Dolar dün 18.50 TL’nin de altına geriledi. Dün yaşanan düşüşün nedeni, Amerika’da açıklanan tüketici enflasyonunun beklentilerin altında gelmesi. “Amerika nire, Türkiye nire? Eloğlunun enflayasyonu bizim paramızı neden etkilesin?” diye sorulabilir, haklı olarak. Finansal piyasalar öylesine küreselleşti ki, dünyanın öbür ucunda yaşanan bir gelişme anında bizi etkiliyor. Hele dünyanın öbür ucu, doların memleketiyse.
Amerika’da dün akşam açıklanan enflasyon sadece Türk Lirasını değil bütün dünya paralarını ve yatırım araçlarını etkiledi. Geçtiğimiz haftalarda dolar karşısında 1 seviyesinin altına gerileyen Euro, 1.01’in üzerine çıktı. Bu arada yine geçtiğimiz haftalarda 1610 dolara kadar düşen ons altın 1750 doları gördü. Kripto paralarda dahi yükselişler vardı.
Amerika’nın enflasyonu neden böylesine büyük bir etki doğurdu? Çünkü Amerika’da enflasyonun Ekim’de yüzde 0.7 artması bekleniyordu. Yüzde 0.4 arttığı açıklandı. Yıllık enflasyonda beklenti 8.2’den yüzde 7.9’a gerileyeceği şeklindeydi. Yüzde 7.7’ye geriledi. Yani enflasyon belirgin şekilde beklentilerin altında geldi.
Bu arada enerji ve gıda fiyatlarını içermeyen, yani mevsimsel etkileri yansıtmayan çekirdek enflasyonda da düşüş var. Orada beklenti aylık yüzde 0.5, yıllık 6.5 artış şeklindeydi. Çekirdek de beklentilerin altına indi ve aylıkta yüzde 0.3, yıllıkta yüzde 6.3 arttığı duyuruldu.
Enflasyonun gerileme eğilimine girdiğinin ortaya çıkması doları vurdu. Bunun da arkasında Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) bu yılın Mart ayında başladığı faiz artırımları var.
FED’in faiz artırımlarının nedeni, Amerika’da enflasyonun hortlayarak son 40 yılın en yüksek seviyesine çıkmasıydı. FED bu nedenle Mart ayında faiz artırımlarına başladı. Başlangıçta yaptığı küçük faiz artırımları enflasyonu geriletmeye yetmeyince Haziran’da 75 baz puanlık (Yüzde 0.75) artırımlara başladı. Haziran’da sonra Temmuz, Eylül ve bu ay başında arka arkaya dört kez 75 baz puanlık faiz artırımı yaptı. Böylece politika faizini Mart’tan beri 375 baz puan veya daha anlaşılır bir ifadeyle yüzde 3.75 artırmış oldu.
Bu bize çok düşük bir oran gibi gelebilir ama politika faizinin yıllardır yüzde 0’a yakın bir noktada bulunduğu Amerika için çok yüksek bir oran. FED’in faiz artırımları bu nedenle dünya piyasalarında dengeleri değiştirdi. Amerika ile diğer gelişen ülkeler arasında büyük bir faiz farkı oluştuğu için dolar yükselişe geçti. Euro dolar karşısında yılbaşından bu yana yüzde 10’dan fazla değer kaybetti, Euro/Dolar paritesi yıllar sonra 1’in altına indi. (Euro’nun zayıflamasında FED’in faiz artırımlarının yanı sıra Rusya-Ukrayna savaşının Avrupa ekonomilerini olumsuz etkilemesinin de payı var.) Sadece Euro değil, Japon Yen’i ve Sterlin de dolar karşısında görülmedik seviyelere düştüler. Bu arada ons altın da 1610 dolara kadar düştü. O düşünce içeride de gram altın 960 liraya kadar geriledi.
Dün açıklanan enflasyon verisi işte bu yüzden önemli. Enflasyon geriliyorsa FED faiz artırımlarını yavaşlatacak ve bir noktada duracak demektir. Yani 75 baz puanlık “jumbo” faiz artırımlarına artık gerek kalmadı. FED bundan böyle daha düşük oranlı artırımlar yapacak ve çok uzak olmayan bir gelecekte duracak.
Doların bütün dünyada gerilemesinin nedeni işte bu. FED’in faiz artırımları doları nasıl güçlendirdiyse, faiz artırımlarını bitireceği beklentisi şimdi onu zayıflatıyor.
Türkiye’de ise durum biraz farklı. Doların dünyadaki gerilemesi TL karşısında da irtifa kaybetmesine yol açıyor ama Türkiye’de çok daha önemli bir faktör var: Merkez Bankası’nın rezervlerinden yapılan satışlar.
İktidar seçim öncesinde dolarda sert bir yükseliş yaşanmasını istemiyor. Bu nedenle Merkez Bankası rezervlerinden dolar satarak piyasaya müdahale ediyor. Yılbaşından bu yana gerçekleşen rezerv satışı 100 milyar doları aştı. Doların haftalardır 18.50 civarında dolaşmasının nedeni buydu.
Bu, enflasyonu yüzde 100’e yaklaşmış, fiyatların her ay ortalama yüzde 3-4 oranında arttığı bir ülkede sürdürülebilir bir politika değil elbette. Nereye kadar sürdürülebileceğini başka bir yazıya bırakalım…