Doğumları kutlamak, ölüleri anmak, sosyal bağlar kurmak ve güçlendirmek; ticari işlemleri ve antlaşmaları keskinleştirmek ya da zihni donuklaştırmak için kullanılan içecekler dünya tarihine de yön verdi. Tom Standage, altı farklı bardakta bu tarihi anlatıyor.
KÜRŞAD OĞUZ
kursadoguz@yahoo.com
Çay ve türevleri ile alkollü içeceklerin ortaya çıkışının temel sebebi aslında ortaktı. Bin yıllar önce Batı'da kirli su kaynaklı hastalıklardan korunmak için su alkolle birleştirildi; Doğu'da ise kaynatılarak mikrop ve bakterilerden arındırıldı. Zamanla bunlara farklı aromalar eklendi, üretim şekilleri çeşitlendi. Neticede yaşamak için ihtiyacımız olan su, zamanla bir haz aracına da dönüştü. Şimdi onsuz hiç yapamıyoruz.
Sıvı, içecek, içki tarihsel süreçte siyasetin de belirleyicisi haline geldi. Bir bardak suda sadece fırtınalar değil; isyanlar, ayaklanmalar, savaşlar koptu. The Economist'in teknoloji editörlüğünü de yapan İngiliz yazar Tom Standage bu kitapta dünya tarihini farklı içkilerin egemen olduğu dönemlere ayırarak anlatıyor: Bira çağı, şarap çağı, damıtık içkiler çağı, kahve çağı, çay çağı ve kola çağı...
Homo sapiens sapiens'in yaklaşık 150 bin yıl önce Afrika'da ortaya çıkışından bu yana, insanoğlunun temel içkisi suydu. İnsanoğlunun tanıdığı ilk sıvı olan su, vücudumuzun da üçte ikisini oluşturur ve yeryüzünde onsuz bir yaşam varolamaz.
Susuzluk, açlıktan daha acımasızdır. Canlı kalmak söz konusu olduğunda, nefes almaktan sonra en önemli şey yemek değil, içmektir. Yiyeceksiz birkaç hafta yaşayabilirsiniz ama, sıvısız birkaç günden fazla yaşama şansınız olmaz. Su, insanoğlunun ilerlemesini, su kıyısında yaşama zorunluluğuyla sınırlayıp yönlendirdi.
"İçkiler o zamandan beri yani başlangıçtan beri insan tarihini şekillendirmeye devam ediyor. Ancak son on bin yılda içkiler ortaya çıkıp suyun üstünlüğüne meydan okudular. Doğada hazır halde bulunmayan bu içkiler, bilinçli bir çabayla elde edildi. Bu yeni içkiler insan yerleşimlerindeki kirli, hastalık yuvası su kaynaklarına daha güvenli seçenekler sunmanın yanı sıra, çeşitli roller de üstlendiler.
Birçoğu dinsel ayinlerde kullanıldı. Kimi zaman para yerine geçtiler, kimi zaman siyasal simge rolünü üstlendiler, kimi zaman da felsefi ve sanatsal esin kaynağı oldular. Bazıları seçkinlerin gücünü ve konumunu vurgulamaya, bazıları mazlumlara boyun eğdirmeye ya da onları yatıştırmaya hizmet etti" diyor Standage.
ÖNCE BİRAYLA BAŞLADI
Standage'in de söylediği gibi tarihin farklı dönemlerinde farklı zaman ve mekanlarda, farklı kültürlerde farklı içkiler öne çıktı. Her biri özel bir gereksinmeyi karşılayınca ya da tarihsel bir eğimle birleşince popülerleşti; bazı durumlarda tarihin seyrini etkiledi.
Bira, şarap, damıtık içki, kahve, çay ve kola... Bu birbirinden farklı içkilerin üçü alkol, üçü kafein içerse de, hepsinin ortak paydası; her birinin antik dönemden bugüne kadar çok önemli bir tarihsel dönemin tamamlayıcı içkisi olması.
Şöyle bir özetleyelim o zaman...
İnsanoğlunu modernlik yoluna sokan süreç, tahılın evcilleştirilmesiyle birlikte çiftçiliğin benimsenmesiyle başladı ve bu olay bundan yaklaşık on bin yıl önce Yakındoğu'da gerçekleşti. Buna, biranın basit bir biçiminin ortaya çıkışı eşlik etti.
