Beşiktaş, sahasında ağırladığı Karagümrük karşısısında ilk 45’te hücum, ikinci 45’te savunma yaptı. Her ikisini de tam yapamasa da maçtan istediğini aldı ve sanırım takım için de önemli olan buydu. Zira Beşiktaş, yeni transferleri ile geçen yılki oyunun üzerine koyacağını gösterdi.
Yeni transferlerinin ilk defa 11’de başladığı Beşiktaş, geçen yıldan beri alışık olduğumuz yüksek tempolu oyununu oynamaya çalıştı. Önde pres yaparak, savunmayı öne çıkararak, topu hızlı dolaştırarak rakibi dengesiz yakalamayı denedi. Buna karşın Karagümrük ise ideal bir kontra atak takımı olduğunu Ahmed Musa ile yakaladığı fırsatla gösterdi. Konuk takım, kendi yarı alanının ortasından dikine atılan ani ara topla, Ahmed Musa’yı pozisyona soktu. Açısını düzeltmek için çalım deneyen oyuncu, kaleyi karşısına almıştı ama topu ağlara göndermek için iğne deliği kadar bir açıklık kalmıştı. Kalitesini gösterip o delikten topu yuvarladı ama direğe takıldı.
Gole sevinemedim
Beşiktaş’ın golü ise açıkçası benim biraz keyfimi kaçırdı. İtalya’da da ilgiyle takip ettiğim Biglia hamle yapmayı denediği topta sakatlandı ve yerde kaldı. Alex’in önüne gelen o top, son derece şık bir vuruşla ağlarla buluştu. Bir futbolcunun o an karar vermek için çok az zamanı vardır. Alex de yaratıcı oyuncu refleksiyle o an karar vermek için olan bir kaç saniyesini gol atma içgüdüsüyle takımı adına kullandı. Kimse ona kızamaz. Zaten rakip oyunculardan da bu yönde bir tepki gözlemlemedim. Yine de Beşiktaş’ın oyun iştahı, temposu daha organize bir golü hak ediyordu. Benim gibi eski kafa bir kaç Beşiktaşlı haricinde kimsenin büyük mesele edeceğini düşünmüyorum. Yine de belirtmekte fayda gördüm. Kendinden başka herkesi eleştirmeye teşne spor kamuoyu için hiç değilse tarihe not düşmek istedim. Gole sevinmedim.
Mario Gomez kalitesinde vuruş beklemek hayal kırıklığına yol açardı
Gol anına kadar sahada pek görünmeyen Alex, yaptığı vuruşla klasını gösterdi ve bence bundan sonrası için umut verdi. Kumaşı ve yetenekleri hakkında kimsenin şüphesi yok ancak kariyerinin zirvesindeyken yaptığı Çin seferi ve uzun süren sakatlıkları, mevcut kalitesinin ne kadarını göstermeye yetecek soru işaretiydi. En azından ritmini buldukça daha iyi işler yapacağını, hiç değilse kadife gibi şut tekniğinin hala yerli yerinde olduğunu gösterdi. Batshuayi ise ilk yarı boyunca golü en çok isteyen oyuncuydu. Bire bir zorladı, bazı anlarda aceleci davrandı bazı anlarda ise yavaş kaldı. Ama tüm gücüyle savaştı. Onun da bu ligin seviyesinin üstünde olduğunu ilk günden beri herkes dile getiriyor. Ben de aynı görüşteyim ancak Belçikalı yıldızdan Mario Gomez kalitesinde son vuruşlar beklemek, hayal kırıklığına yol açacaktır. O, daha ziyade dar alanda çalım atan, adam eksilten, sık pozisyona giren ve girdiği o pozisyonlardan bazılarını gole çevirebilen bir forvet. Gomez ise adeta bir kiralık katildi. Ceza sahasında bir şekilde o topu içeri atardı.
Batshuayi, tedirginliği üzerinden atamadı
İkinci yarıda herkes maçtan daha fazlasını bekliyordu çünkü ilk yarıdaki mücadele ve takımların istekleri, çok daha fazlasını vaat ediyordu. Nitekim 48’de Salih Uçan’ın gördüğü ikinci sarı kart kırmızıya dönünce işler değişti. Sergen Yalçın, orta sahadan Alex’i alarak Necip ile takım direncini arttırmak istedi. Bunu da kısmen başardı. O arada biri Batshuayi ile çok net olmak üzere bir kaç pozisyon da buldu. Belçikalı yıldız, üzerindeki tedirginliği bir türlü atamadı ve ayağına gelen fırsatları kullanamadı. Yine de girdiği pozisyon sayısı son derece tatminkar. Birileri tabela tutmaya devam edebilir ama teknik açıdan asıl önemli olan girdiği pozisyon sayısıdır.
Puan silme cezası verilmeli
Sergen Yalçın, kırmızı sonrası mecburen geri çektiği takımında 83’te Rıdvan’ın sakatlığına kadar oyun planını değiştirmek üzerine herhangi bir değişiklik yapmadı. Bu arada ilk yarıda Biglia gibi ikinci yarıda Welinton ve Rıdvan’ın sakatlıklarının zemin kaynaklı olduğunu düşünüyorum. Oyunculara giren kramplar da zeminden olmalı. Artık birileri çıkıp zeminler konusunda bir şeyler yapmalı. Kimse yapmayacaksa ben bu göreve talibim. Zemini kötü olan her takıma ağır para cezaları yazılarak üçüncü cezadan sonra puan silme cezası vererek bu sıkıntıyı halledeceğimizi düşünüyorum.
Son bölümde Rıdvan çıktı, sol beke Necip geçti. Onun boşluğunu Mehmet Topal doldurdu. Boşalan orta sahaya bir de Atiba dahil oldu. Böyle olunca sahadaki yaratıcı ve tempolu oyuncu sayısı giderek düştü. Beşiktaş yoruldu. Zemin de kötü olunca oyun kalitesi giderek aşağıya indi. 88’de yapılan 2 değişiklik hücum hattının geriye gelmesini istemesinden kaynaklıydı. Batshuayi çıktı, Kenan Karaman girdi, Larin yerine N’Kodou dahil oldu. Karagümrük’ün Emre Mor hamlesi bir hareketlilik getirse de geriye çekilen Beşiktaş, topu verdiği rakibine oyunu asla vermedi. Üç puanı son ana dek ellerinin arasında sımsıkı tuttu.
Alex'in zamana ihtiyacı var
Karagümrük, hocası, ilk 11’i ve oyuna sonradan girenleriyle elinden geleni yaptı. Ancak aslen bir kontra takımı olduğu için geriye düştüğü maçı çeviremedi. Oyuna sonradan dahil olan Emre Mor, sağ kenarda dışarı çıkmak üzere olan topu son derece şık kontrol edip, neredeyse gol yapacağı şutla kalitesini, bir kaç dakika sonra yaptığı anlamsız kendini yere atması ve rakip kaleciye sataşmasıyla neden Avrupa’nın elit oyuncuları arasında kalamadığını gösterdi. Bence kariyerini özetleyen müthiş iki pozisyondu.
Sonuç olarak sürpriz bir ikinci yarı başlangıcı sonrasında Beşiktaş, iyi reaksiyon verdiği maçı kazanmayı bildi. Karagümrük sonraki haftalar için çok ciddi bir takım olduğunu, Batshuayi leblebi gibi atan değil, leblebi gibi pozisyona giren bir forvet olduğunu, Alex hala kaliteleli ayaklara sahip olmasına rağmen zamana ihtiyacını olduğunu gösterdi.