Assange şimdilik rahatladı

Gazeteci Mustafa Kemal Erdemol, WikiLeaks kurucusu Julian Assange'ın ABD'ye iadesi ile ilgili kararı köşesinde kaleme aldı. İşte, Erdemol'un "Assange şimdilik rahatladı" başlıklı yazısı...

Konuyla yakından ilgilenenler Londra Yüksek Mahkemesi’nin Julian Assange'a ABD'ye iade kararına itiraz hakkı tanımasının son derece önemli olduğunu bilirler. Kolay değil, “casusluk yaptığı” iddiasıyla ABD tarafından isteniyordu Assange. Gönderilmesi halinde uzun yıllara varan hapis cezasıyla karşı karıya kalacaktı, kimi çevrelere göre ise canına kastedilmesi olasılığı da var.

Henüz kesinleşmiş bir cezası olmadığı halde, uzun yıllar Ekvador’un Londra Büyükelçiliği’nde yaşamak zorunda kalması, ardından cezaevine konulması bugüne kadar ödediği bedeller Assange’ın. Buna, geçtiğimiz yıl İngiltere adliyesinin, ABD’ye iadesine karar verişini de ekleyin, yaşattığı moral yıkım çok az insanın dayanacağı türden. Assange uzun zamandır, iade edilirse ABD’de bir hapishanede intihar edebileceği endişesiyle İngiltere’de tutuluyordu. O nedenle şimdi yine bir İngiliz mahkemesinde “iadeye itiraz” hakkını kazanması çok önemli bir gelişme. Üstelik ABD, “intihar teşebbüsü riskini azaltacağı” sözünü vermesine rağmen çıktı bu karar.

Assange, “çok uluslu medya kuruluşu” olarak tanımlamayı tercih ettiği WikiLeaks aracılığıyla ABD ordusu mensubu Chelsea Manning tarafından kendisine verilen binlerce diplomatik yazışmayı, askeri belgeyi yayınladığı 2010 yılından beri ABD tarafından aranıyor. Manning de yedi yıl hapis yattı bu arada. Bu sızıntılar arasında neler yoktu ki? Özellikte Irak’ta iki Reuters haber ajansı muhabiri dahil olmak üzere 12 sivili öldüren bir ABD Apaci helikopterinin video görüntüleri de vardı. ABD’nin neden Assange öfke duyduğunu anlamak zor değil.

Yaptıkları değerliydi

Yaptığı iş ne kadar gazeteciliktir, tartışırım, ama Assange’ın silahsız sivillerin öldürülmesini, masum (ya da değil) insanlara yapılan işkenceyi açığa çıkarmasını değerli bulurum. Aslen Avustralyalı olan Assange, WikiLeaks'i 2006 yılında kurdu. 2015 yılında Alman Der Spiegel'e verdiği bir röportajda “WikiLeaks, dünyanın en çok zulme yol açan olaylarını belgeleyen dev bir kütüphanedir. WikiLeaks şu anda 10 milyondan fazla belgeye, analizlere sahip” demişti. Aralık 2018'de de dünya çapındaki ABD büyükelçilikleri tarafından hazırlanan 16 binden fazla belgenin bulunduğu bir veritabanı yayınlamıştı.

Yani yaptığı iş elbette olağanüstüydü, olağanüstü bir cesaret istiyordu. Assange’ın bunu “gerçeğe bağlılık” duygusuyla yaptığına inanmak için çok gerekçe var, benim de katılabileceğim. Çeşitli nedenlerle (çoğu saçma tabii), çoktan tanınmış bir hak olan “vatandaşın bilgi edinme hakkı”nın ihlaline karşı çok ama çok önemli, aynı oranda değerli bir çıkıştır yaptığı. Ama dediğim gibi bedeli çok ağır olmuştur ona. Yıllarca İngiltere’de, çok uzun süre de bir ülkenin büyükelçiliğinde “yaşamak” zorunda kalmıştır.

Neden İngiltere’de?

Bayıldığından değil sanırım. Kendini daha güvende hissedeceği bir ülkeye kaçma şansını bulamadığından İngiltere’de tıkılıp kalmıştı Assange. Çünkü 2010 yılında İsveç, iki kadın tarafından öne sürülen bir tecavüz/taciz davasında hakkında soruşturma başlattığını duyurduğunda Assange İngiltere’deydi. Dolayısıyla hakkında bir iade kararı çıkaran İsveç bu amaçla 2011’de de İngiltere’ye resmen başvuruda bulundu. Gözaltına alınan Assange, kefaletle serbest bırakıldığında da o sırada solcu Devlet Başkanı Rafael Correa’nın da onayıyla Latin Amerika ülkesi Ekvador’un Londra Büyükelçiliği'ne sığındı. Ekvador, Assange’ın sığınma talebini de Ağustos 2012'de resmen kabul etti. 2019'da nihayet elçilikten çıkarılıp tutuklanıncaya kadar da Ekvador Büyükelçiliğinde yaşıyordu. Ot tecavüz/taciz iddiaları ne kadar doğrudur bilemem ama kendi adıma Assange’a mesafeli bakışımı etkilemiştir doğrusu. Suç kanıtlanırsa cezasını çekmesinden memnuniyet duyarım elbette. Ancak belge sızdırmasına karşı, “normal hukuk yolları” çok zaman alıyor gerekçesiyle başına örülen bir çorapsa onun da ortaya çıkmasını çok çok isterim.

Sızıntılar nelere yol açtı?

Öncelikle ABD hükümetinin özellikle Irak ile Afganistan'daki savaşlarda saklamak istediği çok sayıda önemli sırrı açığa çıkardı. Sızıntılar ortalığa yayıldığında dönemin ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü P.J. Crowley, en fazla risk altındakilerin bu iki ülkede ABD ordusuna gizlice bilgi aktaran siviller olduğunu söyledi. Sızıntılardan öğrendiğim bir bilgi de şuydu; CIA’in son teknoloji bir televizyonu kapatıldığında bile bir dinleme cihazı olarak kullanabildiği. En önemsiz bilgiydi bu ama diğerlerinin ne olduğunu düşünün.

Asıl önemlisi bilgilerin sızmasından sonra ABD’nin yeni yöntemler geliştirmek için milyonlarca dolar harcamak zorunda kalacak olması. Bunlar benim bildiklerim, eminim dünya lehine ABD zararına çok daha önemli sonuçları da olmuştur bu sızıntıların

İade edilirse ne olacak?

Şimdilik ABD’nin iade talebine itiraz hakkını kazanan Assange için her şey bitmedi, ama bu gelişme son derece umut verici. Casusluk da dahil olmak üzere 18 suçtan yargılamak üzere, toplam 175 yıl hapsini isteyen ABD'ye iade edilip edilmeyeceğine İngiltere Yüksek Mahkemesi karar verecek. ABD’nin “cezaevinde kendisini öldürme riskini azaltacağız” sözüne rağmen eğer iade gerçekleşirse bu bir insanın göz göre göre ölüme gönderilmesi demek. İngiltere kamuoyunun bu konuda hassas olmasının nedeni bu. Bu hassasiyetten elbette adliye de etkileniyor. Assange itiraz hakkının tanınmasında kamu hassasiyetinin/desteğinin büyük önemi var.

Bakalım, karar ne olacak? Ama Assange için endişe edenler açısından son kararın sevindirici olduğu ortada.

Türkiye Haberleri