Türkiye aptallığın ve cahililğin bedelini çok ağır ödüyor. Düşünün ki bir ülkede artık enflasyon konusunda bile iktidar halka doğruları söylemiyorsa, yani İTO verilerine göre yalan söylüyorsa bu ülkeye kim inanır, kim güvenir. Kim gelip yatırım yapar, kim parasını ya da servetini böyle bir ülkenin himayesine bırakır. Şu kısa başlık bile ülkenin artık yol alamadığını, yalanlarla halkın kandırılmasında yeni bir döneme girildiğini gösteriyor.Haber şöyle; "İTO 'nun Ağustos enflasyonu yüzde 2,53 olarak belirlenirken TÜİK'in enflasyon rakamı ise yüzde 0,86 oldu."
Aslında işin trajikomik yanı TÜİK açıkladığı bu rakamlarla kendi kendini bile yalanladı. Bir süre öncesi; "İktidarla yeteri kadar uyum içinde çalışamıyor" diye yöneticiilerini bir biçimde kaybeden TÜİK'in, artık, ekonomik aldatmalarda bir manivela kolu gibi kullanıldığı ne yazık ki iddalar arasında.
Çünkü asıl haber şöyle;
"TÜİK Ağustos ayı enflasyon beklentisi yüzde 1,36 olarak açıklanmıştı. Açıklanan rakamın beklentinin nerede ise yarısı kadar çıkması piyasalarda şok etkisi yarattı. "
Şu sorular çok önemli;
Peki bu rakamlarla oynama işini bu iktidar ne kadar abarttı? Türkiye artık bir dönemin Saddam'ın Irak'ında olduğu gibi sanal bir ekonomi içinde mi yaşayacak?Artık hiç kimse ekonomi ile ilgili doğru rakamları elde edemeyecek mi?Ülke battı da şimdi idrak edemeyenleri bir süre daha idare peşindeler mi?
Çünkü ekonomiyle ilgili gelen diğer rakamlar ne yazık ki İTO'nun söylediklerinin daha doğru olduğunu gösteriyor. Bakın Eylül ayının ilk haftası ile ilgili resmi rakamlar şöyle;
-Türkiye ekonomisi bu yılın ikinci çeyreğinde (Nisan-Haziran) geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 1,5 oranında küçüldü. Böylece Türkiye üççeyrek dönem arka arkaya küçüldü.
- Haziran 2019 sonu itibariyle son bir yıllık dönemde, diğer bir ifadeyle tek adam rejiminde geçen son bir yılda (Temmuz 2018-Haziran 2019 dönemi) Türkiye ekonomisinde, önceki bir yıllık döneme göre (Temmuz 2017-Haziran 2018) yüzde 1,1 oranında küçüldü.
-Ekonomide dolar cinsinden küçülme ise çok daha yüksek oldu. TL’nin değer kaybının da etkisiyle Türkiye ekonomisi dolar cinsinden yüzde 18,3 oranında küçülerek, 884,6 milyar dolardan 722,2 milyar dolara geriledi.
- Kişi başına gelir de daralmaya devam etti. Haziran sonu itibariyle son bir yıllık döneme ilişkin kişi başına düşen gelir 8 bin 752 dolara kadar geriledi. Kişi başın gelir, tek adam rejimine geçilen Haziran 2018’den önceki bir yıllık dönemde 10 bin 866 dolar olarak hesaplanmıştı. Buna göre son bir yılda kişi başına gelirde 2 bin 114 dolarlık azalma yaşandı.
Peki Eylül'ün ilk haftasında vatandaşın durumu ne diye sorararsanız o da şöyle;
-Zamanında ödenmediği için takibe alınan krediler ise 28,6 milyar lira artarak 23 Ağustos itibariyle 122,6 milyar lira oldu. Kredi stokunun yüzde 5,1 oranında arttığı bir dönemde batık kredilerdeki artış oranı yüzde 30,5’i buldu.
-Vatandaşın bankalara borcu. Tüketicilerin bankalar ve tüketici finansman şirketlerine olan tüketici kredisi ve kredi kartı borcu 1 Ocak – 23 Ağustos 2019 tarihleri arasında 9,9 milyar lira artarak 528,11 milyar lira oldu.
- Bu borcun 416,4 milyar lirası tüketici kredilerinden, 111,7 milyar lirası da kredi kartlarından kaynaklanıyor.
- Vatandaşın takibe alınan tüketici kredisi ve kredi kartı borcu ise 2,8 milyar lira daha artarak 23 Ağustos 2019 itibariyle 21,5 milyar lira oldu.
Bu tabloyu görüp de hala; "Bu iktidar bu işleri tekrar düzeltebilir" demek için insanın ya zekasıyla bir sorunu olmalı ya da bu ülkeyi hiç sevmemeli.
Eğer bu iş 2023 yılına kadar bu kafayla devam ederse kolaycılara tavsiyem şudur;
"Haritayı açın. kendinize bir ülke seçin. Şimdi giderseniz konuk olarak ağırlanabilirsiniz. Ancak en geç 2 yıl sonra batmış bir ülkenin mültecileri olarak aşağılanır ve sınır boylarında 'bir garip Suriyeli' gibi itilir kakılırsınızsınız".
Ha eğer bizler gibi; "Bu ülkeyi terk etmeyecek kadar seviyorum" diyorsanız;
"Anayasadan kaynaklanan hak ve özgürlüklerinizi sonuna kadar kullanarak direnin...! Hala sizi aldatmaya devam eden yandaş medyaya karşı savaşın. Ve birlikte yaşamaya mecbur olduğunuz insanlara da "tane tane" , "sindire sindire", "sakin sakin" anlatmaya devam edin."
Yoksa "Büyük tufan geliyor...!"