İlk uygarlıklar 5000 yıl sonra Mezopotamya ve Mısır'da, büyük ölçekli örgütlü tarımla üretilen bir tahıl fazlası üzerine kurulu iki paralel kültürde doğdu. Bu durum nüfusun küçük bir kesimini tarlalarda çalışmaktan kurtardı ve böylece uzman rahiplerin, yöneticilerin, kâtiplerin ve zanaatçıların ortaya çıkışını mümkün kıldı.
Ekonominin temeli olan tahıl, ücretlerin ve istihkakların ödenmesi için kullanıldı, ekmek ve bira olarak tüketildi. Dönemin tanımlayıcı içkisi olan bira, ilk kentlerin sakinlerini ve ilk yazılı belgelerin yazarlarını besledi.
MÖ birinci binyılda antik Yunanistan'ın kent-devletlerinde gelişip boy atan kültür; felsefede, siyasette, siyasette, bilimde ve edebiyatta, halihazırda modern Batı düşüncesinin temelini oluşturan gelişmelere kaynaklık etti. Şarap, bu Akdeniz uygarlığının yaşam kaynağı ve Yunan düşüncesinin yayılmasına yardımcı olan deniz ticaretinin temeliydi.
Symposion denilen resmi içki partilerinde siyaset, şiir ve felsefe tartışılırdı; bu partilere katılanlar ortak bir tasla sulandırılmış şarap içerdi. Şarap içme Romalılar döneminde de devam etti; şarap ve şarap cinslerinin titiz bir biçimde düzenlenmiş değer sıralaması Roma toplumunun hiyerarşik yapısını anlatmaktaydı.
Dünyanın iki büyük dini, içki konusunda farklı fetvalar çıkardı: Hıristiyan Aşai Rabbani ayininin merkezinde şarap vardı; fakat Roma İmparatorluğu'nun çöküşünden ve Müslümanlığın yükselişinden sonra aynı içki, bizzat doğduğu bölgede yasaklandı.
Roma'nın çöküşünden bin yıl sonra Batı düşüncesinin yeniden doğuşu, büyük bölümü Arap dünyasındaki bilginler tarafından korunan ve geliştirilen Yunan ve Roma bilgisinin yeniden keşfedilmesiyle başladı. Bu dönemde doğu ticareti üzerindeki Arap tekelini aşmak için harekete geçen Avrupalı kâşifler, batıda Amerika kıtasına, doğuda Hindistan ve Çin'e doğru yelken açtı.
Küresel deniz yolları açıldı ve Avrupalı uluslar yeryüzünü paylaşma yarışına girdiler. Bu keşifler çağında, antik dünyada bilinen fakat büyük ölçüde Arap bilginler tarafından geliştirilen damıtma yoluyla elde edilen bir içki yelpazesi öne çıktı. Damıtık içkiler deniz yoluyla yapılan ticaret için son derece elverişliydi; az yer kaplıyorlardı ve dayanıklıydılar. Brendi, rom ve viski gibi damıtık içkiler köle satın almak için para olarak kullanıldı ve özellikle Kuzey Amerika sömürgelerinde popülerleştiler; ABD'nin kurulmasında kilit bir rol oynayacak kadar da siyasal tartışma konusu oldular.
KAFEİN KÖKENLİ İÇECEKLERİN ÇAĞI
Bu coğrafi genişlemeyi entelektüel genişleme izledi. Batılı düşünürler Yunanlılardan miras alınan inançların ötesine bakıp yeni bilimsel, siyasal ve ekonomik kuramlar geliştirdiler. Bu akıl çağının egemen içkisi ise Ortadoğu'dan Avrupa'ya giren gizemli ve moda bir içecek oldu: Kahve. Kahve sunmak için ortaya çıkan kuruluşlar alkollü içki satan tavernalardan belirgin bir biçimde farklıydılar ve ticari, siyasal, entelektüel alışveriş merkezleri haline geldiler.
Kahve, zihin açıklığı sağlamaktaydı ve bu durum kahveyi bilim insanları, işadamları ve filozoflar için ideal içki haline getirdi. Kahvehane tartışmaları bilimsel derneklerin, gazetelerin, mali kurumların kurulmasının yanı sıra, özellikle Fransa'da devrimci düşünceye bereketli bir zemin sağladı.
Bazı Avrupa ülkelerinde, özellikle İngiltere'de, Çin'den ithal edilen çay, kahveye meydan okudu. Çayın Avrupa'daki popülerliği Doğu'yla kârlı ticaret yollarının açılmasına yardım etti ve İngiltere'nin ilk küresel süper güç olmasını sağlayan görülmemiş ölçekte sanayileşmenin ve emperyalizmin dayanağı oldu.
