İnanılmaz bir tezgah kurulmuş. Oğlun-kız-damat, akrabalar, yakınlar, kullanılmaya müsait olup üzerinden milyarlarca lirayı taşıyabileceğiniz kişiliği karakteri sıfır ama şark kurnazı kişiler.
İhaleler ona göre ayarlanıyor. Hem İstanbul hem de Ankara belediyesinin “süpürücü” diye tabir edilen müteahhitleri ve iş adamları var. Üçlü bir yapı kurulmuş; “süpürücü kişinin firması-iş ortağı siyasetçi-zorunlu kar ortağı bürokrat”.
Yeni Çağ gazetesi yazarı Halk TV’de Cüneyt Akman’ın programında anlattı tüylerim diken diken oldu. Ankara’da Melih Gökçek’in gözdesi bir inşaat firması var. Adı; “Söğüt İnşaat”. Sahibi; Gökçek ailesinin her işine koşuyordu. Zaman zaman emir üzerine Ankaragücü gibi bir kulübün yönetim kuruluna Gökçek’in oğluyla beraber giriyor, olmadı Osmanlıspor’un kuruluşuna katkı yapıyordu.
Murat Ağırel’in belgelerle anlattığına göre; Söğüt İnşaat’ın bugüne kadar yani son seçimlere kadar belediyeden aldığı ihalenin parasal karşılığı ne biliyor musunuz; “4 milyar lira”. Eski parayla “4 katrilyon lira”.
Peki kim “Söğüt İnşaat”’ın sahibi. Mustafa Akan. Bu adı duyunca ben de hemen bir çağrışım yaptı. Ankara’nın genç, başarılı, hukukçu çalışkan bir milletvekili var. CHP milletvekili Ali Haydar Hakverdi. Ali Haydar Hakverdi; Gökçek’in görevden alınmasından hemen sonra bu firma ile ilgili inanılmaz bir mücadeleye başladı. Tehditlere, korkutmalara maruz kaldı ama yılmadı.
Kimdi bu Mustafa Akan…!
Ali Haydar Hakverdi’nin TBMM’de düzenlediği basın toplantısından aynen size aktarıyorum;
“Ankara’da dolmuş şoförlüğü yaparken kaderi Melih Gökçek’le birlikte değişen Söğüt İnşaatın sahibi Mustafa Akan namı diğer dolmuşçu Mustafa bu milyonlarca liralık arsa ihalesini ANFA ile birlikte kazanmıştır. Ankara’nın göbeğinde, üç tane alışveriş merkezinin ortasında ve yeni yapılmakta olan 3600 yataklı şehir hastanesinin bitişiğinde bir arsa var. Bu arsa Ankara Büyükşehir Belediyesine yürüme mesafesindeki 64784 ada 2 parsel ve 64785 ada 1 parselin birleşiminden oluşan toplamda 141 bin 966 metrekare. Başka bir deyişle 19 futbol sahasından daha büyük bir alan.”
Sakın; “Ya bu kadar olur mu” demeyin. Bu daha devede kulak. Dahası var;
“Arsanın satış yetkisini alan ASKİ, Mart 2017’de yaptığı ilk ihalede 461 milyon 389 bin lira bedel biçtiği bu arsaları 3 ay sonra AKP’li 5 meclis üyesi 5 daire başkanının ve genel sekreterin oluşturduğu 11 kişilik encümen kurulunun 15 Haziran 2017 tarih 1196/2720 sayılı kararı ile 430 milyon bedelle satar. Arsanın fiyatı 3 ayda 31 milyon 389 bin TL düşürülerek satılmıştır."
Tabi soru şu; “Peki bu arsayı kim aldı…!”
Onun da yanıtı var;
“Ankara Büyükşehir Belediyesi ihalelerinde hangi taşı kaldırsanız altından çıkan bir firma var. Söğüt inşaat! Aldığı miyarlarca liralık asfalt, alt ve üst geçit ihaleleriyle bilinen Ankara’nın ihale kıralı söğüt inşaat…!”.
Arsanın bugünkü değeri ne…?
Krize rağmen 2 bin 500 konut üretilecek bu arazinin şimdiki değeri 2 milyar liraya yakın…!
Peki Dolmuşçu Mustafa’ya bu arsayı tek başına mı yedirirler mi…?
Tabi ki hayır…!
Peki Murat Ağırel ne diyor;
“Ankara Büyükşehir Belediyesinde muhteşem bir şirket var. İnanılmaz. Ankara Büyükşehir belediyesinin ne kadar içme suyu ve kanalizasyon yenileme işleri varsa tamamını bu şirket alıyor; Söğüt İnşaat. Söğüt İnşaatın Ankar Büyükşehir belediyesinden bugüne kadar aldığı ihale 4 milyar lira (Onun deyimiyle eski parayla 4 katrilyon lira). Bu Melih Gökçek’in zamanında. Bu şirketin 6 tane ihalesi de KİK (Kamu İhale Kurumu) tarafından rekabet koşulları ihlal edildiği gerekçesiyle iptal edildi. Çünkü bazı ihalelere bu şirket tek başına sokulmuş. Gölbaşı, Bala, Haymana, Koçhisar ve Evren içme suyu ve kanalizasyon yenileme ihalesi açılıyor. Ve oraya bir madde konuluyor. Makine yani ekipman sadece firmanın kendi malı olacak diye. İş adrese teslim gidiyor”.
Bakın hala anlayamadığınız ya da bizlerin anlatamadığı olay şu; “Bu bir eski ‘Titan Saadet Zinciri’ gibi bir şey. Ortada kaynatılan bir büyük kazan var. Bu mutlu aile kenarda bekleyenlerin eline bir parça kuru ekmek verip payını ellerinden alarak kazanın içine atıyor. Ve diğerlerini yaklaştırmadan kazandan kıvama geldiğinde bu taallukat bir kaşık alıyor. Kimisi ise kepçeyle götürüyor. Ama bu kazanın bir sahibi var. Ve herkes getirdiği iş başına payını alırken kazanın sahibi ne kadar isterse o kadar alıyor. Hatırlayanlar olacak kazanın başındaki kişi bir çeşit Titan zincirinin tepesindeki Kenan Şeranoğlu gibi”.
Onun için tabi ki İstanbul’u Ekrem İmamoğlu’na vermediler. Vermek istemeyecekler de. Onun için Mansur Yavaş; “Önce İstanbul’u halledelim, 6 ay sonra Ankara’yı da halledeceğiz sözleri Ankara’nın her yerinde yayılıyor. Resmi ağızlardan da yayılıyor” dedi.
Bakın 25 yılda İstanbul ve Ankara’dan sadece belediyeler üstünden hazineye aktarılamayan yani çalınan rant yaklaşık 150 milyar dolar. Sadece ihalelerden yıllık İstanbul ve Ankara Büyükşehir belediyesindeki “kaçak” yaklaşık 9 milyar dolar.
Varın ülkenin tümünü siz hesaplayın…
Yani öyle kendinizi kandırmayın; siyasetmiş, çok çalışmaymış, sistemmiş, rejimmiş. “Çalsın ama bana da versin” diyenlerin oranı herhangi bir ülkede en az yüzde 30’un altına düşmedikçe o ülkede ne demokrasiden, ne insanca yaşamdan söz edilemez.
Yani;
“Çürüyorsunuz, kokuşuyorsunuz, bitiyorsunuz…!”