Devlet yönetmenin kuralları

halktv.com.tr yazarı Fikret Bila, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nın Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’den randevu istemesini, KPSS' sınavında yüksek puan alanların mülakatlarda elenmesi konusunu yazdı. Bila devlette liyakat ve sınavlarda kayırmacılığı da ele aldı.

Devlet çiftlik yönetir gibi yönetilmez.

Devleti yönetmenin kuralları vardır.

Bir resmi dairede, o kurumun kurallarına uygun davranmazsanız uyarılırsınız. Üstünüzden, “burası devlet dairesi, babanın çiftliği değil” diye azar işitirsiniz.

Kültürümüzde devletle-çiftlik yönetimi kıyaslanır.

Devlet yönetiminde esas olan liyakattir. Devlet hizmetlerinin, o alanda donanımlı kişiler tarafından yürütülmesi gözetilir.

Liyakat, bir görevi yerine getirebilmek için gerekli eğitime, birikime, beceriye ve dürüstlüğe sahip olmayı ifade eder. Bu nedenle de devlete personel alınırken liyakat aranır. Devlet memurluğuna sınavla personel alınmasının amacı yeterliliği en lüksek olan adayların belirlenmesidir. Sınav sonucuna göre atama yapılması da o görevi en çok hak ederlerin görevlendirilmesini sağlamaktır. Hak kaybına yol açmamaktır. Torpil, kayırma, öne geçirme gibi adaletsiz uygulamaların önüne geçmektir.

Türkiye’de devlet memurluğuna atanacakların Kamu Personeli Seçme Sınavı’yla (KPSS) belirlenmesinin amacı da liyakati esas almak, haksızlığa, hukuksuzluğa, partizanlığa izin vermemektir.

Ancak, uygulamada bu sınavın bir anlamı kalmadığı görülüyor. KPSS sınavında dereceye girmiş hatta birinci olmuş adayların sözlü sınavda elendikleri, yerlerine ise sınavda çok daha az puan almış ancak iktidara yakın vakıflardan referansı olanların atandıkları anlaşılıyor.

Dolayısıyla torpili önlemek için yapılan KPSS’nin yazılı aşamasında aldığınız puanın bir önemi kalmıyor. Devlet memurluğuna; iktidar yanlısı dernek, vakıf, cemaat, tarikat gibi oluşumların referansıyla girilebiliyor.

Bu bilinen bir gerçekti. Ancak iktidar bu iddiaları kabul etmiyordu. Son günlerde, alanında yazılı sınavı birincilikle kazanmış olanların da bulunduğu gençler sözlü sınavda uğradıkları haksızları dile getirdiler.

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu da bu gençlerle bir araya geldi, onları dinledi. Bu sorunları, haksızlıkları konuşmak için de Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’den randevu istedi. Ancak, TÜİK’de olduğu gibi Kılıçdaroğlu’na randevu verilmedi. Bakanlığın kapısı kapatıldı. Bu yetmiyormuş gibi kapıya asma kilit de takıldı.

Ana muhalefet lideri girmesin diye bir bakanlığın kapısına aska kilit takılması demokrasi adına utanç verici bir görüntüdür. Tıpkı, TÜİK’in demir parmaklı kapısının sıkı sıkıya kapatılması gibi. Tıpkı Boğaziçi Üniversitesi’nin demir parmaklı kapısı açılmasın kelepçe takılması gibi.

Oysa demokrasilerde muhalefetin bakanları, bakanların muhalefet liderlerini ziyaret etmesi, bilgi alıp vermesi doğaldır. Ana muhalefet liderinin bir bakandan randevu talebi geri çevrilmez. Demokratik teamüle ve nezakete uygun değildir.

İktidarın muhalefet liderlerine devletin kapılarını kapatması, muhalefetin işini yapmasına engel olacak bir önlem değildir. Aksine muhalefetin etkinliğini artıran, iktidara ise güveni sarsan bir yöntemdir. Nitekim, Kılıçdaroğlu’nun Milli Eğitim Bakanlığı kapısında KPSS’deki sözlü sınav skandallarını eleştiren konuşması canlı yayında çok daha ilgiyle izlendi. Bakanı ziyaretinden daha etkili oldu. KPSS sorunu gündemde daha görünür hale geldi.

KPSS’de sözlü sınavın hakkı olanı değil hakkı olmayan yandaşı işe almak için kullanıldığına ilişkin çok örnek var. Yazılı sınavda ilk 100’e, ilk 50’ye, ilk 10’a giren ancak sözlü notu düşük verilerek işe alınmayan gençler yaşadıklarını kamuoyuyla paylaşıyorlar. Gençler, sözlü sınavda alanlarıyla ilgili sorular değil din konusunda sorular sorulduğunu, siyasi görüşlerinin, yaşam tarzlarının ortaya çıkarılmaya çalışıldığını anlatıyorlar.

Yine KPSS sınavında fizik, matematik, biyoloji ve kimya alanlarında birinci olan adayların sözlüde elendikleri bilgisi de paylaşıldı.

Eğer devlet memurluğuna sadece iktidar yanlıları alınacaksa gençler neden bu kadar dirsek çürütüyorlar? Sınavlara hazırlanıyorlar?

Bu haksız ve hukuksuz uygulamalarla gençlerin umutları söndürülüyor, gelecekleri çalınıyor.

Sonra da “üniversite mezunu gençler neden yurtdışına gitmek istiyor” diye eleştiriliyor.

Devleti yönetenlerin anayasaya, yasalara, kurallara uymaları gerekir. Devlet hukukla, adaletle yönetilir.

Türkiye Haberleri