deki Rahip Brunson Krizi’yle dolar patladığında Erdoğan 625 baz puanlık faiz artırımına izin vermişti. Fakat 2018’le 2022 arasında büyük farklar var: Birincisi o tarihte henüz nasa referans ortada yoktu. İkincisi ve daha önemlisi, önümüz seçim ve AKP’nin oyları yüzde 30’a inmiş durumda. Kallavi bir faiz artırımı kredi faizlerinin artmasına neden olacağı için iflas dalgasına yol açar. İktidar partisinin tabanını oluşturan esnaf kazan kaldırır. İşsizlik daha da artar. AKP’nin oyu yüzde 25’e iner.
Ayrıca bu sefer 625 baz puanlık faiz artırımı da kesmez. Bin baz puanlık faiz artırımı bile kesmez. Merkez Bankası bugün bin baz puanlık faiz artırımı yapsa piyasa önce alkışlar, yarın bin baz puanlık artırım daha ister. Çünkü TÜİK’in enflasyonuyla politika faizi arasındaki fark, yani reel faiz eksi 50-60’a inmiş durumda.
Enflasyonu faizle çözebilecek noktayı da çoktan geçmiş durumdayız. 2018’deki 625 baz puanlık faiz artırımı enflasyonun kontrol altına alınmasını sağlamıştı ama bu sefer çok geç kalındı. Fiyat artışları çok yaygın ve derin. Bütçe açığındaki genişleme ve kredilerdeki büyüme de enflasyonu artırıyor. Sadece faiz artırımı değil maliye önlemlerini de içeren topyekün bir program lazım. Her şeyden önce devletin ciddi şekilde kemer sıkması şart.
Kemer sıkmak mı? Seçime bu kadar kısa süre kalmışken mi? Bu AKP için intihar olur. Olmayacak duaya amin demenin anlamı yok.