Son günlerde “parti-devlet” görüntüleri artmaya başladı.
İktidardaki parti, devlet değildir.
Seçimlerde halktan aldığı yetkiyle devleti anayasa ve yasalar çerçevesinde, anayasal kurumlarla birlikte yönetir.
Demokrasilerde siyasal iktidar anayasal kurumların, parti de devletin yerine geçmez.
İktidar partisi ve devlet iki ayrı kurumdur.
Ancak Türkiye’de kamu kurumları ve yöneticileri öyle görüntüler veriyorlar ki partiyle devlet aynı kurummuş gibi bir tablo ortaya çıkıyor.
Son çarpıcı örneğini Tunceli’nde gördük.
Tunceli AK Parti İl Başkanı bir karakolu ziyaret ediyor.
Karakol komutanı il başkanını askeri törenle karşılıyor.
İl başkanı tören mangasını selamlıyor.
Komutan tekmil de veriyor mu? Onu bilmiyoruz.
Bu görüntü ancak demokrasiden çok uzaklaşmış parti-devletlerde görülebilir.
Türkiye gibi anayasasında “demokratik hukuk” devleti yazan bir ülkede olmaması gerekir.
Türk Silahlı Kuvvetleri iktidar partisinin ordusu değildir.
Milletin, devletin ordusudur.
Bu nedenle kimleri askeri törenle karşılayacağı bellidir.
Cumhurbaşkanı, eski sistemde başbakan, ilgili bakan ve valiler, yabancı devlet adamları, yabancı genelkurmay başkanları gibi devleti temsil eden kişiler askeri törenle karşılanır.
Bir partinin il başkanı askeri bir kurumu ziyaret edemez mi?
Elbette edebilir ama askeri törenle karşılanmaz. Bir il başkanı iktidar partisinden olsa askeri birimlerin amiri, komutanı değildir.
Bu açık kural bütün subay ve astsubaylar tarafından da partilerin il başkanları tarafından da bilinir.
Buna karşın Tunceli’de böyle bir görüntünün ortaya çıkmasında karakol komutanının da il başkanının da sakınca görmemesi çok garip.
Kamuoyundan yoğun ve ciddi bir tepki gelmesinden sonra Tunceli Valisi soruşturma açtı ve karakol komutanının görevden alındığı açıklandı.
Demokratik hukuk devletinden uzaklaştığımız konusunda bu ilk ve tek örnek de değil.
Aynı günlerde Fatsa’da kaynak suyunu korumak için protesto yapan köylüye jandarma müdahale ediyor.
“Zor kullanacağım, görüntü almayın” diye bağırıyor.
Vatandaş “basın özgürlüğü var” diye itiraz ediyor.
Komutan “şu anda basın özgürlüğü yok” diye karşılık veriyor.
Vatandaş yine “kanun nerede, hangi kanuna göre diye” itirazını sürdürüyor.
Jandarma komutanı “kanunu aşağıda gösteririz” diye vatandaşı tehdit ediyor.
Vatandaşın hakkı hukuku yok mu?
Anayasaya göre var ve anayasal güvence altında.
Basın özgürlüğü yok mu?
Anayasaya göre var ve anayasal güvence altında.
Ama hepsi artık kağıt üstünde.
Devlet-parti birbirine karışmış.
Anayasa, yasa, hak, hukuk dinleyen yok.
Türkiye demokratik hukuk devleti olmaktan hızla uzaklaşıyor.