Tabii ki çok konuşup, çok yazacağız felakete ilişkin. Kolay değil, yüzyılın en büyük depremlerinden birini yaşadık ülke olarak. Mutlaka toparlanacağız ama eskisi gibi olup olmayacağımızı zaman gösterecek. Şimdi felaketi yaşamış olan bireylerin Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) ile nasıl başa çıkılabilecekleri konusuna kafa yormak gerekecek. Bu son derece ciddi bir sorun.
Bir aydan uzun sürerse
Doğal afetlerden kurtulanlarda TSSB vakalarının görülmesi doğal. Yaşadığımıza benzer felaketlere verilen en ani tepkinin şok, yani hissizlik ya da inkar olduğunu söylerler. Zamanla bu tepki yerini kaygı, suçluluk ya da depresyona bırakıyor. Uzmanların belirttiğine göre travma baş ağrısı, mide bulantısı, göğüs ağrısı gibi fiziksel semptomlara da neden olabilir. Bir aydan uzun sürmesi durumunda profesyonel yardım gerekebilir.
Amerikan Psikoloji Derneği "kaza, tecavüz veya doğal afet gibi korkunç bir olaya verilen duygusal bir tepki" olarak tanımlıyor travmayı. Ancak bu konularda önemli bir teorisyen olarak bilinen Peter Levine travmayı olayla değil, kişinin olaya verdiği tepkilerle, semptomlarla tanımlıyor. "Herhangi bir ezici ya da sıkıntı verici deneyimin" travmaya neden olabileceğini söylüyor Levine. Bu durumda deprem, hortum, kasırga, orman yangını, sel, volkanik patlama, toprak kayması veya tsunami gibi doğal afetler elbette travma nedeni. Ülkemizin depremin yanı sıra, sel, orman yangını, toprak kayması gibi felaketlerle de sık karşılaştığı düşünülürse biz hem de uzun zamandır travma yaşayan bir toplumuz aslında.
Amerikan Psikoloji Derneği'ne travmanın yaygın belirtileri şunlar: Duygular yoğunlaşır, bazen öngörülemez hale gelir. Sinirlilik, ruh hali değişimleri, anksiyete, depresyon bunun belirtileridir. Hızlı kalp atışı veya terleme gibi fiziksel tepkilere yol açan olayın tekrarlanan anıları, kafa karışıklığı veya karar verme zorluğu, uyku veya yeme sorunları, duygusal olayın tekrarlanacağı korkusu, daha içe kapanık, çekingen bir kişiliğe dönüşme, nihayet baş ağrısı, mide bulantısı, göğüs ağrısı gibi fiziksel semptomlar. Dile kolay ama bunlar bir hayatı alt üst eden huzursuzluklar. Baş etmek hayli zor.
Dayanışma iyileştirir
Travmalara yol açan doğal felaketlerin sinsi bir tarafı olduğunu söylerler. Büyük insan kümelerini aynı anda travmatize ettiği için. Yine de yaşanılanlar ne kadar acı verici olursa olsun elbette bir çıkış yolu var. Yakınlarımızı kaybetmiş, kamplarda, barınaklarda yaşamak zorunda kalmış olabiliriz. Ama hayatta kalmayı becerebilenlerin başkalarına yardım etmeleri çaresizlik duygumuzu ortadan kaldırıp, iyileşme sürecinin başlatabilir. Demek ki çarelerden biri dayanışma. Bu konuda kötü olduğumuzu da kimse söyleyemez.
Sonradan da çıkabilir
Bir doğal afetten kurtulan bir kişide TSSB'nin ne zaman ortaya çıkacağını tahmin etmek zordur deniyor ki bu kötü işte. Bazı mağdurlar başlangıçta mükemmel (hatta anormal derecede) iyi görünürken, daha sonra yukarıdaki semptomlarla karşılaşabilirlermiş. Son derece tatsız bir bilgi. Ama bir başka tatsızlık daha var: Mağdurların psikolojik olarak etkilenmeleri için felaketi ilk elden yaşamış olmaları gerekmiyor. Örneğin, son deprem sırasında İstanbul’da yaşayan, Hatay’da akrabaları bulunan bir kişi, saatlerce televizyon yayınına maruz kalmış, kendi ailesi hakkında da bilgi alamamış olabilir. Bu tür bir durum, uzaktan bile olsa kişi üzerinde duygusal bir etki yaratabilir.
Cerrahi alanında çalışan tıp uzmanları, Türkiye ile Suriye'yi vuran depremden sağ kurtulanların tedavisine bütüncül bir yaklaşım getirilmesi çağrısında bulunmakta haklılar. Ortopedi cerrahlarının da dikkate alınması gereken uyarıları var. Felaketten kurtulanların birçoğunun uygun şekilde tedavi edilmedikleri takdirde normal bir şekilde yaşamalarının çok zor olacağını belirtiyor onlar da.
Aile içi şiddet artabilir
Action Aid adlı kurumun Arap Bölgesi İletişim ve Kampanyalar Sorumlusu Sabine Abi Aad’ın bir açıklamasına rastladım. "Krizlerde sahada çalışma deneyimimize göre, acil durumlarda aile içi şiddet her zaman artmaktadır" diyor Aad. Devam ediyor: "Kadınların, kız çocuklarının güvenliği, karşı karşıya oldukları cinsiyete dayalı şiddet riski konusunda özel endişelerimiz var. Cinsel sömürüye, istismara, mahremiyetlerinin, eşyalarının ihlal edilmesine karşı savunmasızlar. Genellikle insani acil durumlarda kadınlarla kız çocukları geride bırakılır, ihtiyaçları da karşılanmaz."
Bu uyarı ciddiye alınmalı. Deprem bölgelerine giden siyasilerin, örneğin Meral Akşener’in bu yönde uyarıları olduğu anımsanırsa bu tehlikeyle deprem sonrası karşı karşıya kalacağız.
Ağır bir darbe yedik. Yeniden yapılanacağız elbette. Onaracağız.
Kentimizi de kendimizi de.