Yüksek Seçim Kurulu (YSK) bugün İstanbul seçimleriyle ilgili iptal talebini görüşmeye başlayacak.
Seçimin üzerinden 36 gün geçmesine karşın YSK İstanbul seçimlerini kesin bir sonuca bağlayamadı. AK Parti ve MHP’nin itiraz ve iptal taleplerini gündeme alıp, inceleme yaptırdı. İnceleme tamamlandı, sonuçları YSK’ya iletildi, bugünden itibaren YSK’nın kararı beklenecek. YSK’nın kararları kesin nitelik taşıyor, bu kararlara karşı gidilecek bir üst kurum yok.
YSK, ya iktidarın iptal başvurusunu reddederek, Ekrem İmamoğlu’nun başkanlığını kesinleştirecek ya da iptal kararı vererek, İstanbul seçiminin yenilenmesinin yolunu açacak.
Bugüne kadar itiraz ve iptal talebinde bulunan iktidarın kamuoyuna açıkladığı gerekçe, bilgi ve belgeler, seçimin iptalini gerektirecek nitelikte değil. Hatta YSK’nın daha önceki kararları nedeniyle, ilk günden reddedilmesi gereken başvurular. Ancak, YSK bu yola gitmedi, iktidardan gelen talepleri gündemine aldı.
YSK’nın vereceği karar demokrasi alanını da belirleyecek.
Demokrasinin ağır aksak işleyen tek kurumu olarak kalan sandık sonucunu iptal ederse, demokrasi alanı daha da daralacak; iptal başvurusunu reddederse, sandık kurumunun yetersiz de olsa çalıştığını kanıtlamış olacak.
YÜRÜTMENİN HÂKİMİYETİ SORUNU
Türkiye, 2017 referandumuyla anayasasını değiştirdi ve çok ciddi bir sistem değişikliğine gitti: Cumhurbaşkanlığı-hükümet sistemi.
Bu sistem, önceki sistemde, lider bağımlılığı nedeniyle fiilen tam olarak çalışmayan kuvvetler ayrılığı zeminini neredeyse bütünüyle işlemez hale getirdi.
Demokrasinin olmazsa olmaz koşullardan sayılan yasama, yürütme, yargı arasındaki kuvvetler ayrılığı dengesini yürütme lehine çok ağır biçimde bozdu.
Meclisten güvenoyu almayan ve gensoru ile denetlenemeyen, düşürülemeyen bir “hükümet sistemi”yle bakanları, parlamentonun denetimi dışına çıkardı. Yetkileri artırılan cumhurbaşkanı da fiilen yasama denetimi dışında kalacak biçimde konumlandırıldı.
Yargı da dahil olmak üzere devletin tüm bürokrasisini belirleme, tayin ve terfi ettirme yetkisi cumhurbaşkanına verildi. Kanun hükmünde kararname ile yasa düzenlemesi ve her türlü idari karar cumhurbaşkanının yetkisine bırakıldı.
Yasama organının etkisizleştirilmesiyle, muhalefet partilerinin denetim araçları elinden alınmış oldu. Muhalefet her türlü karar mekanizmasının dışında kaldı.
Yargının atamalar yoluyla yürütmenin etki alanına girmesi nedeniyle yargı denetiminin zayıflatılması; yasama denetiminin etkisizleştirilmesi; demokrasinin bir başka denetim aracı olan medyanın yüzde 95 oranında iktidarın kontrolüne girmesi sonucunda, demokrasi adına vatandaşın elinde tek denetim aracı olarak, seçimler, başka ifadeyle sandık kaldı.
SANDIK DEMOKRATİK DENETİM ALTINDA MI?
Seçimler demokrasinin en önemli ve asla vazgeçilmez koşullarının başında yer alan bir kurum. Sandığın tek başına varlığı yeterli değil, yargının güvencesinde sağlıklı çalışması, sistemin demokratik karakteri için belirleyici önemde.
Sandığın demokratik denetim altında çalışması da bazı koşullara bağlı. Örneğin seçimlerin yürütmenin, başka ifadeyle iktidarın yetki alanının tümüyle dışında olması gerekiyor. Kuvvetler ayrılığı üzerinde inşa edilmesi gereken demokraside, bu nedenle seçimler yürütmenin değil, yargının yönetimi ve denetiminde gerçekleştiriliyor. Yürütmeye bağlı hiçbir organ seçim ve sandıkla ilgili sürece müdahil olamıyor.
Eski sistemde içişleri, adalet ve ulaştırma bakanlıklarının seçimden üç ay önce bağımsız bakanlara devredilmesinin amacı da buydu. Bu düzenleme kaldırıldı.
Sandık başkanlarının kamu görevlisi olması kuralı da getirildi. Bu yolla yürütme organına (içişleri bakanına) bağlı valiler ve kaymakamlar sandık kurullarında görev yapacak kamu görevlilerinin listesini hazırlıyorlar. Yürütme sandık kuralları başkanlarının saptanmasında artık devrede.
Bu yönleriyle seçim süreci yürütmenin de yetki alanına girdi. Üç bakanlığın tarafsız, bağımsız olmaması, devlet olanaklarının iktidar lehine işlemesi sonucunu doğurdu. Bu yönleriyle sandık da sakatlandı.
Sandığın demokrasinin kalitesi açısından bu kadar eksiği varken bile, seçmenin tercihini muhalefetten yana kullanması ve seçimi İstanbul’da da kazandığının anlaşılması iktidar tarafından kabul edilmedi. Önce yeniden sayımlar yapıldı. Bu sonucu değiştirmeyince, seçimin iptali talebi gündeme getirildi.
Oysa,demokrasinin anlamı muhalefetin de seçim kazanabilmesidir.
İşte bu nedenle YSK’nın vereceği İstanbul kararı, bu mekanizmanın ne kadar sağlıklı işlediği konusunda önemli bir ölçü olacaktır.