Yazılım derslerinde algoritma kavramını anlatmak için şu örnek verilirmiş: Şampuanla-durula-tekrarla. Bu, yıkanmanın algoritması.
Yani algoritma sadece matematiğe ait bir kavram değil, hayatta her tekrarlanışında aynı sonucu veren ya da aynı sonucu vermesi beklenen dizgeler de bir tür algoritma olarak değerlendirilebilir.
Ekonomiye kredi pompala-konut kredisi faizlerini indir-ekonomideki sorunları unutturmak için içeride sertliğin dozunu artır-dışarıda Batı ülkeleriyle ağız dalaşına gir. Bu da AKP’nin seçim algoritması.
Algoritmanın bir kez daha çalıştırıldığını gösteren işaretler arka arkaya geliyor: Kavala’ya ağırlaştırılmış müebbet verildi, konut kredisi faizleri indirildi, Canan Kaftancıoğlu’nun cezası onandı.
Bunun ardından yeni kredi kampanyalarının, Kredi Garanti Fonu aracılığıyla açılacak yeni paketlerin gelmesi, içeride sertliğin dozunun adım adım artırılması, yeni soruşturmaların, cezaların, siyaset yasaklarının yağması şaşırtıcı olmayacak.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne kayyum? Mümkün. Ekrem İmamoğlu’na siyaset yasağı? Olası. DEVA ve Gelecek Partisi’nin yöneticilerine soruşturmalar? Ankara’da konuşuluyor. HDP’nin kapatılması? Kesin. Kılıçdaroğlu’na ceza? Düşünüyorlardır ama göze alıp alamayacakları şüpheli.
Bu arada tabii Avrupa ülkelerinden bir-ikisine Nazi geçmişleri hatırlatılacak.
Ve Amerika’yla yeni bir ağız dalaşının yolu aranacak.
Algoritma yine sonuç verir mi? Bu sorunun cevabını Heraklit iki bin yıl öncesinden versin: Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz.
Geçen seçimlerde etkili olmuş olması, algoritmanın bir kez daha çalışacağı anlamına gelmiyor. Bu sefer ekonomideki sorunlar çok daha ağır. Faizi indirince enflasyonun düşeceğini iddia ettiler, olmadı. Mutfakta yangın var, enflasyonda 1990’lara döndük.
Ekonomi canlansın diye açılan ve açılacak kredi paketleri enflasyonu daha da azdıracak. Resmi enflasyon yüzde 100’e gidiyor, gerçek enflasyon kim bilir ne olacak?
Seçime kalan bir yılda enflasyonu indirme, boş tencereyi doldurma şansları yok. Bu gerçeğin ayırdına vardıkça Saray’daki panik büyüyecek. Başbakan Süleyman Demirel’in o ünlü sözü şimdiden kulaklarında çınlıyor olmalı: “Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur.”
Boş tencereyi unutturmak için sertliğin dozunu daha da artıracaklar. Osman Kavala’ya ağırlaştırılmış müebbet, Gezi Davası sanıklarına hapis cezaları ilk adımdı. Ardından Canan Kaftancıoğlu kararı geldi. Önümüzdeki dönemde olmadık isimlere soruşturmalarla, operasyonlarla, cezalarla karşılaşacağız.
Fakat mızrak bu sefer çok büyük, çuvala sığmıyor. Yüzde 100’ün üzerindeki enflasyonun sığacağı bir çuval daha dikilmedi. Yüzde 23’lük (geniş tanımlı) işsizliği, yüzde 25’in eşiğindeki genç işsizliğini unutturacak çuval bugüne dek yapılmadı. Bunca yolsuzluğu, bunca yoksulluğu alacak büyüklükte bir çuval yok.