Dibi olmayan bir kalitesizlik hikayesi: Türk spor yayıncılığı

 Nasıl ki ülkemizi yurt dışında temsil eden her takımımızdan asgari bir iş ahlakı, oyun kalitesi, kazanma iştahı beklentimiz varsa, o müsabakayı...

 Nasıl ki ülkemizi yurt dışında temsil eden her takımımızdan asgari bir iş ahlakı, oyun kalitesi, kazanma iştahı beklentimiz varsa, o müsabakayı yayınlayan yayıncıdan ve spikerden de sporun ruhuna uygun, hamaset içermeyen, doğru, hızlı, sağlıklı bilgiyi almak istiyoruz... Hepsi bu.

İtalya – İspanya arasında oynanan Euro 2020 maçı sırasında deneyimli spiker Levent Özçelik, İtalya’nın genç yıldızı Federico Chiesa’yı dakikalarca Inzaghi diye anlattı. Üstelik “Inzaghi” golü de atınca adı defalarca Türkiye’deki milyonlarca televizyondan yankılandı. Bu, bir spor spikerinin tarihte yaptığı ilk hata değildi, son da olmayacaktı.

Spor spikerliği tarihinin ilk hamaseti değildi


Galatasaray’ın Şampiyonlar Ligi ön elemesinde Hollanda deplasmanında PSV ile oynayacağı maçın yayın hakkını TV8 satın aldı. Milyonlarca sporsever, ekran karşısına geçti. Ancak bir gariplik vardı. Saha kenarındaki reklamların üzerine yasadışı bahis sitesi reklamları bindirilmişti. Bu nedenle yayın kesildi, duraksadı, koptu. Neredeyse ilk yarının tamamı çöpe gitti. Deneyimli spiker Melih Gümüşbıçak, sorunun katiyen kendilerinden kaynaklı olmadığını söyleyip, Hollandalıları suçladı. Bu, spor spikerliği tarihinde yapılan ilk hamaset değildi, son da olmayacaktı. 
Tokyo 2020 Olimpiyatları’nda bir müsabakayı anlatan TRT spikeri, temsilcimizin rakibi için “çamura yatıyor” ifadesini kullandı, bronz madalya kazanan sporcumuzla yapılan maç sonu röportajında “bronz ama olsun” denildi... Branşında dünyanın en iyi 3 sporcusu arasına girmiş birine “olsun” dedi yani...
Dört büyük kulübümüzün başkanları canlı yayına çıktı. Herkes bu yayının yayıncı kuruluşta ya da en azından bir spor kanalında olmasını beklerdi. HaberTürk kanalı bu yayını yaptı. Moderatörlüğü hiç değilse spor medyasından konuya hakim biri üstlensin dedik, o da olmadı. Haber spikeri, sunucu  ve moderatör Serap Belet bu görevi üstlendi. 

TRT’nin her büyük organizasyonda peydah olan senkron sorunu,..


Levent Özçelik’in Inzaghi gafından sonra sosyal medya adeta yıkıldı. Deneyimli spor spikeri ile ağır şekilde dalga geçen sosyal medya linççilerini kenara ayırırsak insanların kaliteli yayın talebi net şekilde görülüyordu. Kimse meselenin bu kısmını görmedi. Spor medyasından onlarca isim, Levent Özçelik’in arkasında duran mesajlar paylaştılar. TRT’nin her büyük organizasyonda peydah olan senkron sorunu, spikerlerin bitmek bilmeyen hamasetleri ve “hakkımızı yiyorlar” tavrı, sporun ruhuyla hiç alakası olmayan aşırı fanatik tutumları, ülkedeki spor yayıncılığı kalitesi hakkında net bir fotoğraf koyuyordu oysa ki önümüze... Avrupa Şampiyonası’nın açılış maçında İtalya karşısında kendi kalesine gol atan Merih Demiral için “Üzülme Merih. Sen bu vatan için çok şey yaptın” diyen de aynı Levent Özçelik’ti hatırlarsanız. İnsanlar kaliteli yayın istiyorlar, ama ahbap çavuş duvarına çarpıyorlardı. “Levent abimizi yedirmeyiz”ciler duvarı çoktan örmüştü. Oysa kimsenin Levent Abi’yi yemek gibi  kişisel bir meselesi yoktu. İşini kamuoyu önünde icra eden herkes gibi bu işin risklerini, sosyal medya dinamiklerini, acımasızlığını, hata kaldırmazlığını elbet biliyordu Levent Abi. Konu Levent Özçelik değildi. Onun hatasıyla bir kez daha açığa çıkan kalitesiz spor yayıncılığının artık kabak tadı vermesiydi.

İnsanlar kalitesizliğe tepkiliydi

Euro 2020’deki berbat performans sonrası milli takım oyuncularımız ve teknik direktör Şenol Güneş için söylenmeyen şey kalmamıştı. Bir futbolcuya, teknik direktöre milyonlarca kişi aynı anda küfür ederken, bir spor kanalına ya da spikerine tepki göstermek neredeyse ayıp sayılır oluvermişti. Elbette Levent Özçelik’in üzerine yıkılamazdı bütün ihale. Sadece ona denk geldi. Ülkenin spor yayıncılığı kalitesizdi, insanlar da bu kalitesizliğe tepkiliydi. Hepsi bu.

