Merkez Bankası Şahap Kavcıoğlu bir ara sanki iktidarın ekonomideki sözcüsü gibiydi. Sanki diyorum çünkü Merkez Bankası başkanının böyle bir görevi yok, bu görev siyasilere ait. Ama Nureddin Nebati’nin selefi Lütfi Elvan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın politikalarını onaylamadığı için kamuoyundan uzak durmayı seçince Kavcıoğlu öne çıkmıştı…
Ama sonra Kavcıoğlu birdenbire ortadan kayboldu, konuşmaz oldu. Ben sessizliğini kur krizine yormuştum. Ankara’da başka bir gerekçenin konuşulduğunu duydum.
Denilene göre yeni Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, Kavcıoğlu’nun kamuoyunun önüne çıkmasını istemiyormuş. Bazı kaynaklar, Kavcıoğlu’nun milletvekilliğinden beri (Bayburt milletvekilliği yapmıştı) aralarının açık olduğunu söylüyorlar.
Fakat Merkez Bankası başkanlarını bütünüyle sessize almak mümkün değil. Çünkü hiç değilse yılda dört kez enflasyon raporunu açıklamak için kamuoyunun karşısına geçiyorlar. Sırada bu ayın enflasyon raporu toplantısı var.
Kulislerde, Nebati’nin bu toplantı öncesinde kendisiyle bir araya gelinmesini istediği konuşuluyor. Verilecek mesajlara, yapılacak tahminlere müdahil olmak, ağız birliği sağlamak istiyor olabilir mi?
Merkez Bankası’nın bağımsızlığı? Naif bir soru.
※※※
Venezuela altınlarına ne oldu?
Merkez Bankası’yla ilgili gündemdeki bir başka konu, geçen hafta benim de bu köşede yazdığım haciz yasağı meselesi. Meclis’e gönderilen bir yasa teklifi ile başka ülke merkez bankalarının Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’ndaki para, alacak, mal, hak ve varlıkların haczedilememesi, ihtiyati tedbir konulamaması sağlanıyor.
Nereden çıktı bu? Bugüne kadar böyle bir maddeye ihtiyaç duymayan Merkez Bankası neden şimdi ihtiyaç duydu?
Geçen hafta bu maddenin Türkiye’nin Swap (Para takası) yapmak istediği ülkelerin talebi olabileceğini belirterek “3-5 milyar dolar vermek için başka ne talep ediyorlar?” diye sormuştum.
Yasa teklifini Meclis’e sunan iktidar partisi milletvekili Cemal Öztürk, “Bazı merkez bankalarının ülkemizin diplomatik ve stratejik bir güç olması nedeniyle Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nda hesap açtırmak istediğini” öne sürmüş.
Meclis komisyonundaki görüşmelerde HDP milletvekili Garo Paylan, bu değişikliğin Libya için yapıldığını tahmin ettiğini söylemiş… Malum, Türkiye’deki müteahhitlerin Libya’dan milyarlarca dolarlık alacağı var; mantıklı bir tahmin… Ama benim aklıma gelen başka bir tahmin daha var.
2018’de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın göreve başlama törenine katılan Venezuela Devlet Başkanı Maduro, ülkelerinde çıkarılan altının işlenmesi ve altın paraya çevrilmesi için Türkiye’ye yolladığını açıklamıştı. Reuters haber ajansı da Venezuela’nın 2018’de Türkiye’ye 900 milyon dolar değerinde ham altın ihraç ettiğini öne sürmüştü.
Venezuela, Amerika Birleşik Devletleri’nin sert yaptırımlarıyla karşı karşıya. ABD, bu yaptırımların ihlal edilmemesi konusunda herkesi tehdit ediyor. Herhalde bunun etkisiyle İngiltere, Venezuela Merkez Bankası’nın kendisinde duran 1 milyar dolarlık altınına el koydu…
Sahi Maduro’nun Türkiye’ye gönderileceğini söylediği altınlara ne oldu? Altınlar sessiz sedasız Türkiye’ye geliyor ve İstanbul’daki rafinerilerde sertifikalandırılıyor olabilir mi?
※※※
Döviz alımlarına tam saha baskı
Merkez Bankası’yla ilgili gündemdeki diğer bir konu, haber ajansı Bloomberg’in geçen hafta duyurduğu, yüklü döviz alımı yapan şirketlere sıkı markaj meselesi.
Bloomberg, Merkez Bankası’nın bankalara büyük tutarda döviz alımı yapan şirketleri sorduğunu, eğer gelecekteki yükümlülükleri için şimdiden “Ne olur ne olmaz” diye alım yapmak istiyorlarsa, future ve forward piyasalarına yönlendirilmesini istediğini yazdı.
(Future ve Forward, gelecekte belirli bir seviyeden döviz alımı yapılmasını öngören finansal bir sözleşme.) Amaç, spot döviz talebini aşağıya çekmek.
Merkez Bankası hangi tutar ve üstü döviz alımlarını markaja aldı? Bloomberg’in haberinde bu konuda bilgi yok. Aynı uygulamanın yapıldığı 2019 ve 2020 döneminde markaj tutarının 100 bin dolara kadar indiğini öğrendim.
O dönemde ekonomi yönetimine yakın seviyede görev yapmış eski bir yönetici, bu politikanın etkisini şöyle anlattı: “Döviz hareketleri takibi 2019'dan beri var. Aslında hiçbir işe yaramadı. Çünkü firmalar da, bankalar da bu takibin yapıldığını biliyor. Zaten açık ve sürekli denetlenen bir piyasada kimse sıradışı iş yapmaya kalkmaz. Bu uygulamayla bazı şirketlerden, ödemeleri için döviz alımlarını zamana yayması vs. isteniyor. Bunun dışında somut bir faydasını duymadım.”
Merkez Bankası’nın özel sektörün döviz borcu ödeme takvimini yakın izlemeye aldığı ve kesinlikle erken döviz alımı yapmalarına izin verilmemesini istediği konuşuluyor. Merkez Bankası ve BDDK’nın (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu) bu konuyu günü gününe takip edeceği de belirtiliyor.
2019’da pek bir faydası görülmeyen politikanın şimdi faydası, etkisi olacak mı? İzleyelim, görelim.