Çakar çakmaz çakan medya

 Medya Mahallesi
Ayşenur Arslan yazdı: Çakar çakmaz çakan medya

Şanslıymışım ki babam o babalardan değildi. Ama öyle babalar bilirim ki, gözünün bir hareketiyle çocuklarına ne istediğini anlatır… O bakışa eğer istediği yerine gelmezse yapacaklarına dair bir tehdit mesajı iliştirirdi.

Medya - Saray ilişkisi de uzun yıllardır böyle.

“Babaları -mesela- birine laf mı atıyor.. Ertesi gün gazete manşetlerinde, köşe yazılarında o BİRİ böyle büyük harflerle hedef haline geliveriyor.

Ya da aksine biri - mesela Merdan Yanardağ- gömülmek mi isteniyor. O isim aynı gün, neredeyse hiç varolmamış, dolayısıyla başına da o melun işler hiç gelmemiş gibi buharlaştırılıyor. Bir hafta öncesine kadar muhalif kanallar arasında sayılan - mesela Sözcü’de- (iddiaya göre) Merdan’ın haberlerine yasak geliyor!

*. *. *

Bu “yönlendirmede” en büyük yük, elbette İletişim Başkanlığı’nda.

Gerçi Burhanettin Duran, selefi Fahrettin Altun’un yerini, en azından şimdilik dolduramıyor. En son Afrika’daki G 20 zirvesindeki tercüme faciası bile başlı başına ciddi bir örnek. Simultane tercüme olmadığını son anda fark eden Duran hatasını nasıl telafi etti, kim bilir!

Ancak bundan 5 yıl önce bir canlı yayında “Sayın Öcalan” dediği halde Erdoğan’ın çevresinde kalabildiyse vardır bir özelliği.

Nedeni, kimilerine göre Reis’in en sıkı adamlarından İbrahim Kalın’a yakınlığı.. Kimilerine göre “Yeni Türkiye’de laiklere İSLAMİ RENK tavsiyesi”..

İddia edebilirim ama kanıtlayamam; AKP ile DEM arasındaki, ısınma eğilimi gösteren soğuk savaşta medyanın mentörü O!

Yoksa Nedim Şener neden bu kadar açıktan Barzani ve PKK’ya hücum etsin!

“El Kaide’nin 11 Eylül 2001 saldırısı sonrası Afganistan’dan sonra “kimyasal silah yalanı” ile 2003 yılında Irak’ın işgalinin en önemli sonuçlarından birisi Barzani bölgesinin Irak Kürdistan Bölgesel Yönetim (IKBY) olarak anayasaya işlenmesi oldu. Mossad ve İsrail’in projesi uygulamaya geçmiş oldu. IKBY, 2017’de bağımsız devlet olma yolunda; “Evet” sonucu çıkan ancak uygulanamayan bağımsızlık referandumunu tanıyan tek ülke ise yine Siyonist İsrail’di. Bugün de İsrail’in eli Barzanilerin üzerinde. Yalnız onun mu?PKK terör örgütünün Suriye’deki kolu PKK/KCK-PYD//YPG/SDG terör örgütü de artık soykırımcı Siyonist İsrail’in kontrolü altında. Bunu en iyi bilen ise kuran Öcalan...”

2003 yılında ABD’ye, Irak’a müdahalede Türkiye topraklarından geçiş imkanı vermeyi vaat edenin bizzat Erdoğan olduğunu minicik hatırlatayım, geçelim.

Cumhur ittifakına göre Terörsüz Türkiye hedefinde sona gelinmişken, İsrail, Barzani ve PKK salvosunun anlamı ne ola ki!

Barzani, MİT’in ve başkanı İbrahim Kalın’ın haberi olmadan silahlı korumalarıyla ta Şırnak’a gelmiş olabilir mi?

Öcalan her fırsatta “İsrail’e dikkat” derken Türkiye’ye, asıl olarak da Erdoğan’ın şahsına yönelik bir komploda yer mi alıyor acaba?

Saray her gün yeni bir oyun planı koyuyor masaya:

“Bu tutmadı, şimdi şuna bir bakalım.. Eğer o da tutmazsa gündemi karıştıralım..”