Koskoca ülkede Acun'un kanalından başka kanal mı yok? 
Survivor,MasterChef gibi yarışmalar yayınlayan Acun Ilıcalı’nın kanalı TV8, Galatasaray’ın PSV deplasmanındaki maçın yayın haklarını aldı. Maçın ilk devresi boyunca yayın sürekli gidip geldi. Üstelik saha kenarındaki orijinal reklamların üzerine son derece özensiz şekilde yasadışı bahis sitesi reklamları yerleştirilmişti. Çok geçmeden anlaşıldı ki kesintinin nedeni de bu yasadışı reklamlardı. Koca ülkede Acun’un kanalından başka maç yayını yapacak platform mu kalmamıştı? İnsanlar ülke takımının Şampiyonlar Ligi sınavını izlerken bu yasadışı bahis çöplüğüne maruz kalmak zorunda mıydı? Maçı anlatan deneyimli spiker Melih Gümüşbıçak, tüm ihaleyi Hollandalı yayıncıya atmıştı. “Onlar yayınlıyor, bizim elimizden bir şey gelmiyor” dedi.   Ülke spor medyasının, kendi temsilcisinin Şampiyonlar Ligi maçını yayınlamak konusunda elinden bir şey gelmiyordu. O zaman yayınlamasındı. Paket tur gibi her maçın yayın hakkını ayrı kanala verilmesine müsaade edersen, bu yayınları almak için ulusal bir standart belirlemezsen, insanların ulusal ve uluslararası spor organizasyonlarını izlemek için 3 abonelik, 5 uydu anteni, 4 kutu sahibi olması saçmalığına dur demezsen yemek programı, hayatta kalma yarışması yayınlayan kanalda illegal bahis reklamına elbette engel olamazdın. Spor yayıncılığı kalitesinin yerlerde olduğunu gösteren çok çarpıcı bir örnekti işte...

Levent Özçelik’ine “Inzaghiiiiii” nidaları attıran sistemsizlik...

Olimpiyat gibi sporun birleştirici ruhunun en prestijli şekilde temsil edildiği bir organizasyonda müsabaka anlatan TRT spikerleri, yine savaşa gelir gibi gelmişlerdi. Rakip için “çamura yatıyor” ifadesi kullanıldı. Bronz madalya kazanan sporcumuza “bronz oldu ama olsun” denildi. TRT gibi bir eğitim kurumunun, ülkede spor yayıncılığının üniversitesi, zirvesi olması beklenen yerin seviyesi buydu işte. Mesele Levent Özçelik değildi, bir başka spiker de değildi. TRT’nin spor spikerliği departmanındaki boşvermişlik haliydi. Her spikerin kendi kafasına göre müsabaka anlatabildiği güdük bir spor kanalına dönüşmesiydi. Oysa böyle kurumlar Levent Özçelik’i Chiesa’ya Inzaghi demeden onu anlatıcı konumundan alıp yetiştirici konumuna getirmesini bilen, spikeri üzerinden kendi saygınlığını gösteren kurumlar olmalıydı. Levent Abi’nin hata yapmasına ortam oluşturan değil, Levent Abi’nin peşine 10 tane daha Levent Özçelik yetiştirmesi gereken kurumlardı. Yerine maç anlatacak en az 5 tane spiker yetiştirmiş olması gereken yılların Levent Özçelik’ine “Inzaghiiiiii” nidaları attıran sistemsizlik, spor medyasının içinde bulunduğu kalitesizlikti mesele...
Liglerin başlamasına kısa bir süre sonra 4 büyük kulübün başkanı canlı yayına çıktı. Ülkede onlarca futbol ya da spor programı, yüzlerce spor yazarı ve gazetecisi vardı. Eh pek matah olmasalar da bir kaç tane de spor kanalı vardı. Ülkenin en çok izlenen, en çok mali değer üreten 4 büyük kulübün başkanı, hitap ettikleri toplam kitle 50 milyonu aşan 4 büyük insan, bir haber kanalına çıktı. Programı da bir haber spikeri Serap Belet idare etti. Serap Belet’in bu işin altından kalkamayacağını söylemiyorum. Aklımdan bile geçmedi ama konusu futbol, konukları kulüp başkanları olan bir programı yayınlayacak bir spor kanalı, o programı idare edecek bir ya da bir kaç spor müdürü neredeydi? Bir spor kanalının 4 büyük spor kulübünün başkanını ağırlamaktan daha prestijli programı ne olabilir? Kimse bu absürt durumdan gocunmadı. Kimse “yahu bu adamların haber kanalında ne işi var?” demedi. Herkes transfer haberciliğine, menajer çalımlarını haberleştirmeye devam etti.

Spor medyamız debelendiği çukurda dibe batıyor


Ülkedeki spor yayıncılığı yerlerde sürünüyor ve hemen her maç yayınında, spor programında bu seviye kendi açık ediyor. Görüntü olmadan maç konuşmak zorunda kalan, yayıncı kuruluşun koyduğu saçma sapan kısıtlamalar nedeniyle futbolcularla maç sonu röportajı bile yapamaz hale gelen spor medyamız, debelendiği çukurda giderek dibe doğru batıyor. Kimsenin bu batıştan rahatsız olduğunu görmemek insanları daha çok rahatsız ediyor. Ve talep ettikleri bence şu; Nasıl ki ülkemizi yurt dışında temsil eden her takımımızdan asgari bir iş ahlakı, oyun kalitesi, kazanma iştahı beklentimiz varsa, o müsabakayı yayınlayan yayıncıdan ve spikerden de sporun ruhuna uygun, hamaset içermeyen, doğru, hızlı, sağlıklı bilgiyi almak istiyoruz... Bunu isterken de ne Levent Abi’nizin başını yemek, ne Acun Ilıcalı’nın kanalını kötülemek ne de devlet kanalı TRT’yi itibarsızlaştırmak istiyorlar. İnsanlar kaliteli içerik istiyorlar. Yıllardır aptal kutusu haline getirdiğiniz televizyon ve gazetelerinizden kafanızı uzatıp dijital içeriklere bir göz atın. Spor izleyicisinin ne istediğini 15 dakika içinde anlarsınız...

Türkiye Haberleri