Tüm dünyanın gözü eski Devlet Başkanı Jair Bolsonaro taraftarlarının seçimlerde hile yapıldığı iddiasıyla Parlamento'yu bastığı Brezilya’da doğal olarak. Dünya kamuoyu, iki yıl önce de bu baskının neredeyse ikizini ABD’de görmüştü. Eski Başkan Donald Trump’ın taraftarları da seçimlerde hile yapıldığı gerekçesiyle gerçekleştirmişti baskını. Sağın demokrasiden sadece kendilerinin kazanması gerektiğini anladıklarının örneğidir bu iki ülkede yaşananlar.
Brezilya’nın solcu Devlet Başkanı Luiz Inácio Lula da Silva olayı "neofaşist bir girişim" olarak değerlendirmekte haklı. Çünkü orduyu iktidara getirecek bir bahane yaratmak isteyen faşistlerin de neredeyse tümü Bolsonaro destekçisi.
Ordu darbe yapar mı?
Gerçekten Brezilya ordusu kargaşayı bahane edip yönetime el koyar mı? Öncelikle ordunun darbe yaparak iktidara gelmesi için "uluslararası ortam" pek uygun değil. Ayrıca darbeye ihtiyacı da yok. Çünkü ordu 1964-85 yılları arasındaki cunta yönetiminden demokrasiye (!) geçilirken kendisini hayli sağlama aldı. Devletin neredeyse tüm kurumlarında askerler var.
Ayrıca üçüncü kez Başkan seçilen Lula, ilk iki dönemindeki kadar "tehdit" değil ordu ile sermaye için. Çünkü Lula, ülke sermayesiyle anlaşmış, önemli bir sağ partiyle işbirliği yaparak iktidara gelmiş biri. Brezilya’nın ekonomi politiği de militarizme dayanıyor. Değerli toplumsal zenginlikler orduya aktarılıyor, tüm bunların üzerine de kamusal yaşama "askeri bir ahlak" dayatılmış durumda. Yani ordu açık bir cunta ile ülkeyi yönetmeyi kalkarsa gereksiz bir iş yapmış olur.
Siyasetin hep içinde
Ordu ülke demokrasiye geçtikten sonra bile siyasete karışmayı sürdürdü. Ordu saflarından çıkmış olmaktan gurur duyan eski yüzbaşı Bolsonaro’nun, iktidara gelmesinde silahlı kuvvetlerin belirleyici olduğu sır değil. Her zaman sol karşıtı olan ordu, Silva’nın 2019’da, daha sonra hapse atılmasına yol açan suçlamalara karşı yaptığı aklanma başvurusunu mahkemeyi tehdit ederek işleme koydurmamıştı. Bolsonaro, yolundan Silva çekildikten sonra başkan olduğunda yaptığı ilk konuşmada "ulusun kaderini etkilediği" için Brezilya Genelkurmay Başkanı General Eduardo Villas Bôas’a teşekkür etmişti.
Beş temel bileşen
Brezilya ordusu, Amerika kıtasında ABD'den sonraki en büyük ikinci ordu. Latin Amerika ile Güney Yarımküre'deki ülkeler arasında en fazla askeri personele sahip olan Brezilya'da 334 bin 500 aktif kuvvet var. İşte bu ordu mevcut neofaşist dalgayı yaratan, sosyal haklarda da 2000'li yıllarda özellikle İşçi Partisi’nce getirilen hakları gerileten ordudur. Beş temel bileşeni vardır bu ordunun. İlki, askeri personelin askeri aygıta aidiyet duygusunun, ulusal duygular da dahil olmak üzere diğer tüm duyguların önüne geçtiği bir durum olan Korporatizm’dir. Askerler kendilerini sivillerden üstün görürken, askeri aygıt da kendisini ulusun gerçek özü olarak görür; kaderi(!) 'ulusu kurtarma misyonudur'. İkincisi, özel ticari çıkarlar sözkonusu olduğunda zayıflayan, ancak askeri/polisiye alanlar sözkonusu olduğunda güçlenen bir devlet aygıtı vizyonudur.
Bireyciliğe inanç, sadece güçlü olanın başarılı olması gerektiği fikrini de içeren Muhafazakar Hıristiyan değerler üçüncü bileşeni oluşturur. Ordu, bu yüzden ırkçılıkla, cinsiyetçilikle, homofobiyle mücadele gibi kimlik temelli mücadeleleri bölücü olarak değerlendirir. Dördüncü bileşen de demokrasiyi elitlerin işi olarak gören muhafazakar liberalizmdir. Kitlelerin sadece oy vermekten sorumlu olduğunu savunan bir anlayıştır bu. Beşinci bileşeni ise elbette antikomünizm. Brezilya ordusunun tarihi düşmanı komünizmdir çünkü.
Bu temel beş bileşenle Brezilya toplumunu yönetmesi gerektiğine inanan ordu daima siyasetin içindedir bu nedenle. İşte bu ordu kamu işletmelerini özelleştirdi, ülkeyi ABD'ye boyun eğdirdi, pandemiyi siyasi olarak kullandı, kamu dairelerini işgal etti, üst rütbelilere tanınan ayrıcalıkları iyice arttırdı, devletteki hegemonya araçlarını yeniden düzenledi, bu araçları gericilikle uyumlu hale getirdi.
İşte Bolsonaro taraftarlarının kendi saflarında gördüğü için yönetime el koymaya çağırdıkları, bir cunta yönetimi için kışkırtmaya çalıştıkları Brezilya ordusu bu.
Luiz Inácio Lula da Silva'nın İşçi Partisi hükümeti döneminde (2003-2011) sivil-asker ilişkilerinde göreceli bir istikrar dönemi yaşandığını belirteyim. Hem bunun nedenini hem de Brezilya ordusunu anlatmaya yarın devam edelim.