Borsa İstanbul’da gerçekleşen asrın dolandırıcılığında on binlerce küçük tasarruf sahibinin parasının hiç edilmesiyle ilgili olarak dün sekiz kişi gözaltına alındı. Bu arada Sermaye Piyasası Kurulu da on kişi hakkında suç duyurusunda bulundu. Ve konu böylece vuzuha kavuştu.
Mu acaba? Borsada her şeyi bu sekiz kişi mi yaptı yani? Önlerini açanlar, işbirliği yapanlar, göz yumanlar? Yoksa amaç, her şeyi sekiz-on tetikçinin üzerine yıkıp olayın arka planının araştırılmasını engellemek mi?
Konuyu bilmeyenler için kısa özet: Borsa İstanbul’da üç banka hissesinde (Şekerbank, TSKB ve Vakıfbank) Ağustos’un ikinci yarısında ve Eylül’ün ilk haftasında inanılmaz bir yükseliş yaşandı.
Şekerbank ve TSKB’de yükseliş yüzde 300’ü, Vakıfbank’ta yüzde 200’ü geçti. Enflasyondan korunmak için sığınacak bir liman arayan on binlerce küçük tasarruf sahibi paralarını bu hisselere yatırdı. Ama Eylül’ün ikinci haftasında bu hisseler birdenbire çöktü. Birkaç gün içinde yüzde 50 değer kaybettiler. Trene son vagondan atlayanlar, yani en yüksek seviyeden hisse alan küçük tasarruf sahiplerinin paraları battı. Dünkü gözaltılar ve suç duyurusu işte bu olayla ilgili. İyi de, biraz önce dediğim gibi bu sekiz kişinin önlerini açanlar, işbirliği yapanlar, göz yumanlar? Yoksa amaç onları unutturmak mı?
Ortada çok ciddi sorular var:
1) Banka hisselerinde çılgın yükseliş yaşanırken Borsa İstanbul yönetimi ve Sermaye Piyasası Kurulu neden müdahale etmedi? Borsada işlemlerin adil ve dürüst bir şekilde gerçekleşmesinin sağlanması ve yatırımcıların aşırı volatilitenin getirdiği risklerden korunmaları amacıyla getirilen “Volatilite Bazlı Tedbir Sistemi” neden çalıştırılmadı? Başka hisselerde en ufak yükseliş yaşandığında derhal bu sisteme başvuran borsa yönetimi neden bu sefer sessiz kaldı? Neden açığa satış ve kredili işlem yasağı, brüt takas, emir iletim kanallarının kısıtlanması (İnternet emir yasağı) gibi önlemlere başvurulmadı?
2) Çılgın yükseliş sırasında yayılan “Türkiye Varlık Fonu hisse alımı yapıyor” iddiası neden yalanlanmadı? Varlık Fonu sağır sultanın bile duyduğu bu iddiaya neden sessiz kaldı?
3) Dün gözaltına alınan sekiz kişinin yoğun işlem yaptığı bilinen aracı kurumlar neden sorgulanmıyor? Geçmişte bu tip olaylarda aracı kurum yöneticilerine de ağır cezalar veren Sermaye Piyasası Kurulu neden bu sefer cezaları spekülatörlerle sınırlı tuttu? Aracı kurum patronlarının bazılarının iktidara yakın olmasının bununla bir ilgisi var mı?
4) Finansal sistemle ilgili riskleri izlemek ve yönetmek amacıyla kurulan Finansal İstikrar Komitesi bu olayda ne yaptı? Temel görevi, “Üye kurumlar arasında eşgüdümü sağlayarak finansal riskleri kontrol etmek ve sistemik risk oluşmasını engellemek” olarak tanımlanan Finansal İstikrar Komitesi böyle bir konuda çalışma yapmayacak da ne zaman ne yapacak?
5) Finansal İstikrar Komitesi’nin üyesi ve Hazine Maliye Bakanı Nurettin Nebati neden çılgın yükseliş sırasında borsayı överek “Vatandaşlarımızın nereye kanalize olacağı açık” dedi? Bundan pişman mı
6) “Vatandaş dolara yönelmek yerine parasını borsaya yatırsın diye ekonomi yönetimi bankacılık hisselerinde yaşanan olağandışı harekete göz yumdu” iddiaları ne derece doğru?
7) Dün gözaltına alınan borsa spekülatörleri daha önce de SPK tarafından cezalandırılmıştı. 2019 yılından bir tedbir kararı, aynı isimler burada da var:
SPK’nın cezaları işe yaramıyor mu? Bu isimlerin dünkü cezaların da arkasından dolanıp gemilerini yüzdürmeyeceklerinin garantisi var mı?
Bu sorular orta yerde durdukça bu konu kapanmaz.