“Öyküler edebiyatla müzeleri bir araya getirir. Her ikisi de toplumun hafıza mekanlarıdır ve bir toplumu edebiyatları ve müzeleri olmadan düşünemezsiniz. Edebiyat müzeleri, edebî eserleri ve edebi eserleri anlatan orijinal tarihi eserleri veya enstalasyonları kullanarak halkın edebiyata ilgisini olası sözlü ve görsel yollarla uyandırmayı amaçlamaktadır.”
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ferah Burgul Adıgüzel ile edebiyat müzelerini ve müzede edebiyat eğitimini konuştuk.
Hocam müze ile edebiyat arasında nasıl bir ilişki kurabilirsiniz?
Edebiyat, malzemesi dil, kaynağı yaşantılar ve hayal gücü olan bir sanat dalıdır ve merkezinde insan vardır ve bize insan hikâyeleri anlatır. Müzelerin odağında ise insan yaşamına tanıklık eden nesneler yer alır ve her nesnenin de bir öyküsü vardır. Öyküler edebiyatla müzeleri bir araya getirir. Her ikisi de toplumun hafıza mekanlarıdır ve bir toplumu edebiyatları ve müzeleri olmadan düşünemezsiniz.
Müzede edebiyat eğitimi olur mu? Müzelerde ne tür edebiyat eğitimi etkinlikleri yapılabilir?
Duygu ve düşüncelerin sözlü ve yazılı olarak estetik ifadesi olan edebiyat, dil ile meydana getirilen tüm yazınsal ürünleri içermesi açısından oldukça kapsamlı bir alana sahiptir. Dolayısıyla dil becerileri ile ilgili gerçekleştirilebilecek her türlü çalışma, edebiyat eğitimi kapsamına girmektedir. Örneğin bir müzedeki objelerin hikayelerinin öğrenciler tarafından kurgulanması, yazılması ve ardından anlatılması ile konuşma ve yazma becerisi; objelerin karşılıklı diyaloglarının canlandırılmasını içeren yaratıcı drama çalışmaları ile iletişim becerisi; yazarlar ile sergilenen objelere dönük anıların araştırılmasını içeren etkinlikler ile okuma becerisinin gelişimine yönelik çalışmalar gerçekleştirilebilir. Her müzede bu tür çalışmalar yapılabileceği gibi edebiyat müzelerinde yazar/eser odaklı çalışmalar gerçekleştirilebilir.
Hocam edebiyat müzesi nedir?
Uluslararası Edebiyat ve Besteci Müzeleri Komitesi (International Committee for Literary and Composers’ Museums-ICLCM) tarafından yapılan tanımlamaya göre edebiyat müzeleri, edebiyatı kültürel miras olarak korumaya odaklanan kurumlardır. Bu kurumlar, edebiyatı ve edebiyatın toplumdaki rolünü teşvik etmek amacıyla edebiyatı, müzeografik kodlar aracılığıyla edinir, korur ve aktarırlar. Edebiyat müzeleri, edebî eserleri ve edebi eserleri anlatan orijinal tarihi eserleri veya enstalasyonları kullanarak halkın edebiyata ilgisini olası sözlü ve görsel yollarla uyandırmayı amaçlamaktadır. Üç başlık altında ele alınır:
Yazar müzeleri: Genellikle yazarın doğduğu, öldüğü ya da bir süre yaşadığı binalar/daireler. Bu müzelerde o yazara ait her türlü el yazması, karalama, mektup, günlük, fotoğraf gibi kişisel yaşamlarına ilişkin her türlü eşyaya yer verildiği görülmektedir. (Sait Faik Abasıyanık’ın Burgazada’daki evi (İstanbul), Tevfik Fikret’in evi Aşiyan (İstanbul), Mehmet Akif’in Kurtuluş Savaşı yıllarında kaldığı ev- Taceddin Dergahı (Ankara), Charles Dickens Müzesi (Londra), Sherlock Holmes Müzesi (Londra), Jane Austen Merkezi (Bath), Victor Hugo Evi (Paris)
Genel edebiyat müzeleri: Örneğin, coğrafi olarak tanımlanmış bir edebiyat, özel bir edebiyat türü veya genel olarak edebiyat ve yazılı/sözlü dil hakkındaki müzeler. Ayrıca, müzeolojik bir şekilde ele alınan özel kitap ve el yazması koleksiyonlarına sahip kurumları da içerebilir. (Örneğin Estonya Edebiyat Müzesi, Nizami Gencevi Milli Azerbaycan Müzesi, Tanzimat Müzesi, Divan Edebiyatı Müzesi, Kelime Müzesi, Karikatür Müzesi, Yazarlar sendikası Edebiyat Müzesi, vb.)
