Her iki takımın da farklı amaçlarla kazanmak zorunda olduğu maçı konuk ekip Beşiktaş kazandı ve en yakın takipçisiyle puan farkını 7’ye çıkardı. Ancak bir galibiyet, kazanan takım için en fazla bu kadar pahalıya mal olabilirdi. Aboubakar’ın sakatlığında eldeki tek santrfor alternatifi Cenk Tosun sezonu kapattı, uzatma dakikalarında golcüye benzeyen tek isim Larin de kenara geldi. Beşiktaş’ın elinde an itibariyle hiç golcüsü kalmadı.
Maç başında kadroları görünce, Beşiktaş önde oynayıp oyuna hükmedecek ve Erzurumspor, kontra fırsatları arayacak dedim. Çünkü Yılmaz Vural’ın hücum oyuncusu tercihleri bunu net şekilde gösteriyordu. Bir kenarda Emrah, öbür tarafta Cenk Ahmet, merkezde Aatıf, en önde El Kabir... Hepsi, topla hızlı katedebilen, adam eksiltebilen oyuncular. Şayet Erzurumspor maçında herhangi bir anında öne geçebilseydi, Beşiktaş’a gerçekten çok zor anlar yaşatabilirlerdi. İşler, planlandığı gibi gitmedi ve Erzurum erken yediği golle geri düştü. Ama çok ilginç şekilde boş alanlar, arkaya koşular, kanatlardan hücumlar beklerken, Erzurum golü kornerden geldi. Beşiktaş tekrar öne geçti. Erzurum kalecisinin hatası olsa da tam önünde seken topun kontrol edilmesi göründüğü kadar kolay değildi. Bu sefer de Emrah’ın falsolu vuruşunda Ersin, Erzurum kalecisinden daha büyük bir hata yaptı ve top Beşiktaş ağlarıyla buluştu. İlk yarıda 4 gol çıkan bir maçın ikinci yarısı, çok daha fazlasını vaat ediyordu zira bu skor her iki takıma da yaramıyordu.
İkinci yarıya takımlar daha dengeli ve alanları kapatarak başladılar. Kör dövüşü yapmaya kimsenin niyeti yoktu. Çünkü yapılacak bir hatayı telafi etmek için yeteri kadar zaman kalmayabilirdi. Yılmaz Hoca, ikinci yarıya El Kabir yerine pivot santrfor Ricardo Gomes ile başladı. Bu da demek oluyordu ki Erzurum bulmayı umduğu boş alanları bulamamış ve artık bulacağına inancı da kalmamıştı. Rakibinin üzerine gidecek ve arkada boş alanlar bırakacaktı. 61’de karşı hamle Sergen Hoca’dan geldi ve bence çok mantıklıydı. Üzerine gelmek zorunda olan Erzurumspor’a karşı maçın başındaki durumu tersine çevirecekti. Bu sefer Erzurum ileri çıkacak, Beşiktaş gerideki boş alanları kullanacaktı. Bunun için rakibi karşılarken orta sahasının diri olması elzemdi. Yorgun Atiba ve kırılgan Oğuzhan’ı çıkardı. Her zaman diri Necip ile umudunu hala kesmediği Mensah’ı aldı. Necip ile orta saha direncini arttıracak, Mensah’ın dikine delici koşuları ile Erzurumspor’u eksik yakalayacaktı. Nitekim 66’da gelen mükemmel Ghezzal golüyle, planları daha da net işlemeye başladı. 76’da Cenk Tosun’un talihsiz sakatlığı planın işlerliğini bozmadı çünkü onun yerine Larin’i kaydırdı. Yorulduğunu düşündüğü Ghezzal yerine N’Koudou ve Cenk yerine Töre’yi aldı. Artık her iki kanadı da zıpkın gibi bir Beşiktaş vardı. Üstelik merkezi de sıkıca kapatmış, sahada yorgun oyuncu bırakmamıştı.
86’da gelişen hızlı hücumla N’Koudou – Töre ortaklığı maçın fişini çekti. Uzatma dakikalarında sakatlık nedeniyle Larin’i de kenara almak zorunda kalan Sergen Hoca, haftaya ileride kimi oynatacağının hesaplarını yapmaya çoktan başlamıştı. Yazının başında dediğim gibi Erzurum maçın herhangi bir anında öne geçseydi başka bir tablo izleyebilirdik ancak Beşiktaş, oyun olarak rakibin puana ortak olmasına dahi izin vermedi.
Haftaya Ankaragücü karşısında alınacak galibiyet ile arkadan takip eden rakiplerin gardı iyiden iyiye düşebilir. Ancak Beşiktaş, sonrasında Sivasspor ile başlayan zor bir viraja giriyor. Bu zor dönemeci de atlatırsa bir kulbundan yakaladığı kupayı kolay bırakmayacağı artık kesin gibi...