Siyasi yaşamımızın en tuhaf krizinin başkahramanı olarak fırtına dindikten sonra Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte verdiğiniz fotoğraflardaki üzgün haliniz dikkati çekmeyecek gibi değil doğrusu. Moralinizin bozulması, üzülmeniz, canınızın sıkılması için herhalde haklı nedenleriniz vardır. Sanırım ne olacağını iyi hesaplayamayıp çıkış yaptıktan sonra söylediklerinizden çark etmiş gibi kabul edilmeniz üzülmenizin nedenlerinden en önemlisidir.
Oysa, insan yaşamında fikir değiştirmelere pek sık rastlanır. Bendeniz, hayli inanmış biri olduğum için bu durumdan pek hoşlanmasam da bu bir olgu. Fikir değiştiren insanların sayısı hiç de az değil. Sizi teselli edeceğini umduğum kimi örnekler var. Bunlardan hiçbirisini sizinle olumlu/olumsuz asla özdeşleştirmediğimi, sadece fikir değiştirmenin tüm fanilerde rastlanan bir insanlık hali olduğunu göstermeye çalıştığımı kaydedeyim.
Buda’yla başlayalım
Ben, kendi adıma tabii, Budizmin kurucusu Buda’yı, en talihsiz insanlardan sayarım. Çünkü tanrısız bir din yaratmaya kalkıp sonunda kendisi "tanrı" olarak kabul edilen talihsizlerdendir. Bunun yanı sıra fikir değiştiren insanlar içinde belki de ilk örneklerdendir. Yaşam biçimi olarak benimsediği çilecilik felsefesi gereği, bedenini aç bırakmayı denemiş ancak bunun işe yaramadığını görünce vazgeçmişti. Düşüncelerinde "orta yolu" seçmesinde bu kararının etkili olduğunu söylerler.
Buda’nın takipçilerinden biri olan Ashoka adlı bir Hint imparatorundan söz ederler. Kalinga adlı bölgeyi fethederken binlerce kişiyi öldürdüğü için vicdan azabından Budizmi benimseyip barışçı, hoşgörülü bir adam olup çıkıvermiştir diye anlatılır. Ben Aziz Pavlus diye bildiğimiz Tarsuslu (hemşehrimiz yani) Saul’a benzetirim bu adamı. Aziz Pavlus henüz kabul etmediği dönemlerde Hıristiyanlardan nefret eden, onlara zulüm yapan biriydi. Gördüğü bir rüya sonrası bu dinin hizmetkarı olmuştur sonradan. Sıkı bir dönüş hikayesidir yaşamı.
Büyük Leo Tolstoy’un mensubu olduğu aristokrasiyi reddedip kendince bir din yarattığını, köylü gibi yaşadığını bilirsiniz Meral Hanım ama Annie Besant’dan çoğumuzun haberi yoktur. Besant, Viktorya dönemi İngiltere'sinde orta sınıf bir ailede doğmuştu. Toplumsal kurallara isyan eden bir "serseri"ydi. Sonra ne olduysa maneviyata yönelmiştir. Teosofist olmuştur derler.
Nazi iken barışçı oldu
Beni en çok etkileyen dönüş hikayelerinden birinin kahramanı Martin Niemöller’dir Meral Hanım. Nazi'ydi bu adam, sıkı bir Hitler hayranıydı tabii. Kalktı Hitler’in dine yaklaşımını eleştirdi. Hapse attılar haliyle. Savaş sona erdiğinde, Yahudi Soykırımı’ndaki rolünü kabul etti. Mahkum oldu mu bilmiyorum ama sonraki tüm ömrünü hayli saygın bir pasifist, sözü dinlenir bir barış savunucusu olarak geçirdi.
İngiliz devletine ajanlık yaptığı söylendiği için hayli soğuduğum George Orwell de radikal bir fikir değişimi yaşadı. Myanmar’da İngiliz Krallığı’nın memuru idi adam, düşünsenize. Krallığa başkaldırdı sonradan. Kendisine tanınan tüm ayrıcalıkları reddetti. Kralların, başbakanların okulu olan Eton'da okudu, onu da ekleyeyim. "Fakirlik nasıl bir şeydir" diye gidip yoksullar arasında yaşadı. İspanya İç Savaşı'nda da faşistlere karşı solcu cumhuriyetçilerin yanında savaşmak için gönüllü yazıldı. Soylu bir dönüş örneğidir.
Büyük dönüşler bunlar. Koskoca yaşamlardır farklılaşan. İyi insanlara dönüşmüşlerdir bu örneklerdekilerin hepsi.
Sizin gibi politika yapanlar da var fikir değiştirenler arasında. Ben sevmem ama siz, Mikail Gorbaçov’u eminim seversiniz. Hayata sadık bir komünist olarak başlayıp koca Sovyetleri deviren bir antikomünist olup çıkmıştı, malum.
Yalnız değilsiniz yani
F. W. De Klerk ırkçı Güney Afrika Cumhuriyeti’nin son Devlet Başkanı’ydı. Azılı bir ırkçıydı tabii. Birden bire melek olmuş değil, şartlar, siyahların onurlu kavgası onu “fikirlerini değiştirmeye zorladı”. Irkçı rejimin sona ermesi gerektiğini kabul etti. Siyah önder Nelson Mandela'yı yıllardır yattığı hapishaneden çıkararak serbest bıraktı.
Size ne kadar benzer bilemem ama politikada en büyük geri dönüşlerde birini Abraham Lincoln gerçekleştirdi. 1850'lerde Senato seçimlerinde yenilince siyaseti bırakmaya karar verdi. Ama sonra 1861'de Başkan olmak için geri döndü. Sonunda oldu da.
Bunların hiç birisiyle sizi eşitlediğim yok Meral hanım. Millet İttifakı’na kısa süreli “manevi zulüm” yaşattığınız için sizin ne katliam yaptıktan sonra pasifist olan Ashoka’ya, ne de Hıristiyanlara zulüm yaptıktan sonra Hristiyanlığa dönen Aziz Pavlus’a benzediğiniz yok. Lincoln’e de benzediğinizi sanmam. Ama kimileri sizi Gorbaçov’a benzetebilir, bakın.
Tabii siz kendinizi kime benzetirsiniz bilemem, ama isteyen tarihte kime benzemek istiyorsa ona benzetebilir kendini Meral Hanım.
Fikir ya da tutum değiştirirken kime benzeyeceğini de hesaplamalı insan.