Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati dün “Ortodoks politikaları kenara bıraktık” dedi. Duyan da yakın zamana kadar Türkiye’de Hıristiyanların uyguladığı, Müslümanlara yakışmayacak ekonomi politikaları vardı, şimdi AKP’nin rehberliğinde dine döndük sanacak. Finansal okuryazarlığımız düşük, olur mu olur…
Oysa konunun Ortodokslukla, Müslümanlıkla bir ilgisi yok. Ortada yeni bir ekonomik model filan da yok. İktisatta “Ortodoks ekonomi politikaları”, genel kabul gören, ekonomistlerin çoğu tarafından önerilen, dünyadaki ülkelerin büyük çoğunluğu tarafından uygulanan politikalar anlamına geliyor.
Bunun karşısında ise Nureddin Nebati’nin “Artık heterodoks politikaları uygulayacağız” dediği heterodoks anlayış var. Bunlar da genel kabul görmeyen politikalar.
Mesela? Mesela “Faiz neden enflasyon sonuç” diye düşünmek, enflasyonla mücadele için faizi artırmak yerine indirmek. Bir anlamda dünya Mersin’e gidiyorken tersine gitmek.
Ekonomide tersine gitme çabası yeni de değil, Türkiye ekonomide genel kabul gören politikalardan çok önce, 2011-2016 arasında Merkez Bankası başkanlığı yapan Erdem Başçı’nın döneminde “ortodoks” politikalardan çark etmeye başlamıştı.
O dönemde koridor sistemi ile adeta her gün politika faizinin yeniden belirlenmesi, para politikasında reel faizin çok düşük veya negatif tutulması gibi uygulamalarla klasik ekonomi politikalarından uzaklaşıldı.
Tersine gitme çabası başkanlık sistemiyle birlikte, Berat Albayrak’ın Hazine ve Maliye bakanlığı döneminde hız kazandı. Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinin herhangi bir resmi açıklama yapılmadan kamu bankaları üzerinden, yani “arka kapıdan” satılması (Meşhur 128 milyar dolar olayı), bankaları daha fazla kredi vermeye zorlamak için “Aktif rasyosu” diye bir oranın icat edilmesi, ithalatı fiilen yavaşlatmak için gümrük işlemlerinin ağırdan alınması gibi uygulamalar aslında “heterodoks”, yani tuhaf, başka ülkelerde benzeri olmayan uygulamalardı.
Ortodoks politikaları terk edip heterodoks politikalara geçmek bir işe yaradı mı bari? İşe yarasa Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal bir gece yarısı aniden görevden alınır, Berat Albayrak da istifa etmek zorunda kalır mıydı?
2018-2020 yılları arasında uygulanan 1. Heterodoks Politika Dönemi bir felaketle sonuçlandı. Merkez Bankası politika faizini bir yıldan kısa süre içinde yüzde 24’ten yüzde 8.25’e indirince dolar patladı, Türkiye bir ödemeler dengesi krizinin eşiğine geldi.
2020 Kasımında Merkez Bankası başkanlığına atanan Naci Ağbal ile Hazine ve Maliye bakanlığına getirilen Lütfi Elvan, tornistan edip “ortodoks” politikalara geri döndüler. Faizler artırıldı, aktif rasyosu, ithalatı yavaşlatıcı kısıtlamalar kaldırıldı. Bak sen şu hainlere…
Neyse ki Cumhurbaşkanımız duruma el koydu da, bu dönem kısa sürdü. Lütfi Elvan’ın yerine Nureddin Nebati’nin atanmasıyla 2. Heterodoks Politika Dönemi’ne girdik.
Faiz indirimleri, döviz rezervlerinin kamu bankaları üzerinden, yani arka kapıdan satışı, marketlere soruşturmalar, bankalara baskılar geri döndü.
Birinci dönem büyük bir başarısızlıkla sonuçlanmıştı, ikinci dönem başarılı olacak mı? Faizi indirerek enflasyonu düşürebilecek miyiz mesela?
Merkez Bankası Eylül’den beri faiz indiriyor, hani enflasyon düştü mü? Yooo, yüzde 36’ya fırladı, hiperenflasyona gidiyoruz.
“Heterodoks” politika Türkiye’yi uçurumun kenarına götürüyor olmasın sakın?
Haşa, faiz neden enflasyon sonuçtur, ayrıca Nass’ın ne dediği de ortada. Bunu sokun kafanıza.