Çay, İngiltere'nin ulusal içkisi olarak kendini kabul ettirdikten sonra, çay arzını sürdürme arzusunun İngiliz dış politikası üzerinde geniş kapsamlı etkileri oldu ve bu politika ABD'nin bağımsızlığına, Çin'in eski uygarlığının zayıflamasına ve Hindistan'da sınai ölçekte çay üretiminin başlamasına katkıda bulundu.
Yapay karbonatlı içkilerin 18. yüzyılın sonunda Avrupa'da ortaya çıkmalarına karşın, alkolsüz içkiler yüzyıl sonra kolanın icadıyla birlikte çıktılar tarih sahnesine. Başlangıçta Atlantalı bir eczacı tarafından dinçleştirici bir ilaç olarak tasarlanan kola, giderek Amerika'nın ulusal içkisine dönüşürken, ABD'nin bir süper güç haline gelmesine yardımcı olan canlı tüketim kapitalizminin de simgesi oldu. 20. yüzyılda dünyanın her yerinde savaşan Amerikalı askerlerle birlikte ülke ülke dolaşan kola, dünyanın en fazla tanınan ve en geniş dağıtımı yapılan ürünü haline geldi.
Görüldüğü gibi, içkilerin tarihin akışıyla genelde kabul edilenden daha yakın bir ilişkisi ve seyri üzerinde daha büyük bir etkisi oldu. Kimin neyi neden içtiğinin ve nereden elde ettiğinin sonuçlarını anlamak, ayrı ve birbiriyle ilişkisiz birçok alanı dolaşmayı gerektirir: Tarım, felsefe, din, tıp, teknoloji ve ticaret tarihleri. "Altı Bardakta Dünya Tarihi"nde dikkat çekilan altı içki, aynı zamanda, farklı uygarlıkların karmaşık etkileşimlerini ve dünya kültürlerinin birbirleriyle nasıl da bağlantılı olduklarını gösteriyor.
Altı Bardakta Dünya Tarihi, Tom Standage, Çev: Ahmet Fethi, Kırmızı Kedi, 286 sayfa.
***
BUNLARA BAKIN
1) DÜNE KADAR DÜNYA, Jared Diamond, Çev: Elif Kayurtar (Pegasus)
"Tüfek, Mikrop ve Çelik"in yazarı, dünyayı daha yaşanabilir bir yer haline getirmek için eski toplumlardan öğrenebileceğimiz şeyleri anlatıyor. Pasifik Adaları, Amazon yerlileri, İnuitler, Kalahari San halkları ve diğer eski toplumlar üzerindeki on yıllarca süren saha çalışmalarının ürünü...
2) ETİK, Simon Blackburn, Çev: Erken Uzun (İş Bankası)
Blackburn, bu güncellenmiş baskıda ahlâki tartışmalara hâkim olan mutlak yargılara bel bağlamanın doğurduğu sorunları anlatıyor. Doğum, ölüm, mutluluk, arzu, özgürlük gibi konularda karşımıza çıkan etik sorular, güncel tartışmalar, farklı yaklaşımlar var kitapta.
3) GÖKYÜZÜNDE NEHİRLER VAR, Elif Şafak (Doğan Kitap)
Viktorya dönemi Londra’sında, lağımlarla dolu Thames Nehri kıyısında doğan Arthur; 2014 yılında Türkiye’de, Dicle Nehri kıyısında yaşayan Ezidi kızı Narin; 2018’de Londra’da, Thames Nehri üzerindeki bir yüzen eve taşınan Züleyha... Üç hayat, iki büyük nehirde buluşuyor...
4) DRACULA'NIN DÖNÜŞÜMÜ, Uğur Kılınç (İthaki)
Kitap, Bram Stoker’ın kaleminde hayat bulan Kont Dracula’nın sinemadaki serüvenine odaklanıyor. Dracula anlatısının 1920’lerde başlayan ve günümüze uzanan beyazperde macerası, yalnızca korku türünün değil, aynı zamanda popüler kültürün evriminin de izlerini taşıyor.
5) UYANIŞ, Kate Chopin, Çev: Necla Aytür (YKY)
1899’da ilk kez yayımlanan kitap, Amerika’da tepkiyle karşılandı. Eleştirmenler yazarı överken roman ahlâk açısından saldırıya uğradı, kütüphanelerden kaldırıldı. Chopin 1904’te öldüğünde unutulmuştu ama 70'lerde tekrar hatırlandı. Chopin, Uyanış’ta kadın olmanın anlamını irdeliyor.