Bu trafikte işte özellikle medya.. Ve elbette “yol gösterici mentör” çok önemlidir.
O yüzden gerek olduğunda “çakar çakmaz çakanlar” anında mesajı alıp yola koyulur.

*. *. *

Her fırsatta hatırlatıyorum. 2015 seçimlerinde AKP’nin özellikle milliyetçi kanatta ciddi oy kaybı, süreci berhava etmişti. Ceylanpınar’da iki polisin evlerinde “infaz usulüyle” öldürülmesi de ipleri kopartmıştı.
Bugün, belki de, senaryo Barzani üzerinden yazılıyor. Belki yakında yanına başka roller ve replikler de eklenecektir.

Ancak suyun yavaş yavaş ısınmaya başladığı açık.

*. *. *

Nitekim, Abdülkadir Selvi de Saray çakar çakmaz durumu çakmış.. Son yazısında şöyle demiş:

“Son dönemlerde Kandil’le İsrail arasındaki trafiğin arttığı söyleniyor. İsrail, Terörsüz Türkiye sürecini sabote etmek için elinden gelen her şeyi yapıyor. Kandil’deki PKK yöneticilerinin bir kısmı ise İsrail’in dümen suyuna girmiş durumda. Bakın 2014 sürecini Kandil, ‘Suriye’de bize sözler verildi’ diye sabote etti. Ama Türkiye’ye rağmen bunu başaramadılar. Şimdi İsrail’le başka bir oyun oynuyorlar.”

İlk çözüm sürecinin finali çok kanlı ve çok acı gelmişti.

İntihar eylemleriyle 200’e yakın can kaybı… En büyük kaybın yaşandığı Gar katliamı sonrasında dönemin başbakanı Davutoğlu’nun “saldırıdan sonra oylarımız artıyor” açıklaması..

Toplumun zihninden ancak şöyle silinebilir:

* Önce zihinler, ölüm ve cehennem korkusu ile boşaltılacak..”
“* Sonra medya her gün aynı yalanı tekrar tekrar söyleyecek..”
“* Yeterince yalan söylendiğine kanaat getirildiğinde geleceğe dair yeni masallar tedavüle sokulacak..”

Ankara’daki Gar katliamı haberini, özgürlük talebiyle düzenlenen miting için orada bulunan Merdan Yanardağ’dan öğrenmiştim.

Medya Mahallesi programına canlı yayında bağlanmış.. Nefes nefese olan biteni anlatmıştı.

Merdan tam 40 gündür Silivri’de tek kişilik hücresinde.

Susturabildiler mi?

Hayır!

Hücreden yazılarını ulaştırıp paylaşıyor.

Yol arkadaşları Tele2HABER’de sesi oluyor.

Saray’ın onca korkmasının nedeni de, o sesin “gerçeği dile getirmesi”..

*. *. *

Ruşen Çakır’ın paylaşımına bakılırsa Yılmaz Özdil, yeni dönemi çalışanlara şöyle tarif etmiş:

“Sözcü TV muhalefetin sesi oldu ama bundan sonra sadece muhalefetin değil HAYATIN SESİ olmak istiyoruz.”

Bence mahzuru yok. Olun tabii.

TÜİK’in açıkladığı enflasyonun nasıl bir yerlerin istediği gibi düzenlendiğini.. Bunu anlatmaya çalışan ekonomist Mustafa Sönmez hakkında hangi gerekçeyle tazminat davası açıldığını.. Dün yazmıştım, savaştan kaçıp Türkiye’ye sığınan Ukraynalı kız çocuklarının başına gelen tecavüz dosyasının nasıl kapatıldığını.. Aslında mercimek üretmeyen ülkeden nasıl mercimek ithal ettiğimizi..

Ve..

Çakar çakmaz çakan medyanın kimi isimlerinin neden “ÇAKARLI ARABA” kullandığını..

Başta Ahmet Hakan, gazeteci Ferhat Murat, Candaş Tolga Işık, Serkan Topel ve Hadi Özışık’ın hangi kriterle nasıl seçildiğini..

Bu arada bir zahmet Fatih Altaylı ve Merdan Yanardağ’ın “suçunu”..

Anlatsalar da hayat bayram olsa!

Siyaset Haberleri