CHP, uzun ve tartışmalı bir süreç sonunda belediye başkanı adaylarını belirledi.
Ankara’da, dün düzenlenen toplantıyla adaylar kamuoyuna tanıtıldı.
Bu süreçte adaylık bekleyip de olamayan isimler arasında kırılanlar, küsenler, partiden istifa edenler de oldu.
Önseçim yaygın biçimde uygulanmadı.
Bunun yarattığı sorunlar yaşandı.
Ancak hepsi geride kaldı.
Yerel seçimlere 40 gün kadar kısa bir zaman var.
Bu kırgınlıkların, küskünlerin geride bırakılması gerekiyor.
Genel Merkez yönetiminin de bu isimlerle ilgilenip parti çalışmalarına katılmalarını sağlaması isabetli olur.
CHP’nin yerel seçimlerden başarılı çıkması 22 yıllık AK Parti iktidarına karşı seçenek konumunu güçlendirmesi açısından bir zorunluluk,
CHP’li adaylar ve partililer bu bilinçle yerel seçimlere bütün güçleriyle asılmalı.
Sokak sokak ev ev gezerek vatandaşa ulaşmalı.
Sadece isimlerin değişmesi CHP için yeterli bir değişim değil.
CHP yeni politikalar de geliştirmeli.
Örneğin yeni siyaset alanlarında kendini göstermeli.
Dünya sağ popülist lider, parti ve akımların güçlendiği, sol partilerin ise iktidardan uzak bir dönemden geçti, geçiyor.
ABD ve Avrupa gibi Türkiye’de de bu süreç yaşandı.
AK Parti 22 yıldır iktidarda.
Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra hızlanan neoliberal politikanın küreselleşmesinden ve kimlik siyasetinin öne çıkmasından kaynaklanan sağ akımların güçlenmesi karşısında özellikle Avrupa’da sol partiler de yeni arayışlara yöneldi.
Bu arayışlara CHP’nin de katılması gerekiyor.
CHP, Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki dönemde sağa açılmaya, dini ve milliyetçi değer ve kavramlarla politika yapmayıa, kanaat önderleri adı altında ülkücü ve İslamcı kesimlerle bağlantı kurmaya yöneldi.
Ancak 14-28 Mayıs seçimleri gösterdi ki bu yönelişin CHP’ye fazla bir katkısı olmadı. CHP’nin oyu bu seçimlerde yüzde 22’den ancak yüzde 25’e çıkabildi.
Oysa Kılıçdaroğlu’nun genel başkan seçilmesinden sonra henüz sağa açılmadan yapılan 2011 seçimlerinde CHP’nin oyu yüzde 26’ya kadar çıkmıştı.
Dolayısıyla CHP yeni siyaset alanlarını sağda değil solda aramalıdır.
Avrupa ülkelerindeki sol, özelikle Alman Sosyal Demokrat Parti’nin sağın güçlenmesi karşısında üç siyaset alanını öne çıkardığı görülüyor:
1-Feminist hareket alanı
2-Çevreci hareket alanı
3-Sürdürülebilir büyüme
CHP’nin bu üç siyaset alanına yoğunlaşması ve öncülük etmesi gerekiyor.
Ana muhalefet partisi olarak iktidar iddiasındaki CHP’nin kadın hareketi, çevreci hareket ve yeni ekonomik model alanında projeler ortaya koyması şart.
Türkiye kadının ikinci plana itilmek istendiği, kız çocuklarının okula gönderilmemesini savunun tarikat ve cemaatlerin etkin olduğu, laik ve bilimsel eğitimin rafa kaldırıldığı, örneğin İliç faciasında, Bergama’da gördüğümüz gibi çevrenin hiç dikkate alınmadığı bir süreçten geçiyor.
Bu süreci geri çevirmek için CHP’nin kadın örgütlerine, çevre örgütlerine, ekonomik krizi çözecek ekonomik demokrasiyi hayata geçirecek bir liderlik göstermesi ve bunu zaman kaybetmeden, yönettiği ve yöneteceği belediyelerde yaşama geçirmesi gerekiyor.