Dolar 16 lirayı da geçti. Nerede duracağını bilmiyoruz. Bunun iddia edildiği gibi “kontrollü” bir yükseliş olmadığı, ekonomi yönetiminin kontrolü yitirdiği açık. Öyle olmasa Merkez Bankası rezervleri har vurup harman savrulmazdı. Uğur Gürses doların 15.95’in eşiğinden döndüğü geçen Cuma günü Merkez Bankası rezervlerinin 1.5 milyar dolar eridiğini yazdı. Bu para nereye gitti? Havaya. Çünkü Cuma günü 16 liranın eşiğinden dönen dolar dün o eşiği de geçti.
“Ben bunu yaşamıştım” hissine deja vu deniyor. Bu tam bir deja vu. Aynı şeyleri daha önce, pandemi yılı olan 2020’de yaşamıştık. O yıl da dolar Merkez Bankası’nın rezervleri sayesinde uzun bir süre boyunca 7 liranın altında, 6.85’te tutulmuş ama kasadaki para tükenince patlayıp gitmişti.
Evet, bir deja vu. Fakat küçük bir farkla: 2020 yılında dolar patladığında enflasyon henüz yüzde 10’lu seviyelerdeydi. Bugün ise yüzde 70’te. Üstelik bu, resmi enflasyon. Gerçek enflasyon yüzde 100’ün de üzerinde…
Enflasyon yüzde 15’teyken doların patlaması ile yüzde 70’teyken patlaması arasında fark var. 2020 yazında dolarda yaşanan tırmanış enflasyonu yüzde 20’ye çıkarmıştı. Bu seferki atak herhalde yüzde 100’ün üzerine çıkarır. Gayriresmi enflasyon da yüzde 200’e dayanır…
Çünkü geçişkenlik etkisi diye bir şey var. Dövizdeki yükselişin enflasyonu artırmasına bu ad veriliyor. Geçişkenlik etkisi üzerine yapılmış çok sayıda araştırma var. Son incelemeler dövizdeki yükselişten enflasyona geçişkenliğin yüzde 30’a yaklaştığını ortaya koyuyor.
Hem sadece dövizdeki yükseliş değil, enflasyonu yükselten diğer aktörler de şu anda tam kadro sahnede: Ucuz kredilerle ekonomi canlandırılmaya çalışılıyor, para arzı büyüyor, bütçe açığı doludizgin artıyor…
Birleşik Kamu-İş sendikası önceki gün gıda fiyatlarındaki artışa dikkat çekerek açlık riskinin giderek büyüdüğü uyarısı yaptı. Yeni bir enflasyon dalgası açlığı somut bir olgu olarak Türkiye’nin gündemine getirir. Açlık denince aklınıza Afrika’daki aç insanların görüntüsü gelmesin. Karnı yeterince doymadan yatağa girmek, beslenme yetersizliği çekmek de açlıktır.
Yeni bir enflasyon dalgasında konut fiyatları ve ona bağlı olarak kiralar nereye gider? Düşünmesi bile ürkütücü.
Yatağa aç giren, başını sokacak bir çatı bulamayan insanlar ne yapar? Suyu 99 dereceye kadar ısıtırsanız hiçbir şey olmaz ama 100 dereceye gelince kaynar.
Kaynar da nasıl kaynar? 1930’lar Almanyası da hiper enflasyona dayalı bir kaynamanın sonucuydu mesela.
Manzara böyleyken Hükümet ve ekonomi yönetiminin ana gündem maddesinin, hatta tek gündem maddesinin enflasyonla mücadele olması gerekmez mi? Ortada enflasyonla mücadele konusunda tutarlı, samimi bir çaba var mı sizce?
Galiba tam tersine. Merkez Bankası ekonomistlerinden dünyada enflasyonu faiz aracı kullanmadan düşüren örneklerin bulmalarının istendiğini duydum.
Felaketin eşiğindeyken meleklerin cinsiyetini tartışmak. Tam da bu.