AK Parti iktidarı serbest piyasanın şampiyonluğunu yapıyor ama ülkeyi soktuğu krizden emir komuta ekonomisiyle çıkarmaya çalışıyor.
Aldığı yanlış ekonomik kararlarla krizi her gün biraz daha derinleştirirken günü birlik kısıtlamalarla çözüm arıyor.
Arıyor ama bulamıyor.
Son karar, dövizle alış verişin yasaklanması.
Hükümet bir kararnameyle “iki taraf da Türkiye’de yerleşikse dövizle sözleşme imzalayabilecekler ama ödemeler lirayla yapılacak” diye emir-komuta ekonomisinde olabilecek bir yasağı getirdi.
Dövizle ticaret, alışveriş yasak.
Peki ne oldu serbest piyasa ekonomisine?
Türkiye Turgut Özal dönemi öncesine mi dönüyor?
70 sente muhtaç olduğu için vatandaşın döviz taşımasının suç olduğu döneme?
Cüzdanınızda 1 dolar bile olsa “döviz kaçakçısı” muamelesi gördüğünüz yıllara mı dönüyoruz?
Hani düşük faiz ve düşük ücret sayesinde Türkiye ihracat patlaması yapacaktı? Kulaklarımızdan dolar akacaktı? Cari fazla ile ihtiyacı olan ülkelere kredi açacaktık? Faizle beraber döviz, dövizle beraber enflasyon düşecekti? Serbest piyasasının görünmez eli her şeyi düzenleyecekti?
Ne oldu da, dövizle ticaret, dövizle ödeme yasaklandı?
Hani “Kur Korumalı Mevduat” müthiş buluşu doları düşürecekti? Türkiye rahatlayacaktı. Bütün ülkeler Türkiye’den mal almak için sıraya girecekti?
Hani düşük faiz her şeyi halledecekti?
Düşük faiz doları düşürecek enflasyonu aşağı çekecek ve “Türk Tipi Ekonomi Tezi”ne bütün dünya hayran kalacaktı? Nasıl başardınız diye Türkiye’nin kapısını çalacaklardı?
Öyle olmadı.
İktidar dövizi tutabilmek için 128 milyar dolar harcadı. Tutamadı.
Kur Korumalı Mevduat hesabı uydurup, kur farkını ödemeye başladı. Bu ilk dönemde Hazine’ye 11,5 milyar liraya mâl oldu. Dövizi yine tutamadı. Düşük faiz, düşük kur, düşük enflasyon hayal oldu.
Dolar 15 lira sınırında zor duruyor.
Enflasyon TÜİK’e göre bile yüzde 61.
Enflasyonun çok altındaki faiz büyük sermayeye, iktidar çevresinde kümelenmiş şirketlere ve bankalara yaradı. Kârlarını katladılar.
Vatandaş ise elektrik, doğal gaz, kira, benzin, motorin zamları altında geçinebilmek için sağa sola koşturup duruyor. Ücretler eridi. Türk Lirası’nın satın alma gücü çok hızlı düştü. Tasarrufu olanlar paralarını korumak için yine dolara koşmak zorunda kaldı. Ev fiyatları, kiralar artık tutulamaz hale geldi. Ev-araba hayalleri çöktü. Vatandaş sadece mutfağını döndürmeye, çocuklarını doyurmaya çalışıyor.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde geldiğimiz düzey Barış Soydan’ın vurguladığı gibi 1970’ler Türkiye’sini andırıyor. Serbest piyasada belirlenmesi ve serbestçe kullanılması gereken dövize yasak getirildi.
Türkiye’yi kurtarması için bel bağlanan ihracat da emir komuta ekonomisine bağlandı. İhracatçılar, turizmciler kazandıkları dövizin yüzde 40’nı Merkez Bankası’na vermek zorundalar. Kazandığı dövizin yüzde 40’nı Merkez Bankası’na vermek zorunda olan ihracatçı yine piyasadan döviz almayacak mı? Başka türlü işini nasıl sürdürecek? Dövizini Merkez Bankası’na teslim edecek ve piyasadan daha pahalı alacak olan ihracatçı nasıl patlama yapacak? Üretimi ithal edeceği ara malına bağlı olan üretici maliyetini nasıl düşürecek de Türkiye yabancılar için ithalat cennetine dönüşecek?
Bu mümkün değil.
İktidar da bunun mümkün olmadığını bildiği için yasaklar getirerek ticarette döviz kontrolüne geçti. İhracatçı dövizinin yüzde 40’nı Merkez Bankası’na getirecek, ticaret erbabı dövizle alış veriş yapamayacak. Yaparsa çok ağır ceza yiyecek.
Bu koşullarda iktidar serbest piyasa ekonomisiyle Türkiye’yi şahlandıracak!
Sırf faizi gerektiği gibi artırmamak için günübirlik, üzerinde çalışılmamış, yol açacağı sorunlara kafa yorulmamış kararlarla düze çıkacağını sanan, aslında debelendikçe batan bir ekonomi yönetimi var.
İktidarın yaptığı Nasrettin Hoca’nın evin anahtarına evin bodrumunda kaybedip de daha aydınlık diye sokakta aramasına benziyor.