“Türkiye bu gidişle köle pazarına döner.”
Salı günü Halk TV’de “Kayda Geçsin” programında Kerim Rota söyledi bu kelimeleri, duyduğumda irkildim.
Rota uyarıyor ve anlatıyor: Bu enflasyon artık yönetilemez…
Dünya enflasyon liginde 193 ülke arasında 12. sıradayız.
Bizim üzerimizde yer alan ülkeler Venezuela, Sudan, Lübnan, Suriye, Zimbabwe…
Nüfusu 50 milyon üstü ülkelerde ise 3. sıradayız.
5 yıldır istikrarlı şekilde enflasyon yüzde 10’dan yüzde 20’ye çıktı. O da resmi enflasyon…
1971-77 yılları arasında yani petrol krizinin, ambargonun, Kıbrıs Barış Harekatı’nın olduğu dönemlerde enflasyon yüzde 15-25 arasında gidip gelmiş.
1977’den sonra 1980’e gelindiğinde enflasyon üç haneli rakamları görüyor. Yani yüzde 120’ye çıkıyor.
Tabi bütçeyi zorlayan en önemli kalem belli: Devletin yaptığı faiz harcamaları…
Yani benim, sizin, Mehmet amcanın alın teri ile oluşturduğu, vergiler ile yapılan faiz ödemelerini diyorum.
2011 ila 2017 yılları arasında yaklaşık 50 milyar TL civarında olan faiz gideri 2021 yılında bu rakam 190 milyara çıkmış. Yani devletin faiz harcama artışı 3,8 kat arttı. Daha kötüsü 2024 yılında 320 milyar TL olacak.
Bu kesinleşmiş rakam.
Döviz ile iç borçlanmayı Türkiye 2003 yılında terk etmişti. 2011 yılına kadar da var olan iç piyasa döviz borçları bitirildi ve sıfırlandı.
Ancak sonra 2021 yılında yüzde 25’ler seviyesine çıktı. Yani 2011 yılından sonra iç piyasadaki belirsizlik ve dövizin artması yaşanan endişe Türk Lirasına olan güveni yok etti.
Türk Lirası yerine döviz ile borçlanmaya başlanıldı.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçmeden önce toplanan her 10 liralık vergi gelirinin yaklaşık 1 lirası faiz harcamaları için kullanılırken, üç senede 2 liranın üzerine çıktı.
Ayrıca…
19 Mart 2021 Merkez Bankası başkan değişimi öncesi dolar kuru 7,27 seviyesindeydi. 7 ay sonra bugün dolar kuru 9,50 TL oldu. Artış oranı yüzde 31 oldu.
Peki, bizim dolar cinsinden ne kadar borcumuz var?
Kamu dış borcu 179 milyar dolar, iç döviz borcu 31 milyar dolar. Yani toplam 210 milyar dolar borcumuz var.
Bu borcumuza istinaden hepimizin alınteri ile oluşturulan vergilerimizle sadece 7 ayda meydana gelen kur artışından ödeyeceğimiz kur farkı ne kadar biliyor musunuz?
Tam 468 milyar TL. Yazık çok yazık…
Bakın dostlar.
“Ben yaptım oldu” mantığının verdiği zararı daha net kavramamız için asgari ücreti 3000 TL’den baz alalım. Sadece kur farkında dolayı oluşan fazla ödeme tutarı ile tam 155 milyon 500 bin asgari ücretliye maaş verirdik. Yani ayda yaklaşık 13 milyon insana bir yıl boyunca 3000 TL ikramiye dağıtılabilirdi.
Devam edelim. Özel sektörün dış borcu ne kadar dersiniz 240 milyar dolar? Özel sektörün üzerine binen kur farkı ise tam 535 milyar TL.
“Ben yaptım oldu” mantığının sonucunda kamu ve özel sektörün sırtına binen döviz kuru farkı 535+468= 1.003 trilyon TL akıl alır gibi bir rakam değil.
Peki, çok çok meşhur Kamu Özel İşbirliği ile yapılan projelerimize ne kadar para ödeyeceğiz?
157 milyar dolar…
Mevcut kur atışı ile yapacağımız fazladan ödeme ne kadar?
Tam 350 milyar TL…
Yine asgari ücreti 3000 TL hesap edelim. Neredeyse 117 milyon kişiye 3000 TL ödeme yapabiliyoruz. Yani bu sefer de bu paralarla 9 milyon 750 bin kişiye bir yıl boyunca her ay 3000 TL ödeme yapabilirdik.
Yazayım mı daha?
Sadece kur farkı nedeni ile ortaya çıkan tablo…
Kamu yükü 818 milyar TL, özel sektör yükü 535 milyar TL, toplam 1,35 trilyon TL.
İlk defa mı duydunuz?
1 trilyon, 13 haneli 1.000.000.000.000 sayısına eşittir.
E hani 6 sıfırı atmıştık?
Ve bu 1,35 trilyon ise 2022 vergi gelirlerinin nerdeyse tamamına eşdeğer bir tutar ve kamu borcunun yüzde 66’sı yani üçte ikisine eşdeğer.
Bakın daha 128 milyar dolar tartışmasına girmiyorum. Net rakamlar, somut veriler üzerinde halimiz bu şekilde.
Hadi biz çalışmaya devam edelim ödenecek çok borç, çok faiz var!