Okullar açıldı.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adını verdiği yeni eğitim-öğretim programı uygulamaya girdi.
Bakanlığın adı “eğitim” olmasına karşın Osmanlı’dan kalma “maarif” sözcüğünün seçilmesi iktidarın ileriye değil geriye baktığının işaretlerinden biri.
Eğitim uzmanlarının “Maarif Modeli’ne yaptıkları eleştirilerin ortak noktası, programın bilimden çok dini değerlere dayalı olması.
“Değerler eğitimi” adı altında tarikat ve cemaat mensubu olanlar dahil imamların ilkokul çocuklarına dışarıdan gelip ders verdikleri bir sistem söz konusu.
Din dersinin zorunlu, belirli bir sınıftan sonra matematik dersinin seçmeli olması iktidarın eğitim anlayışını ortaya koyuyor.
Bu model Atatürk’ün manevi mirasına da çok uzak.
Atatürk manevi mirasını şöyle tanımlamıştı:
“Benim manevî mirasım ilim ve akıldır. Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü müşkülât önünde, belki gâyelere tamamen eremediğimizi, fakat asla taviz vermediğimizi, akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir…
Benim, Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra, beni benimsemek isteyenler, bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevî mirasçılarım olurlar.”
Yeni eğitim modeli ise akıl ve bilimden çok dini esas alan bir yaklaşıma sahip.
Eğitim İş Genel Başkanı Kadem Özbay yeni modeli eleştirirken şu vurguyu yapmıştı:
“İçerisinde çok sık ahlak, erdem, kamil insan vurguları var. Cumhuriyet bir ya da iki kez geçiyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün adı hiç geçmiyor. Tekkede mürid mi yetiştiriyorsunuz? Yoksa çağın gereğinde öğrenci mi yetiştiriyorsunuz? Bu müfredat bir parti programıdır.”
Özbay, eleştirilerini şöyle sürdürmüştü:
“Ders kitaplarında bir süredir sürdürülen 'sadeleştirme' ve 'basitleştirme' uygulamalarının doğrudan bilim, felsefe, tarih ve sanat derslerini hedef alması, bilim derslerinde ünite ve kazanım sayılarının azaltılması, başta tarih dersleri olmak üzere, büyük ölçüde “dini” ve “milli” öğeler ve referanslarla donatılmış bir müfredat oluşturulduğu görülmektedir. Ülkeye aydın, ilerici ve değişimci nesiller gerekirken bu müfredatlarla daha geriye doğru bakan, çağdışı zihniyetle donanmış nesillerin yetiştirilmesi amaçlanmaktadır. Yeni müfredatların, bilim, teknoloji ve çağdaşlıktan ziyade tarikat ve cemaatlerin belirlediği bir biçim ve içerikte olacağı kuşkusuzdur.''
Özbay, yeni eğitim programının amacının bilim ve demokrasi değil AK Parti ideolojisine uygun bir rejimi yerleştirmek olduğu eleştirisini de şöyle dile getirmişti:
“MEB’in 'yeni müfredatı,' düşünmeyen, sorgulamayan, eleştirmeyen, itiraz etmeyen ve yorumlamayan, robot, ve ruhsuz nesiller yetiştirmek amacıyla hazırlandı. Mesele bilim ve demokrasi değil, çağdışı 'dava'dır. Öğretim programlarında bilimsel eğitimle ilgili olan pek çok nokta özenle 'ayıklama'ya tabi tutulurken, iktidarın inşa etmekte olduğu ‘yeni rejim’i ve onun '2023 vizyonunu merkez alıp, açık ve gizli (örtük) amaç ve değerleri programlara ustaca yerleştirerek kendilerince 'dini' ve 'milli' bir müfredat oluşturulmak istendiği açık.”
Sendikanın Kurucu Genel Başkanı ve eski CHP Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya’nın eleştirisi de şöyleydi:
“Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’, AKP ideolojisine uygun insan tipi yetiştirme aşamalarından biridir. Müfredatta sıkça vurgulanan ahlaki değişiklikten, AKP’nin ahlak anlayışının kastedildiği anlaşılmaktadır. Bilimden kopuk, matematiği, fiziği, kimyayı, biyolojiyi, felsefeyi dışlayan, ağırlıklı olarak ‘dini’ referans alan bir eğitim sistemi Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğini karartır. Yeni müfredatın eğitimin tüm bileşenlerinin de görüşleri alınarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin ihtiyaçlarına göre yeniden hazırlanması gerekir.”
Kaya da Özbay gibi Maarif Modeli ile tarikatların ilişkisine şöyle dikkat çekmişti:
“Anlaşılan o ki cemaat ve tarikatların görüş ve önerileri doğrultusunda hazırlanmıştır. Müfredatın hazırlanması aşamalarına eğitim sendikaları davet edilmemiş, görüşleri dahi sorulmamıştır. Her 10 yılda bir eğitimin bileşenleriyle birlikte hazırlanan müfredat, bu defa cemaat ve tarikat temsilcileriyle, gizli dehlizlerde hazırlanmıştır.”
Milli Eğitim Bakanlığı bu eleştirilerin ve kamuoyuna yansıtılan önerilerin hiçbirini dikkate almadı.
“Dindar ve kindar” nesiller yetiştirmek amacıyla giderek bilimden uzaklaşan bir eğitim modelini uygulamaya soktu.
Din ağırlıklı eğitim modeli Türkiye’yi ileriye değil bundan da geriye götürecektir.