AKP Genel Başkanı’nın izlediği politikanın ana gövdesi bu… Elinde kalan tek ve son koz…
Geçmişte yaptığı konuşmalara bakın. En çok kullandığı veya en çok vurgu yaptığı ‘nereden nereye’ ifadesiydi.
Rakamlarla saatlerce anlatırdı. Nereden nereye…
Şimdi aynı ifadeyle, ekonomiden eğitime, sağlıktan adalete aynı vurguyla hitap edemiyor.
Yaptırdığı otoyollarla, havaalanlarıyla, köprülerle, tünellerle, hastanelerle bile övünemiyor. Çünkü artık herkes biliyor ki oraları devletin değil, müteahhitlerin.
Elinde tek koz kaldı.
Din…
Din üzerinden siyasi yolculuğunu sürdürme çabasında.
Şimdi diyeceksiniz ki; bu politika yüzde 30’u eder mi? Bu politika AKP’nin oyunun neden yüzde 30’un altına düşmediğini izah eder mi?
Hayır. Tek başına etmez. Ama yanına başka faktörleri de ekleyip harmanlarsak yüzde 30 edebilir!
En azından anketler böyle diyor?
Nedir onlar diyeceksiniz?
Kabul gelelim ki başta lidere sadakat geliyor. Bu inanç birlikteliğinin getirdiği sadakat de olabilir, o liderin sunduğu nimetlerden faydalanma sadakati de…
Veya o nimetleri kaybetme korkusunun sürüklediği sadakat de diyebiliriz!
Bunu ihale alma nemalanma diye düşünmeyin. 4 milyon aile doğalgaz ve elektrik desteği alıyor. 13 milyon kişi sosyal yardımlarla ayakta duruyor.
Erdoğan 20 yıldır izlediği politikayla insanları yoklukta buluşturdu. Ülkeyi sıradanlaştırdı.
Daha önce de altını kalın çizgiyle çizdim; ülkeyi paçozlaştırdı.
Şimdi bunun meyvesini topluyor. O meyve de yüzde 30.
Yüzde 30’un içinde takım tutar gibi Erdoğan’ı tutanlar da var. Yensek de yenilsek de vazgeçmeyiz türküsünü söyleyenleri kastediyorum.
Yüzde 30’un içinde Erdoğan giderse benim de işim biter diyen kitle de var.
Yüzde 30’un içinde Erdoğan giderse din/iman elden gider diyenler de var.
Yüzde 30’un içinde çocuğum onun sayesinde iş güç sahibi oldu torunuma da kapı açar diyen hayatını ona endekslemiş kişiler de var.
Yüzde 30’un içinde tek kuruş menfaati olmadan ona yürekten inanan, ülke için olmazsa olmaz olduğunu düşünen kitle de var.
Yüzde 30’un içinde ülke kötüyle gitti ama bu muhalefetten de bir şey olmaz diyen insanlar da var.
Yüzde 30’un içinde son dönem başına buyruk gitti, ülkeyi krize soktu ama krizden çıkarırsa yine Erdoğan çıkarır diyen umudunu yitirmeyenler de var.
Yüzde 30’u küçümsemeyin az buz rakam değil. Ana muhalefet partisi kendini parçalıyor yüzde 30’u bulamıyor.
Buradan güncele dönersek, mesele Sezen Aksu’nun beş yıl önce söylediği şarkı değil. Dini değerlere saygısızlık edilip edilmediği de değil. Sezen Aksu hiç değil.
Mesela Erdoğan’ın seçime kadar izleyeceği politikanın startını Çamlıca Camii’nin mihrabının önünde mikrofonu imamın elinden alarak vermesidir.
Cami cemaatine, Cuma cemaatine yaslanarak politika yapacağını ilan etmesidir.
Yüzde 30’u yüzde 40’lara taşımanın yolunun buradan geçtiğini düşünüyor.
Yoksa o da biliyor, Nebati Bakanı’nın atıp tuttuğunu.
Yoksa o da biliyor, Maliye Bakanı’nın doğruyu söylemediğini.
Yoksa o da biliyor, faizi indirelim derken işlerin sarpa sardığını.
Yoksa o da biliyor, enflasyonun en azından bu yıl yüzde 40’lar seviyesinde kalıcı hale geldiğini.
Yoksa o da biliyor, insanların burnundan soluduğunu.
Yoksa o da biliyor, gittiklerin yolun yanlış olduğunu. Gittikleri yolun yol olmadığını.
Bu sebeple dinin ipine asılıyor.
Bu sebeple ben gidersem ülkede din-iman kalmaz havası yaymaya çalışıyor.