Edebi Manzaralar/Alanlar: Bir “Eko-müze” gibi. Genellikle bir yazarın peyzajı veya yazarın eseriyle yakından bağlantılı bir peyzaj, tanımlanmış bir alandaki evler, doğa vb. kültürel miras olarak ele alınır. (Yaşar Kemal-Çukurova, Ahmet Hamdi -Bursa Yeşil Cami, King's Cross İstasyonu Peron 9¾ -Harry Potter )
Türkiye’de sayıları ve popülaritesi gün geçtikçe artan çok sayıda edebiyat müzesi bulunmaktadır. Bunlardan en yaygın edebiyat müzeleri, yazar evi müzeleridir. Bu müzelerin yanı sıra farklı alanlara odaklanan genel edebiyat müzeleri olmakla birlikte Somut Olmayan Kültürel Miras Müzeleri ve Türkiye’nin yedi bölgede bir Edebiyat Müze Kütüphanesi bulunmaktadır.
Edebiyat müzelerinin işlevi nedir?
Yazar ve şairler, yaşarken yazdıkları eserlerle kentlere yeni dokular, kokular, renkler, tadlar, yaşantılar, sahneler ve anlamlar kazandırarak kentleri bina yığınları olmaktan çıkarıp yaşayan, soluk alıp veren kahramanlara dönüştürürlerken, yaşamlarının ardından bıraktıkları ev, kitap, mektup ve fotoğraflar aracılığıyla da okurlarının kendilerini unutmamalarını ve etkilerinin sürekliliğini sağlarlar. Yazarları yaşatan müzeler yazarların yaşanmışlıklarını okuruna aktararak onu geçmişle günümüz arasında bir yolculuğa çıkarır ve yazarına yaklaştırır. Böylelikle edebiyat müzelerinin nesilden nesile edebi geleneği aktarmanın yanı sıra yazarların kalıcılığını arttırma görevi üstlendiği de söylenebilir. Bu kapsamda genel olarak edebiyat müzelerinin sanatsal, eğitsel, muhafaza etme, eğlence, araştırma-çalışmaya kaynaklık etme, kültür aktarımını sağlama gibi işlevleri bulunmaktadır.
Edebiyat müzesi, edebiyat ve diğer sanatlar arasındaki diyaloğu geliştiren, kişisel ve toplumsal deneyimler için fırsatlar sunan, insanlar ve mirasları arasındaki ilişkileri geliştirerek kültürel hafızayı ve kimliği koruyup aktaran toplumsal hafıza kurumudur.
Dünyada ve Türkiye’de edebiyat müzelerinin sayısının gün geçtikçe artmasının sebebi nedir?
Günümüzde basılı kültür ve edebî gelenek, eski özgüvenini, otoritesini, hiyerarşik düzenini ve kültürel ayrıcalığını büyük ölçüde kaybetti. Uzun süredir devam eden iletişim kalıplarına görsel medya, yeni sözellik, dijital formlar, diğer okuryazarlıklar (görsel, eleştirel, çevre, sürdürülebilirlik okuryazarlığı vb. tarafından basılı kültüre meydan okunmuştur. Aynı zamanda 2000'lerle birlikte edebiyatta dijitalleşme artar ve basılı kitaplar azalmaya başlar. Üretim, dağıtım, dolaşım problemleri ekonomik sorunlarla birleşince basılı kitaba talep azalmaya başlamıştır. Dijitalleşen yaşamla birlikte edebiyat da dijitalleşmenin yolunu müzelerle bulur. Dil ve edebiyat dijitalleştikçe, edebiyatın mekân, yer, görsellik ve somut, dijital olmayan materyallerle fiziksel müzeleri oluşmaya başlıyor. Edebiyat da piyasalaşarak bir tüketim ürünü olmaya başlıyor ve müzeye dönüşüyor.
Edebiyat Müzeleri Neden Önemlidir?
Müzeler, Pierre Nora’nın hafıza mekanlarına benzer. Örneğin ulusal arşivler, yıldönümleri, seremoniler, cenaze törenleri bir gruba, bir ulusa ait olmanın yapı taşlarını ve güçlü kalelerini oluşturan ve öyküleri olan hafıza mekanlarıdır. Modern dönemde oluşan topluluk hafızasının kaybı ile müzelerin, ait olduğu gruba bağlılığın sembollerini aktaran hafıza mekanları olduğu düşünülebilir. Küreselleşme, göç, hareketlilik, zaman-mekan ayrımı, hız, riskler arttıkça, istikrar, kökler, gelenek, topluluk ve kimlik ihtiyacı artacak ve ulusal dil/edebiyat/klasikler bunu karşılayabilecek. Edebiyat müzeleri bu kültürel mirasa sahip hafıza mekanları oldukları için önemlidir.
Sevgili hocam değerli bilgileriniz için size teşekkür ediyorum. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin...